Siyaset, insani bir faaliyettir. İnsani bir faaliyet olarak siyaset, insanca, insaflıca ve medenice yerine getirilmelidir. Siyaset, yönetime talip olan farklı kesimlerin barışçıl bir şekilde birbirleriyle yarıştıkları bir faaliyettir. Siyasetin yönetmek için yapılması, hiçbir şekilde siyasetin seviyesizlik, kabalık ve zorbalık olduğu anlamına gelmemektedir.
Siyaset, ülkenin ağır ekonomik, sosyal, idari ve diplomatik sorunlarına farklı çözümler bulmak ve politikalar üretmek için yapılmalıdır. Çözüm ve politika üretmeyen siyaset, insanın insanı tükettiği ve hiçleştirdiği bir insan karşıtı faaliyete dönüşmektedir. Siyasetin kendisi amaç değil, araçtır. Siyaset, insana, topluma ve doğaya hizmet etmek için vardır. İnsanın, doğanın ve toplumun siyasete hizmet eden ve kul olan nesnelere dönüştürülmesi, siyasetin insansızlaşması veya siyasetin sefaleti olarak niteleyebiliriz. Hukuk, ahlak, bilim, maneviyat, felsefe ve kültür, siyasete hizmet eden köpekler değildirler. Siyaset, barışa, demokrasiye, hukuka ve insana hizmet etmekle yükümlüdür. İnsana ve topluma hizmet edemeyen bir siyaset, aslında varlık nedenini yitiren işlevsiz, verimsiz ve değersiz bir şekilde yapılan saplantılı ve sapkın nitelikteki bir güç ve menfaat mücadelesinden başka bir şey değildir
Siyaset, topluma güven, barış, hukuk ve özgürlük mesajları vermelidir. Topluma korku ve güvensizlik yaymayı siyaset olarak sanmak, çok ölümcül bir yanılsamadır. Toplumun korku, nefret, ırkçı, çatıştırıcı ve kamplaştırıcı siyasetlere ihtiyacı yoktur. Topluma güven veren ve toplumun moral ve motivasyonunu yüksek tutan siyasetlere ihtiyaç vardır. Korkan, içe kapanan, moralsiz, motivasyonsuz ve mutsuz bir toplum yaratmak, siyasetin amacı değildir. Siyasetin neden olabileceği en büyük felaket, korkan, moralsiz ve motivasyonsuz cansız kitleler yaratmaktır. Toplumun cansız, verimsiz ve lümpen güruhlar haline getirilmesi, siyaset dahil bütün insani faaliyetleri yozlaştırmaktadır. Siyaset, korkuya değil, güvene ve umuda dayanmalıdır.
Hiçbir insanın, insan olarak değeri ve onuru, siyasi kimliğinden, mensubiyetinden ve ideolojisinden dolayı düşük ve değersiz hale getirilemez. Siyasette insan onuru, hiçbir şekilde tartışılamaz. Siyasette tek kırmızı çizgi, insan onurunun dokunulmazlığıdır. Kişilerin insanlıklarını aşağılamak ve onları insansızlaştırarak hiçleştirmek ve ötekileştirmek, çok korkunç kötülüklerin kaynağı olan ölümcül bir kötülüktür.
Siyasette ihtiyaç duyulan şey hiddet, değil, sükunettir. Siyasetçiler, hiddetli değil, sakin olmalıdırlar. Birbirlerini sakin, soğukkanlı ve saygılı bir şekilde muhatap almalıdırlar. Sakin, soğukkanlı ve saygılı bir şekilde birbirlerini muhatap alan siyasetçiler, sözün söylenmesine imkan verebilirler. Siyaset, herkesin özgürce ve barışçıl bir şekilde sözünü söyleme imkanlarını üretmekle sorumludur. Siyasetin bizzat kendisinin sözün söylenmesine engel olmak için kullanılması, siyaseti vahşi bir gladyatörler arenasına dönüştürmektedir. Siyaset, bir düello, erkeklik taslama, kabadayılık ve külhanbeylik yapma faaliyeti değildir. Siyaset, ataerkillikten, külhanbeylikten ve gladyatörlükten tamamen arınmalıdır. Siyasetten önce söz vardı. Siyasetin varlık nedeni, sözü ortadan kaldırmak, sözü var etmektir.
Siyasetin sözü kaldırdığı durumlarda provokasyon yapmak, siyaset yapmak olarak anlaşılmakta ve değer görmektedir. Kışkırtıcı, kamplaştırıcı ve yıkıcı söylemler, siyaset değil, siyasetsizliktir. Toplum, provokasyon yerine politika üreten siyasetçilere ihtiyaç duymaktadır. Politika üretemeyen siyasetçiler, yetersizliklerini, açmazlarını ve çaresizliklerini kapatmak için provokasyon gibi kolay, ucuz ve verimsiz yollara sapma şeklindeki tuzaklara düşebilirler. Provokasyon tuzağına düşmek yerine siyasetçiler, akılla, bilimle, emekle, hukukla, düşünceyle ve cehdle politikalar üretmeye çalışmalıdırlar. Siyasetçilerin sandığının aksine toplum, provokasyonlara olumlu bakmamaktadır. Politikaya evet diyen toplum, provokasyonlara hayır demektedir.
Siyaset, dikkatle, ahlakla, nezaketle, saygıyla yerine getirilmesi bir faaliyettir. Siyaset, küfür, hakaret, nefret, ayırımcılık, cinsiyetçilik, ırkçılık ve külhanbeylik demek değildir. Cehaletin, yapaylığın, kabalığın, felsefesizliğin, ahlaksızlığın belirlediği, menfaat ve hakimiyet devşirmeyi tek amaç haline getiren siyaset baronları, sadece kendilerini değil, bütün toplumu tüketmekte ve yozlaştırmaktadırlar. Siyasetin ihtiyaç duyduğu şey seviye, stil, saygı ve sözdür. Barışçıl, demokratik, sivil, özgürlükçü ve çoğulcu bir seviyeye, stile, saygıya ve söze sahip olmadıkça siyasetin, insana, topluma ve devlete dair politikalar üretmesi mümkün değildir. Çatışmacı, baskıcı, külhanbeyi, militer ve dayatmacı nitelikte yapılan siyasal söylemler ve uygulamalar, hiç kimseye kazandırmaz, herkese kaybettirir.
Kaynak: Milat Gazetesi