Sözlük karşılığında “Takva”, “korumak, korunmak, sakınmak, saygı göstermek, dindar olmak, itaat etmek, korkmak, çekinmek” anlamlarındaki vikāye masdarından türeyen bir kelimedir.
Takvaya dair çok şey yazıldı, söylendi…
Bizim dikkatimizi çeken yönü ise Sünnetullah ile ilişkisidir.
Allah’ın değişim veya değişiklik kabul etmeyen kanunları var ve bu kanunlar temelli evrende bir nizam mevcut.
Yegâne kural koyucu olan yaratıcının, başta iradeli insan olmak üzere, her şeye dair kanunlar var ettiğini gördükçe takva kendiliğinden kurallı yaşama uyum olarak belirgin hale geldiğini görüyoruz.
Şu durumda kuralsızlık başıboşluk ve karmaşaya karşılık gelmektedir.
İnsan için başıboşluk veya kuralsızlık mümkün müdür?
“ İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır?” (Kıyamet-36) suresinde başıboşluğun kuralsızlıkla eşanlamlı olduğunu görüyoruz. Ortada emirler ve yasaklar var ki bu da insan için kurallı bir hayat ve evren için de kurallı bir nizam tanımlamaktadır.
Başıboşluk, sonu kaos ve mutlak düzensizlikle biten bir nizam bozgunculuğudur. Başıboşluk, hayata dair ne kadar kural varsa kuraldışı bir anlayış dâhilinde hatta hiçbir anlayışa sahip olmaksızın sünnetullah muhalifliğidir.
Gelelim meselenin takva temelli boyutuna…
Temelinde sakınma olan takva anlayışı ile sakınılması gereken/ler nelerdir?
Sakınmak bir tehlikeden, bir zararlıdan kendini güvene almak iken mutlak emniyeti veren, mutlak adil ve merhametli olan Allah’a nasıl olur da negatif/olumsuz bir mesafe belirleriz?
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren melekler vardır.”(Tahrim-6)
"... Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden sakınınız." (Bakara- 24)
Kendimizi, ailemizi, yakıtı taşlar ve insanlar olan cehennemden korunma /sakınma / ittika etme belli ki olumsuz bir son noktanın olumsuz sonuçlarından güvende olmak konusunda bir dikkat çekicilik, bir uyarı var. Allah’a ittika etmek nasıl olur da aynı kategoride ele alınabilir?
Allah’a ittika etmek meselesi düşünsel olarak Allah’ın bir “zararlı” veya bir “olumsuz” olarak tahayyül ve algısına sebep oluyorsa yapılması gereken şey takvanın doğru tanımlanmasıdır.
Eğer takvayı kurallı hayat ile veya emir ve yasaklar ile ilintili olarak anlarsak mesele kendiliğinden çözüme ulaşır.
Bir örnekle durumu aydınlatacak olursak: Trafikte seyreden birinin trafik kurallarına riayet etmeksizin sürekli ihlaller yapması durumunda bedel ödeyeceği kesindir. Bazen de trafik kurallarına uymada hassas olan bir başkasına da bedel ödeterek ona imtihan sebebi olur. İyi de kurallı yaşayanın ne suçu vardı ki o da cezadan pay aldı? Kurallı yaşayanların baskı kurmadaki gevşeklikler de bir ihlal olduğundan söz konusu kişi veya kişiler de bedel ödemiştir.
Kurallı yaşayan neden bu ihlalde ceza almış, bedel ödemiştir konusu esasen meselenin en girift konusu olmakla beraber dikkatli okumalarda bunun da cevabının bulunduğunu göreceğiz. Meseleyi uzatmaksızın diyebiliriz ki trafik kuralı ihlali yapan kişi bir şekilde bedel ödediğinde, Allah Teala’nın doğrudan azap vermesi değil de kurallı hayatın ihlali neticesinde kurallı hayatça cezalandırılma gerçekleşmiştir.
Peki, Allah’ın azap vermesini daha bağımız bir kategoride nasıl yorumlayacağız?
Allah’ın azap vermesi, ceza vermesi olarak algılandığında Allah Teâla hakkıyla takdir edilmemiş olur. En geniş anlamıyla bedel, kurallara uymamanın doğal ve beklenen neticesidir. Yani Kur’an’ın ifadesiyle bireyin başına gelen bela kendi eliyle yaptığından ötürüdür.
“Size isabet eden sıkıntı ve musibetler kendi elinizle yaptığınız yüzündendir. Üstelik birçoğunu da affetmektedir. (Şura-30)
Şüphesiz Allah, hiçbir şeyle insanlara zulmetmez. Ancak insanlar kendi kendilerine zulmetmektedirler. (Yunus- 44)
Akla gelebilecek bir başka husus Yüce Allah’ın azap vermesi ile alakalıdır.
Allah’ın azabı adlı akıbetin tecellisi de kurallar dâhilinde cereyan etmektedir.
İnsan kimi kurallar dâhilinde davranışlarını şekillendirmezse adım adım azaba sürüklenmektedir. Bu sürüklenme mal / mülk ve davranış / tutum temellidir.
Tevbe Suresi 34. ayet kimi din adamlarının dini argümanları kullanıp insanların malına mülküne el koymalarından bahsederken konu Allah yolunda sarf edilmeyen mala ve mülke gelir ve bu davranışın azap ile karşılık bulacağı belirtilir. Akabindeki ayette de durum net tanımlıdır:
“Gün gelir o biriktirdikleri altınlar ve paralar cehennem ateşinde ısıtılarak onlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanır: 'Kendiniz için biriktirdiğiniz işte budur. Biriktirdiğinizi tadın.” (Tevbe-35)
Bir başka bariz örneği aklı kullanma üzerinden verebiliriz: “Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağar” (Yunus-100)
Malı mülkü sarf ederken Allah’ı gözeten azaptan korunacak, aklını kullananın üzerine de pislik boca olmayacak….
Takvanın kurallarla yakın bağını görmek için bir bütün halinde Kur’an’a bakılmalıdır.
Cevdet Said “Bireysel ve Toplumsal Değişimin Kuralları”nı değerlendirdiği kitabında Rad-11’i yorumladığı çalışmasında bireysel ve toplumsal değişimin yasalarını ele aldı. Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmiyor…Toplum kötü akıbetten ancak olumlu değişim kuraları ile sakınabilir…Veya toplumsal değişim takva ile doğrudan alakalıdır.
Örnekleri çoğaltmak Kur’an’daki misaller adedince çoktur. Boş kalınca çabalamak esas bir hayat kuralıdır (İnşirah -7)
Allah’a bir ucundan ibadet etmek (Hac-11) insanı münafıklaştırır…
İnsanlık için şahit olma şeklindeki güven zemini vasat ümmet / birey olmakla alakalıdır (Bakara-143) Nötr davranamayanlar önemli bir kuralı çiğneyerek yani takvadan uzaklaşarak güvenilmezliğe erişeceklerdir.
Allah Teala’nın azap vermesi bir tür sebep-sonuç kuralı ilişkisiyledir. Kurallı olanlar, kurallara uyanlar ve reeldeki kuralları ihlal etmeyenler azaptan sakınacaklardır. Duyarsızlık örneği ilginç bir örnektir. Etraflarında olan biten olumsuzluklara duyarsız olup süreli tepkileri vermeyenlerin azaba nasıl gittiklerini Kur’an ışığında gözlemleyebiliyoruz. Duyarsızlık fitne sebebidir ve herkesi etkilemektedir.
Uç örneklerimiz savaş ve barış üzerinden de verebiliriz. Duyarsızlık azap getirmektedir.
“İçinizden yalnız zalimlere dokunmakla kalmayacak olan fitneden sakının Bilin ki, gerçekten Allah azabı şiddetli olandır. (Enfal-25)
“Nasıl olur da, Allah yolunda savaşmayı ve “Ey Rabbimiz! Bizi halkı zâlim olan bu topraklardan kurtarıp özgürlüğe kavuştur ve rahmetinle bizim için bir koruyucu ve destek olarak bir yardımcı gönder” diye yalvaran çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar için savaşmayı reddedersiniz?” (Nisa -75)
Sapmanın işareti olan kurallar gibi sapmamanın da kuralları tanımlıdır.
“Ey iman edenler! Üzerinizdeki kendi nefislerinizdir. Siz doğru yola eriştiğiniz takdirde, sapan size zarar veremeyecektir. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir.” (Maide- 105)
İnsan / toplum doğru olmaya dair kuralları takip ettiğinde sapmadan korunmuş olacak ve takva gerçekleşmiş olacaktır.
Günümüz dünyasında –kurallılığın asli temellerini bir yana bıraksak bile- kurallı toplumlar ve kuralları uygulayan toplum veya yönetimlerin daha güvende olduklarını, gelişmişliklerini daha rahat sürdürdüklerini veya daha güvenli toplum inşa ettiklerini görüyoruz.
Günümüz İslam coğrafyasındaki karmaşa, geri kalmışlık ve kaosun kurallardan yoksun başıboşlukla yakından alakasını görebiliyoruz.
Takva ve kural ilintisini her alana uygulamak mümkün olduğunu yinelemekte sakınca yoktur. Doğa dengesini bozmanın, doğadaki kuralları alt üst etmenin sonucu (Bkz-Rahman-8) elbette ki elim bir azap ile neticelenecektir. Ekin ve neslin yapısını bozmanın kötü iktidar karakteristiği olduğu ( Bkz. Bakara-205) ortadadır.
Konuda tekrarlara düşmemek için takvanın kurallara uyumlu olmadaki yarış ile ciddi alakaları bulunduğunun Allah’ın birey-toplum ve evren için var ettiği kurallarla en çok uyumlu olanların Allah katında en üstünler oldukları da belirgin hale gelmektedir. (Hucurat-13) Rabbimizin koyduğu kurallarla uyumlu yaşayanların “bilenler /ulema” olduğu (Fatır-28) açıktır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki bireysel ve toplumsal geleceği kurtarmak ve Allah’ın azabı başta olmak üzere kurallarla bağlantılı her türlü azap ve kötü akıbetten kurtulmak için Allah Teala’nın kuralları ile uyumlu birey ve toplum inşasına yönelmek durumundayız. Gerçek takvanın gereği olarak!