Çamurdan yaratılan varlığa Allah’tan bir ruh üflenir. Bir yanı süflî bir yanı ulvî bir varlık çıkar ortaya; adına insan denir.
Kur'ân, insanın insanlık macerasını Âdem (a.s.) ile başlatır. Görev hilafet, ödül cennettir.
Allah Âdem (a.s.) ve eşi Havva’yı cennete yerleştirir ve "Gözünüzün gördüğü her şeyden bol bol yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın.” der.
Ağaç; Âdem için sınırdır, sınırlılıktır. Bir sınırda durmak; insan olmak, insan olarak kalmaktır. Âdem'in içindeki veya dışındaki şeytan fark etmez, ağacın mülkiyet ve huldiyyet (mutlak sahiplik ve ölümsüzlük) sağlayacağını söyler.
Âdem sınırı aşar, ağaca el uzatır. Kendince süflî olandan ulvî olana geçmek ister. Gerçekleştirilemeyen her yükseliş düşüşe sebep olur. Dünya, kaybettiğini yeniden kazanma mekânıdır. Ne var ki Âdem’in içindeki yükseliş isteği, onun çocuklarına geçer.
Her insan içinde gizli bir ilahlaşma isteği taşır
Kur’ân bize, tarih boyunca tanrılaşan insanlardan bahseder.
“Ben sizin en yüce Rabbiniz değil miyim?” diyen Firavun, “Ben de yaşatır ve öldürürüm!” diyen Nemrut bunlara birer örnektir.
Tanrılaştırmanın en yaygın olduğu dönem Antik Yunandır. Olympos, Tanrılar Dağıdır. Tanrılar ölümsüzdür. Zeus, Afrodit, Apollon bunlardan sadece birkaçı.
Güç ve iktidar, tanrılaşmanın ve tanrılaştırmanın en büyük dinamiğidir. Mısır'daki Firavun, Mezopotamya'daki Nemrut derken Roma'da karşımıza Sezar çıkar. Büyük komutan elde ettiği zaferler sonrası kendini Tanrı olarak ilan eder. Artık tanrının hakkı Tanrıya, Sezar’ın hakkı Sezar'adır. Bilge halife Hz. Ömer, Hâlid b. Velîd'i zaferler kazandığı bir aşamada işte tam bu sebeple görevden alır.
İnsanlar, zaferi Hâlid'den bilmesin diye.
Allah, Bedir'de 3 katı düşmanını mağlup eden peygamberini bunun için uyarır;
“Attığında sen atmadın onu Allah attı”
Mekke'yi fethedip büyük zafer kazandığında;
“Allah'ın yardımıyla fetih geldiği zaman” der.
Peygamberler mucizeler ile gönderilir. Mucizeler olağanüstüdür. Yaşarken, bu bizden değil diyerek uyarırlar inananlarını. Ama sonra insanlar unutur. Uyarıcı da kalmaz. Ölüleri dirilten Hz. Îsâ (as) da tanrılaştırılır.
Uzak Doğu'dan iki bilge çıkar: Buda ve Konfüçyüs. Yüksek erdem vazederler. Tanrı inancı taşımıyor olmalarına rağmen kendileri tanrılaştırılır.
Büyük heykeller, büyük tapınaklar.
Hz. Peygamber (a.s.) put heykellerin olduğu bir çevrede dünyaya gelir. Kurbanlar sunulur ve yardım istenir heykellerden. Peygamber (a.s.) çözümü heykelleri yasaklamakta bulur.
Son yüzyıla kadar, güçlüler ve üstün özelliğe sahip görülenler tanrılaştırılmıştır.
20. Yüzyıl, insanın genel olarak tanrılaşmaya başladığı çağdır. “Tanrı öldü, yaşasın insan” der Nietzche.
Hümanizm, insanı merkeze alan, tanrıyı devre dışı bırakan bir felsefî akım olarak karşımıza çıkar. Nasıl yaşanılması gerektiğini söyleyen Tanrı, istenmez hale gelir. Nasıl yaşayacağıma ben karar veririm demeye başlar insan. Ne yazık ki çoğu kere bunu hem de Tanrıya inandığını söyleyerek yapar. Tanrının hakkı tanrıya, insanın hakkı insana olmaya başlamıştır. Gök, Tanrıya bırakılmış, yerde hâkimiyet insana geçmiştir. Tanrılaştırma tanrılaşmaya döner.
İnsan, tanrının yerine geçmeye başlar. Homo sapiens, homo deus olma yolundadır.
Tam da Allah'ın;
“Arzu ve isteğini ilah edineni gördün mü?” dediği gibi.
Modern dönem pozitivist dönemdir. Her şey görünür madde ile ölçülür. Tanrının vadettiği cenneti, “Tanrı insanlar” vaat etmeye başlar. İnsanın hedefi değişir. Cennet yeryüzünde aranır. Kısmen de bulunur. İnsanlar ahiretteki cenneti değil, kendilerince dünyada sahip oldukları cenneti kaybetmekten korkarlar.
Korku ve Ümit; dünya hayatına ve onun kazanımlarına endekslenmiştir.
İstediği gibi yaşamak, ancak tanrıyı hayatından çıkarmakla mümkündür.
Tanrı çıkınca, Tanrı gibiler ortaya çıkar.
Bir de ölüm olmasa?
Ölümü Şeb-i Arûs görme anlayışı, yerini, ölmemeliyim düşüncesine bırakır.
Ölüm sınırdır. İnsan bu sınırı da aşmak ister. Yaşamı uzatmak ve mümkünse ölümsüzlük. Modern insan için ölüm, sahip olunanı kaybetmektir çünkü.
Oysa insanı insan yapan, acizliğini kabuldür. Kullukla dizginlenemeyen her insanî yükseliş beraberinde yüceltme ve tanrılaşmayı getirecektir.
Ayı yaran Muhammed; Rabb’inin öksüz, yetim ve fakir bulduğu Muhammed'dir.