Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


MUSTAFA AYGÜN


SÖMÜRGECİLER VE OKULLARI (Yabancı Okullar Meselesi)

Mustafa Aygün'nün yeni yazısı...


“İnsan insanın kurdudur.” anlayışını rehber edinmiş sözde medeni ülkeler için sömürgecilik, önemli bir geçim kaynağıdır. Tarihin bize öğrettiği en önemli gerçek ise ekonomik değeri olan her şeyin sömürgecilerin ilgi alanı içerisinde olmasıdır. Ancak sömürgeciliği sadece ekonomik alan ile sınırlamak fazla safdillik olur.

Sömürgecilerin askeri ve ekonomik güçlerini devam ettirebilmelerinde “böl, parçala, yut” taktiğinin yeri yadsınamaz. Bir ülkenin içindeki farklılıkları derinleştirmenin en kesin yolu eğitim ve kültür alanına yapılacak müdahalelerle olabilir. İçinde yaşadığı toplumdan kopan bireylerin, kendi insanına ve değerlerine düşman olacağını (küçümseme, değersiz görme, aşağılama şeklinde) bilmemek için müneccim olmaya gerek yoktur.

Eğitim, bir milletin geleceğini şekillendirme ve insan kalitesini ortaya çıkarma noktasındaki önemini bilen Batılılar, eğitim alanına o ülkede açtıkları okullar yolu ile sızmışlardır. Özellikle üst bürokratların ve zengin iş adamlarının çocukları bu okullarda eğitim görmüştür. O ülkenin çocuklarını kendi toplumuna yabancılaştırma, sözüm ona barbar olarak gördükleri toplumları medenileştirme vasıtası olarak ileri karakol işlevi gören bu okullar, ülkemizdeki hukuki statüsünü Lozan Mektuplarından alırlar. Bu okullar, Lozan Antlaşmasında "yabancı" eğitim kurumlarından hiç bahsedilmemesine rağmen, Lozan Mektupları denen mektuplarla 30 Ekim 1918’den önce Osmanlı ülkesinde mevcut yabancı okulların imtiyaz ve garantilerinin devam edeceği bildirilmiş ve Türk Devleti bu mektuplara, Lozan Antlaşmasının bir maddesiymiş gibi bağlı kalmıştır.

Osmanlı toraklarında ilk yabancı okulu Fransızlar, 8 Kasım 1583’te, İstanbul’da Saint Benoit Manastırı’nda açmışlardır. Bu okulda misyoner rahipler Latin çocukları ile birlikte Rum ve Yahudi çocuklarına okuma-yazma, Fransızca, matematik, Eski Yunanca ve Latince’nin yanında din dersleri de vermişlerdir. Bu okulu 1629’da açılan ve varlığını bugün de sürdüren Saint Louis izlemiştir. Katolik kilisesine bağlı bu okulların sayısı 1839 yılına gelindiğinde 40 bulmuştu.  Protestanların Osmanlı Devleti’nde ilk okullarını 1824’te Beyrut’ta açmıştır. Katolikler, mezhepsel kaygılar ile Protestanların okul açmasına pek de sıcak bakmamışlardır. 

Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’nin çıkarıldığı 1869’a kadar bu okullar, Osmanlı topraklarında istedikleri gibi at oynatmışlardır. Söz konusu Nizamname ile yabancı okullar özel okul statüsünü kazanmış, okulların açılması ruhsata bağlanmış ve denetime tabi hale getirilmiştir. Osmanlı çöküş sürecinde olduğundan istenilen denetim mekanizması çalışmadığı gibi 1975 yılında çıkarılan Ferman-ı Adalet ile yabancı okulların açılması kolaylaştırılmıştır. Bu okulların sayısı belirtilen tarihten sonra hızla artmış ve bağlı oldukları ülkenin çıkarlarına hizmet etmişlerdir. Abdulhamit Han yabancı okulların denetimsizliğini görerek 1886’da Maarif Nezareti bünyesinde Mekteb-i Ecnebiye ve Gayri Müslime Müfettişliğini kurdurmuştur. Ayrıca yabancı okulların açılmasını Irade-i Seniyye ile padişahın iznine bağlamıştır. Buna rağmen yabancı okul sayısı 1905’a gelindiğinde 600 civarına ulaşmıştır. 1909 yılında yabancı okulları denetime alma çabası yabancı elçiliklerin baskısı ile mümkün olmamıştır. Bu tarihlerde okulları denetlemek için gelen Osmanlı müfettişleri kapıdan sokulmamıştır. 

Yabancı okulların verdiği kaliteli dil eğitimi, Osmanlı elit tabakasının çocuklarını bu okullara vermesinin gerekçesi olmuştur. Robert Koleji’nin 1890 yılı mezunlarına bakıldığında Tevfik Paşa’nın kızı Gülistan ve ünlü edebiyatçımız Halide Edip de vardır. Saint Joseph Kolejine giden öğrencilerin veli profiline bakıldığında 8 prens, 22 mareşal-general, 90 yüksek şahsiyet, 30 banka müdürü, 20 mühendis, 80 sivil memur, 90 doktor, 20 avukat, 300 irad sahibi, 80 yüksek şahsiyet çocuğu olduğu görülmektedir. 

Misyonerliğin ileri karakolu olarak görev yapan yabancı okullar, I. Dünya ve Kurtuluş Savaşı’nda, yabancı kuvvetlerin ikmal merkezleri olarak görev yapmışlardır. Ama söz konusu okulların en yıkıcı etkisi ülkenin çocuklarını vatan, millet ve İslam düşmanına dönüştürmesiydi. Bu öğrencilerden Müslüman olan bir kısmı Hristiyan yapıldı. Amerikalı, İngiliz ve Fransız misyonerler, Osmanlı Devleti’ni sömürge haline getirecek fikri yapıyı bu okullarda okuyan Müslüman çocuklara aşıladılar. Aynı şekilde yüzyıllardır birlikte yaşayan halklar bu okullar vasıtasıyla birbirine düşman edildi. (Devam Edecek…)

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR