Mustafa KOLCU

Tarih: 29.04.2024 04:37

TARAF OLMAK

Facebook Twitter Linked-in

 

Taraf olmak, aidiyet    -bağlılık ve sadakat- hissetmektir. Taraftar olmak, durulan yeri de karşı olunan yeri de bilmektir. İman etmek taraf olmaktır. Müslüman vahiyden yana taraf, küfre de karşı olandır. Taraf olmanın getirisi ve götürüsü vardır. Tarafını seçemeyen, belirleyemeyen kişi ise bertaraf olur. 

Taraftar olmak bütün canlıların fıtratında vardır. Dağda kurt, ovada kuzu hangi tarafta olduğunu bilir. İnsanda öyle haktan yana veya küfürden yana olduğunu bilir. Hayatiyeti devam ettirebilmek için bu kaçınılmazdır. Tarafsız gibi görünenin de gönlü bir tarafa meyillidir. Taraf olmak yaratılışın kodlarındadır. 

Bütün peygamberler ve onlara tabi olanlar, Allah'ın indirdiği hakikate taraf olmuşlardır. Her peygamber, taraf olmanın gereğini temsil ve tebliğ ederek, Allah'ın dinine taraf olanlara örnek olmuşlardır. İmanıyla “Ben rabbime gidiyorum, O bana yol gösterecektir” diyen İbrahim (as), karşı tarafın ateşine taraf olduğu imanla direnmiştir. Genç bir İslam yiğidini, zulmün gücüyle ateşin en harlısına hazırlayan zalimler, İbrahim’e esenlik olan ateşi gördüler.

Taraf olmayı belirleyen olgular, çeşitli sebepler, mazeretler ileri sürülerek farklılıklar gösterir. Sadece dünyaya, hem dünyaya hem de ahirete, menfaate, çeşitli çıkarlara, inançlara, düşüncelere süreli süresiz taraftarlıklar vardır. Güçlü diye taraf olunanlar, zayıflayınca terk edilebiliyor, yaşamın koşulları da bu farklılıkları besliyor. Soyut veya somut gerekçelerle oluşan taraftarlık, kişiyi müspet veya menfi durumlara itebilir. Günümüzün beşer düzenlerinin her türlüsü, kendini korumak için, taraftar toplamanın her yolunu denemektedir. Parayı, gücü, kalabalıkları, kabadayılıkları, dini, dindarı, dine ait değerleri, ibadetleri, mabetleri, hatta duaları kullanmaktadırlar.

İnsan kendi iç dünyasında hayır ve şer olan iki tarafı birden taşır. Aklıyla, duygularıyla hangi tarafa destek sağlarsa o tarafın insanı olur. Zihinsel algılara göre insanlar, çeşitli isimler ile anılmaktadır. Solcu, sağcı, dinci, laik, gerici, çağdaş, alevi, Sünni, ülkücü, liberal, komünist vs. bunlar beşer düzenlerinin, kendi ürettikleri değerler üzerinden oluşturduğu ayrıştırmalardır. Zamanın akışında değişen, unutulan, yeni ortaya çıkan izmlerin taraftar toplamak, toplanan taraftarı sabitlemek için dayatmaları ve önerileri olmuştur. 

İnsan kendi iradesiyle batılı veya hakkı sahiplenir. İslam, irade sahiplerini haktan yana taraf olmaya davet etmiştir. İnsan yaşam sürecinde verdiği kararlarda her zaman isabetli olmayabilir. Bu durum gayet insanidir. İnsani olmayan yanlış tarafta ısrar etmektir ki bu şeytanın kabulüdür. Yanlıştan ve batıldan yana taraf olmak insanı doğru sonuca taşımaz. Yanlış insanlardan, Allah'ın yasalarına baş kaldıran, İslam'ın düzenine kirli elini ve kirli dilini uzatan cahillerden uzak durmak gerekir. İhtiyaca binaen beraberlikler de zaruri zamana kadar olmalıdır. “İsin yanında oturan is, misin yanında oturan mis kokar.” 

Yanlışa taraf olmaktan uzaklaşıp doğruya taraf olmanın yolu, kişinin kendini sorgulayıp, özeleştiri yapmasından geçmektedir. Başkalarının olumsuzlukları gösterilerek yanlışların üstü örtülmemelidir. İnsan aldatılmaya meyyal olan bir varlıktır. Çünkü insan acelecidir, ümitsizliği, arsızlığı, şımarmayı azgınlığı hep benliğinde taşır. Bütün bu zaafları kullanmak isteyen şeytan ve taraftarları din, dünya, güç, makam gibi değerleri hatta Allah ile aldatmayı da kullanır. Bütün bunlara karşı fikri ve kalbi direnci oluşturabilecek yegâne değer, Rahman’ın “O hâlde Allah’a koşun.” çağrısına kulak vermektir.

Kur'an-ı Kerim’de insanlar, şeytanın taraftarları/ Hizbuşşeytan, Allah'ın taraftarları/ Hizbullah ifadeleriyle tasvir edilir. Allah'tan yana taraf olanlar, O’nun rızasının olmadığı her tarafgirlikten uzak dururlar.  “Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve Resûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah'ın tarafında olanlardır. (58/Mücadele, 22)

Allah'ın indirdiğine taraf olmak, birey ve toplumları bozulmaktan ve yok olmaktan korur. Şeytan ise taraftarlarını, inkârcılar eliyle ateşe çağırır. Her taraftarın kendini belli eden rengi vardır. İslam’a taraf olanların rengi, Allah'ın boyası, boyayı belli eden amellerdeki ayetlerin izleridir. Allah'ın tarafında olanların görüntüleri, kelamları, vakarları Allah'ın ayetlerine boyanmıştır. Adalet, hakkaniyet, merhamet, ihsan ile donanmış güzel ahlak, tarafının Allah’tan yana olduğunu gösterir. Onlar Allah'ın emrine ”işittik itaat ettik” cevabıyla teslim olmuşlardır. Allah isterse canından cananından vazgeçmeye hazırdırlar. Allah'ın tarafında olmak, kalbi kıbleden ayırmamaktır. Birlik içinde taraf olunan vahyin ipini sımsıkı tutmaktır. Zalimin karşısında mazlumun yanında olmaktır. Sözde değil özde, gönül ülkesinde tevhit sancağını dalgalandırmaktır, amel dünyasında salihlerden olmaktır.

Günümüzde kan ağlayan nice mazlumlara sırtını dönmüş sözüm ona Allah'a taraftar olduğunu söylen yüz binlerce Müslim, şeytanın taraftarlarına, suskunlukları, ticari ve siyasi sebepleri ileri sürerek, direk veya dolaylı olarak güç vermeye devam ediyorlar. Taraftarı olduğu futbol takımı için birçok fedakârlığı gösteren, heyecanlanan, üzülen, kavga eden bunca insan, iman ettim diyerek tarafı olduğu Allah için hangi fedakârlığı göze almıştır. Daha namaz kılmaya, dürüst olamaya, helal lokmaya talip bile olamamışken şeytanın taraftarları mazlumun ensesinde boza pişirmeye devam edeceğe benzer.

“De ki, Hak geldi bâtıl yıkılıp gitti! Zaten bâtıl yıkılmaya mahkûmdur. (17/İsra, 81) Batıl karanlıktır, İslam'ın nuruna taraf olan yiğitler onu yaracak, aydınlığa kavuşacaktır. Batıl, nefsin günaha yatkın yanına seslenir. Nefsin Rabbe yönelen bağlılığı, bireyden topluma, yeryüzüne ışık olup yansıyacaktır. Bunu da dinin edebiyatını yapıp oturanlar değil, edebiyle dinin yolunda koşanlar başaracaktır.

Bugünkü zalimlerin görünen şeytani güçleri, hepsi bir olsa da imanın gücü karşısında galip gelemez. Şeytanın taraftarlar gücünü, Müslümanların İslam'ın hükümlerini terk etmelerinden almaktadır. 

Taraf olmak sahiplenmektir.  Bugün özelde Gazze’de genelde bütün yeryüzünde İslam’a taraf olup küfrün yaktığı ateşe, Allah'a iman etmenin izzet ve şerefiyle, İbrahim (as)’a arkadaş olup karşı duranlar, Allah'ın taraftarlarıdır. İslam’a taraf olanlara Rahman da taraftır. Allah zatına taraf olanların kimisine ölümü tattırıp cennetine alır, kimisinin izzet ve şerefine insanlığı tanık kılar. İlahi emirlere tabii olanlar, ölse de yaşasa da kazanır. Allah'ın dinine taraf olanlar asla kaybetmez. 

İnsanın hikâyesi, hak ile batıl arasında taraf olmakla yazılır. İslam’a taraf olanların imtihanı çeşitlidir ve oldukça çetindir.  Taraf olmak, izzetli ve şerefli yüke talip olmaktır. Yük ağır olsa da iradenin taşıyacağı kadardır. Elbette cenneti yanında taşımak kolay olmayacaktır. Cennet, doğru taraftan yana tavır koyma iradesini kaybetmeyenlerin yurdudur. Gayesinde Allah'ın rızası olan her iş nihayetinde taraftar olmaya değerdir. “Ey inananlar, düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dost edinip onları sevmeyin” (60/ Mümtehine,1)


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —