Ramazan DEVECİ

Tarih: 08.09.2021 15:14

Taliban ve Taliban'ın Yönetim Anlayışı Üzerine...

Facebook Twitter Linked-in

Afganistan 40 yılı aşan savaşlar süreci, 27-28 Nisan 1978'de Afganistan Demokratik Halk Partisi'nin, cumhurbaşkanı Muhammed Davud Han'ın başkanlığındaki Afganistan Cumhuriyeti hükümetini devirmesiyle başladı. 

Yapılan darbe sonrasında SSCB ile müttefik, komünist bir yönetim olan Afganistan Demokratik Halk Cumhuriyeti'i kuruldu..

Buna tepki gösteren yerel güçler, SSCB'ye karşı bir silahlı mücadele başlatmışlardı. Bu direniş mücahid örgütlerin, Afganistanlı Müslümanların cihadı olarak tarihe geçti.

Afganistan Müslümanlarının Sovyetlerle savaşı 1979 yılında başladı ve 1989 yılında son Sovyet askerinin ülkeyi terk etmesiyle  sona erdi. Ancak Afganistanlı Müslümanların savaşı bitmedi.

Afganistan cihadı SSCB'nin içinde bulunduğu zor ekonomik durumu daha da ağırlaştırmış ve SSCB'nin dağılmasıyla sonuçlanacak olaylara büyük bir etki yapmıştı. 

25 Aralık 1991 tarihinde Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov'un istifa etmesi sonucunda Sovyetler Birliği'ni teşkil eden cumhuriyetler teker teker bağımsızlığını ilan etmiş, 26 Aralık 1991'de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılmış yerine Rusya kurulmuştu.

Sovyetlerin çekilmesinden sonra Afganistan cihadı 1989-1992 yıllarında Afganistan'daki Marksist hükûmet ve mücahitler arasında devam etmişti. Cemati İslami komutanı Pencir Aslanı olarak bilinen Şah Ahmet Mesut 1992'de Kabil'i ele geçirmiş ve Afganistan İslam Devleti ilan etmişti. Cemaati İslami Lideri Burhaneddin Rabbani Cumhurbaşkanı olmuş Hizbi İslami Lideri Hikmetyar'a başbakanlık teklif edilmişti.

Hikmetyar Afganistan'ı şimdiye kadar hep Peştular yönetti bundan sonrada Peştular yönetecek diyerek başbakanlığı kabul etmeyerek içsavaşı başlatmıştı. 

Dünyanın süper gücü Sovyetleri yenilgiye uğratan mücahit güçler nefislerine yenilmiş, milliyetçilik gibi ayrımcı düşüncelerle, benlik duygusu ile iktidarı paylaşamamışlar özellikle de Hikmetyar'ın uzlaşmaz tutumu ile 1992-1996 yıllarında yoğun iç savaş olmuştu.

Bu iç savaş, Pakistan tarafından desteklenen ve Arap ülkelerinden gelen binlerce El Kaide savaşçısınında içinde yer aldığı, medrese öğrencilerinin önderlik ettiği  Taliban'ın ortaya çıkmasına sebeb oldu. 

Molla Muhammed Ömer tarafından 1994 yılında kurulan, medrese öğrencilerinin ağırlıkta olduğu Taliban, Pakistan istihbaratının ve ABD'nin desteği ile büyüyerek kısa bir sürede, 1996'da başkent Kabil dahil Afganistan'ın kabaca dörtte üçüne hakim oldu. 

Taliban 1996-2001 yıları arasında hakim olduğu Afganistan'da; 'Afganistan İslam Emirliği' ilan ederek, kendilerine göre yorumladıkları bir şeriat yönetimi uyguladı.

1996'dan 2001'e kadar olan iktidarları sırasında, Taliban yönetiminin özellikleri olarak zihinlerde şunlar kaldı.

İnsanları veya diğer canlıları tasvir eden resimler yasakladı. 

Televizyon, sinama, film çekimlerini ve def haricinde, bir enstrümanın kullanıldığı müzik çalışmaları yasakladı... 

Kadınların okula gitmesini yasakladı.

Erkeklere sakal bırakma mecburiyeti getirildi. Pantolon giymek yasakladı. Sakal bıraklmayan erkeklere altı ay hapis cezası verildi.

Kadınların sağlık hizmetleri dışındaki işlerde çalışması yasakladı.

Kadınların, yalınız başına dışarıya çıkmaları yasaklandı ve kadınlara burka giyme zorunluluğu getirildi.

Put olduğu gerekçesi ile Bamyan'ın 1500 yıllık Buda heykelleri de dahil olmak üzere çok sayıda anıt yıkıldı parçalandı...

Afganistan ABD tarafında işgaliyle devrilene kadar Taliban ülkenin çoğunu kontrol etti. En etkin dönemlerinde, Taliban hükûmetini diplomatik olarak yalnızca, Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından tanıdı. 

2001 yılında ABD'de 11 Eylül saldırısı olmuş. Bu saldırıyı El Kaide üstlenmişti.  El kaide üyelerini Afganistan'da barındırması ve oluşumun lideri Usama bin Ladin'i kanıtsız iade etmeyi reddetmesi üzerine Taliban'ı iktidardan düşürmek için, ABD ve Nato güçleri  7 Ekim 2001'de Afganistan'a saldırmış ve Taliban yönetimi yıkılarak yerine batı destekli kukla bir yönetim kurulmuştu.

Afganistan'da Amerikan destekli Hamid Karzai yönetimi kurulunca, Taliban güçleri NATO liderliğindeki Uluslararası Güvenlik Destek Gücü'ne karşı bir direniş hareketi olarak yeniden bir araya geldi ve  silahlı bir mücadleye başladı. 

2020’nin Şubat ayında Trump yönetimi, 1 Mayıs 2021 itibariyle tüm Amerikan güçlerinin Afganistan’dan çekileceğine dair Taliban ile anlaşma imzaladı. 

Karşılığında Taliban, El Kaide gibi terörist gruplarla bağlantısını kesecek, şiddeti azaltacak ve Amerika destekli Afgan hükûmetiyle müzakere edecekti. Her iki taraf da bu anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirmese de, çekilme başladı.

15 Ağustos 2021'de Kabil'in düşmesiyle Taliban, Afganistan yönetimine tekrar sahip oldu.

Taliban'ın ana gövdesini oluşturan medreseler, Afganistan-Pakistan-Hindistan bölgesindeki Diyobend medreseleridir.

Afganistan, nüfusunun bir bölümü yaklaşık yüzde 20'si Şii geriye kalan kahir ekseriyeti Sünni; itikatta Maturidi, fıkıhta Hanefi mezhebindedir. Dolayısı ile Diyobend medreseleri hanifi fıkhına göre eğitim veren medreselerdir. 

Talibanı El Kaide ve türevlerinden ayıran en önemli fark El Kaide ve türevlerinin selefi- vahabi Taliban'ın ise Hanifi olmasıdır. Ancak Afgan cihadına yardım için gelen selefi grupların etkisi ile, taliban içerisinde selefiler bir dönem etkin bir güce ulaştı. El Kaide Afganistan'da güçlendi ve Taliban'dan ciddi bir destek gördü.

Ancak 2013’te yapılan Şura toplantısında selefilerin önemli temsilcileri Taliban'ın Şura Konseyi’nden çıkarıldı, yerlerine daha ılımlı isimler alındı. Son dönemde Taliban, El Kaide ve İŞİD benzeri örgütlerle ilişkisinin olmadığını söylüyor.

26 Ağustos'ta Kabil Havalimanı önünde düzenlenen ve yaklaşık 170 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyı IŞİD-H üstlendi. Bu 170 kişinin içinde sivillerle birlikte  Amerika askerleri ve Taliban üyeleride vardı.

Taliban Afganistan'da kuraçağı yönetimin  Afganistan İslam Emirliği’ni olaçağını ilan etti.

Bu Afganistan'da yönetimin demokratik ve cumhuriyet olmayacağını Fıkıh kitaplarında, İslami devlet literatüründe bir model olarak sunulan “Ehlü’l hal ve’l akd” adı verilen yetkin müçtehitler/hukukçular, kabile ve kanaat önderi konumundaki kişiler tarafından yönetilecek. İslami Emirlik, İslami ilkeleri ve halkın taleplerini göz önüne alarak karar alıp icraatta bulunacakları bir yönetim biçimini ifade ediyor. (Ali Bulaç Afganistan'da Son Gelişmeler, Taliban Üzerine)

Taliban yeni süreçte 1996'da olduğu gibi sert ve katı uygulamalar yapmayaçağını dünya ile daha uyumlu olcağını söylüyor. Yeni dönemde Taliban uluslar arası toplum tarafından tanınmak istediğini açıkça ilan ediyor.

1996 yılında ilk yasakları kadınlara getirirken yeni süreçte Taliban sözcüleri İslami daire içinde kadınların eğitim ve çalışma haklarının tanınacağını, kadınlara karşı ayrımcı davranılmayacağını, kamu yönetiminde kadınlara yer verileceğini, kadınların yalnız başlarına seyahat etmelerine yasak getirilmeyeceğinide açıkladılar..

Taliban yönetimde fıkıh kitaplarından bir hukuk sistemi çıkarmaya çalışıyor. Bu Bin yıl öncesi yapılan ictihatlarla günümüz sorunlarını cözmeye çalışmak anlamına geliyor. 

Onun için Ali Bulaç  'Taliban üzerinden Müslümanların sınavı' başlıklı yazısında "Eleştirinin merkezine Taliban konulduğunda sağlıklı bir fikre varılamaz. Diğer gruplarla birlikte Afganistan’ı ve genel olarak Müslüman dünyayı teşrih masasına yatırmalıdır. Zira Taliban ve Afganistan’ın bir türlü içinden çıkamadığı sorunlar aslında İslam dünyasının sorunlarıdır, formları Afganistan’a veya daha özelde Taliban’a özgüdür."  diyecekti.

Taliban'ın getirdiği eleştiri konusu olan yasakların tamamı fıkıh kitaplarımızda olan geçmiş dönem İslam alimlerinin içihatları idi. Burada bir yanlışlık varsa bu içtihatların sorgulanması da gerekiyordu.

Bana göre Taliban'ın en büyük hatası bin yıl öncesinin fıkhi içtihatlarını, yapıldığı dönemde bile doğruluğu tartışılırken mutlak doğru gibi algılayıp bunları bu devlet yönetiminin hukuki yapısına esas almasıdır. 

Bugün resim haramdır fetvası ile amel etmek mümkün müdür? Sanıyorum bu imkansızlığı gördüler ve yeni dönemde Taliban 1996 yılında ki gibi resimleri yasaklamadı. Pantolon giymek haramdır diyerek Afganistan'ın geleneksel giyisilerini dinileştirmek nasıl bir ufuksuzluktur. Artık bu şekilci anlayışlardan kurtulmamız gerekiyor.

Kuran "Dinde zorlama yoktur" buyururken, Dinden dönenler için amelleri zayi olmuştur derken mürtedin hükmü idamdır diyen, namaz kılmayan öldürülür diyen fıkhi hükümlerin sorgulanması gerekiyor.

Kimileri "Dinde zorlama yoktur" ayetini insanlar Müslüman olmaya zorlanamaz ancak Müslülüman olduktan sonra ibadetleri yapmaya zorlanabilir olarak anlıyor. Bu anlayışta doğru bir anlayış değil. İbadetler Allah içindir ve Allah rızası için yapılır. İbadet yapmamanın dünyevi bir cezası olamaz olmamalı. Zaten Kuran'da İbadet yapmamanın dünyevi bir cezasını bulamazsınız ancak uhrevi cezaları belirtir Kuran. 

İslamı esas alan bir devletin, ana görevi insanların ibadetini kontrol edip onları ibadete zorlamak değil toplumda adaleti sağlamaktır. Onun için İmam Ali "Devletin dini adalettir" demiştir.

İslami bir devlet kurma iddiasındaki Taliban'a düşende halkın sarığı sakalı ile uğraşmak, kadınların hayatını kısıtlamakla uğraşmak değil toplumda adaleti sağlamak olmalıdır. İslam toplumu düşmanlarının bile adaletinden emin olduğu toplumdur.  

Kaynak. ekramgazetesi.com


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —