Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ömer Naci YILMAZ


SULTAN ABDÜLHAMİD HAN’A SÖZ VERDİM

Ömer Naci Yılmaz'ın "yeni" yazısı...


Osmanlı tahtında 33 yıl boyunca büyük bir ferasetle hüküm süren Sultan Abdülhamid Han, yalnızca Osmanlı topraklarının değil, İslam âleminin de dertleriyle dertlenen bir hükümdardı. Balkanlardan Ortadoğu'ya, Kafkaslardan Kuzey Afrika'ya uzanan geniş coğrafyada barışı ve istikrarı sağlamak için ömrünü adadı. Onun saltanatı, düşmanla olduğu kadar, içimizdeki gaflet ehliyle de mücadele etmek zorunda kaldığı bir dönemdi. Devletin bekası uğruna attığı adımlara karşı çıkanlar, iftiralarla onu istibdatla suçlayanlar, çok geçmeden onun dehasını anlamış ve yokluğunda kaybettiklerinin farkına varmışlardı.

Eğitimin, devletin Batı karşısındaki geri kalmışlığını aşmak için en önemli araç olduğuna inanan Sultan Abdülhamid Han, bu alanda büyük reformlar gerçekleştirdi. Yeni okullar, teknik ve meslekî eğitim veren kurumlar açtı. Ancak ne hazindir ki bu büyük hamleler, kimi zaman çağdaşlık kisvesi altında gericiliği savunan ve devlete zarar veren yobaz kesim tarafından baltalanmaya çalışıldı. Sultan, yalnızca dış düşmanlarla değil, içeride fitne çıkaranlarla da mücadele etmek zorunda kaldı. Ne var ki, o azimle ve sabırla yoluna devam etti.

Kendisini despotlukla itham edenler, onu tahtan indirdikten sonra devleti yönetmeye kalkıştıklarında, onun dirayetini ve zekâsını arar oldular. Sultan Abdülhamid’in siyasî ustalığını, engin devlet aklını anlayamayanlar, tahtı elinden alındıktan sonra Osmanlı’yı dokuz yıl içinde yıkıma sürüklediler. Onun iktidarda olduğu dönemde cesurca hakaretler edenler, yeni kurulan düzende birer dut yemiş bülbüle döndüler. Korkunun ve pişmanlığın gölgesinde sustular, konuşamadılar, yazamadılar. Onlar, Sultan’a ettikleri küfürlerin, iftiraların altında ezildiler ve Sultan'dan helallik almadan bu dünyadan göçtüler.

O, düşmanlarına bile adaletle muamele eden bir sultandı. Kendisine edilen hakaretlere ve küfürlere rağmen kimseyi zindana atmadı, idam sehpasına göndermedi. Onun vakarı, onun şefkati, bugün bile bizlere örnek teşkil etmektedir. Lakin biz, ona yapılan zulmü, ona edilen iftiraları unutmadık, unutmayacağız. Sultan Abdülhamid Han, yalnızca bir hükümdar değil, Osmanlı’nın son büyük devlet adamıdır. Onun izinden gidenler, tarih boyunca şerefle anılmış, ona ihanet edenler ise pişmanlık ve mahcubiyet içinde ömürlerini tüketmişlerdir.

Bugün, onun vefatının üzerinden 107 yıl geçti. Ancak hâlâ dualarımızda, minnet ve şükranla onu yâd ediyoruz. Kabrinin başında ona söz verdim: “Sultanım, seni tahtından indirip devleti dokuz yılda yıkan zihniyeti asla sevmeyeceğim. Sana küfredenleri asla sevmeyeceğim. O zihniyetin temsilcilerine asla muhabbet beslemeyeceğim. Siyaseten karşılarında olmayı tarihe bir borç, Osmanlı'ya sadakatimin gereği bileceğim.”

Ne var ki Sultan Abdülhamid Han yalnızca siyasi bir figür değil, aynı zamanda bir vizyonun temsilcisiydi. O, sanayi yatırımlarıyla, demiryolu projeleriyle, ilmi gelişmelere verdiği destekle Osmanlı’yı yeniden ayağa kaldırmayı hedefledi. Şark demiryolu projesi, Hicaz demiryolu gibi büyük projeler, onun ileri görüşlülüğünün ve İslam dünyasını birleştirme arzusunun en somut örnekleridir. Ancak bu hamleler Batı’nın çıkarlarını zedelediğinden, içeride ve dışarıda birçok düşman edinmesine yol açtı.

 

Sultan Abdülhamid Han’ın en büyük stratejilerinden biri de diplomasiye verdiği önemdi. Avrupa devletleri arasında denge politikası izleyerek Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü korumaya çalıştı. Büyük devletlerin Osmanlı’yı paylaşma projelerine karşı sarsılmaz bir iradeyle karşı durdu. O, kılıçtan ziyade kalemi ve zekâsıyla savaşan bir padişahtı. Ancak hainler ve gafiller, onun bu dahiyane siyasetini anlayamadılar. Sultan’a karşı kurulan ittifaklar, içerideki ihanetlerle birleşerek, onu tahtından indirdi.

Onun gidişiyle birlikte Osmanlı, bir kaosa sürüklendi. Halk, onun yönetiminde huzur ve güven içindeyken, sonrasında karmaşa ve belirsizlik içinde kaldı. Tahttan indirilişinin ardından gelen süreç, Osmanlı’nın çöküşüne giden yolu hızlandırdı. Sultan Abdülhamid Han’ın mirasını yaşatmak, yalnızca bir geçmişe özlem değil, aynı zamanda geleceğe ışık tutan bir misyon olmalıdır. Onun devlet adamlığı, vatan sevgisi ve basiretli yönetimi, bugünün ve yarının nesilleri için rehber olmaya devam edecektir.

Ruhu şad, mekânı cennet olsun Sultanım. Senin izinden yürüyenler, seni anlayanlar, dualarında adını anmaya devam edecek. Çünkü sen yalnızca bir padişah değil, bu milletin hafızasında bir şuur, bir diriliş nişanesisin.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR