Bir tören alanı... Bayrakların rüzgârla dalgalandığı, gözlerin gururla parladığı, yüreklerin aynı heyecanla attığı bir an. Teğmenler, vatan ve millet uğruna ettikleri yeminin ardından yüksek bir sesle haykırıyorlar: “Muhammet’in askerleriyiz!”
Bir anlık sessizlik... Ardından yankılanan alkışlar mı olurdu, yoksa kafalardaki soru işaretleri mi ağır basardı? Bu kelimeler, asırlardır dillerde ve gönüllerde yankılanan Peygamber sevgisini ifade etmekten öteye mi geçerdi?
İşte burada devreye evrensel hukuk, adalet ve bireyin özgür iradesi girer. Her insanın inancı, düşüncesi ve hayata bakışı kendi dünyasında şekillenir. Kimi için Muhammet'in askeri olmak, hakikat yolunda bir rehberin izinden gitmek; adaleti, merhameti ve ahlakı temsil etmek demektir. Kimi içinse bu ifade, sınırların ötesine taşan bir bağlılığı simgeler. Ancak, böylesi güçlü bir söylem, hangi inançtan olursa olsun herkes için bir anlam ifade etmeli; ayrışmayı değil, birleşmeyi sağlamalıdır.
Evrensel hukuk, insan onurunu ve düşünce özgürlüğünü temel alır. Bu özgürlük, kişinin inancını ifade etme hakkını da içerir. Ancak aynı özgürlük, başkalarının inançlarına saygıyı da gerektirir. Bir askerin “Muhammet’in askeriyiz” diyerek bağırması, bu sözlerin arkasındaki derin anlamı bilenler için gurur verici olabilir. Fakat, farklı inanç ve görüşlere sahip bireylerin bu ifadeyi nasıl algılayacağı da dikkate alınmalıdır.
Tarih boyunca Peygamberimiz Muhammed’in adaleti, merhameti ve doğruluğu, yalnızca İslam dünyasına değil, insanlığa örnek olmuştur. "Muhammet’in askeriyiz" sözü, eğer bu değerleri yaşatma niyetiyle söyleniyorsa, evrensel bir çağrıdır. Adaletin bayraktarı, mazlumun savunucusu, insanlığın kurtarıcısı olma idealini taşır. Ancak bu ifadeyi salt bir grubun tekelinde görmek ya da sadece belli bir kesime hitap edecek şekilde kullanmak, bu yüksek ideali dar bir alana sıkıştırmak olur.
Birlik ve beraberlik, farklılıklarımızla zenginleştiğimiz bir değerler bütünüdür. Tören alanındaki teğmenler, hangi inanca sahip olurlarsa olsunlar, aslında aynı değerleri savunuyorlar: vatan sevgisi, milletin huzuru, insanlık için çalışmak. İşte bu nedenle, “Muhammet’in askerleriyiz” diyen bir teğmenin haykırışı, sadece bir inanç beyanı olarak değil, tüm insanlığın ortak değerlerine çağrı olarak görülmelidir.
Belki de asıl mesele, bu sözlerin ardındaki anlamı doğru kavrayabilmektir. Bu ifade, bir ayrışma değil, birleşme çağrısı olmalı. İnsanlık için barış, adalet ve huzur isteyen herkes, bu askerlere yoldaş olmalı. Sözler, adaletin ve erdemin sesi olduğunda, her yürek bu çağrıyı duyacaktır.
Teğmenlerin yüksek sesle haykırdığı bu sözler, belki bir gün tüm insanlığın vicdanında yankılanır: Merhamet, adalet ve hakikat uğruna mücadele eden herkes, aslında “Muhammet’in askeri”dir.