Mübin Kitabımızın bizleri en fazla uyardığı apaçık düşmanlardan biri de kuşkusuz şeytandır…
"Şeytan insanın apaçık düşmanıdır." (İsra, 53)
Bu ayet bağlamında düşman tanımını, tehdit algısını, savaş konseptimizi yeniden hatırlamamız gerekiyor…
Bir defa şunun altını çizmek gerekir; şeytansız bir dünya olamaz… Şeytanın tatili, istirahati, emekliliği, yorgunluğu söz konusu değil… 7/24 iş başında… Mesleği, mesaisi, meşgalesi oldukça yoğun… Her an ve alanda aktif... Her saha ve safhada aksiyoner… Yaşamın tüm ünitelerinde canhıraş devrede…
Rüyalarımıza bile müdahil...
Dolayısıyla şeytanla savaşımız sıradan bir savaş değil... Sürekli tetikte olmak ve daimî bir teyakkuz gerekiyor…
Sadece lanetlemek ve istiâze cümleleriyle bu cephedeki mücadele bitmiyor…
Yer kürede şeytanizm imparatorluğu hiç bu kadar güçlü olmuş muydu bilmiyorum?
Racim’in rejimi engel tanımıyor…
Şeytanın öğretisi, ideolojisi, yaşam felsefesi, dünya görüşü, olaylara bakışı oldukça sistematik... Özellikle sanal dünyada daha seri, daha sinsi, daha salgın, daha sarsıcı... Manevra sahası gün geçtikçe güçleniyor ve kapsam alanı genişliyor…
Fiber, siber, kotalı, kotasız tüm sınırları zorluyor…
Şeytanın taraftarları, dostları, kardeşleri tüm kurum ve kuruluşları oldukça örgütlü ve alabildiğine organizeli…
Şeytani güruhun girmediği sektör, el atmadığı alan kalmadı...
Gerçekleri çarpıtma, yanıltma, karartma, saptırma, şaşırtma, şımartma konusunda oldukça profesyoneller… Özellikle eğitim, iletişim, siyaset, sanat, sinema, spor, kültür, edebiyat, müzik, ticaret, bilim, teknoloji, dijital, uluslararası ilişkiler… İnsanımsı şeytanların cirit attığı alanlar…
Şeytani pislikler, kirlilikler, çirkinlikler, çarpıklık ve çıplaklıklar prim yapıyor; müşteri portföyü oldukça yüksek…
Şeytani sunumlar, savlar, söylemler, sahneler, seanslar, sergiler, sanatlar revaçta…
Bir de sanki insanımız düne göre şeytana daha yakın ve daha yatkın… Dahası bu durumdan rahatsız değiller… Güle oynaya, şen şakrak şeytanla paylaşımlarına, paslaşmalarına, peşrevine devam ediyorlar…
Bir tuş ile tüm şer ve şeytani temaslar sağlanabiliyor…
Onu uzakta aramayın, telefonun diğer ucunda bir “tık” kadar yakın…
Şehvet, şiddet, şer, şüphe, şatafat sarmalında şeytan borusunu öttürüyor...
Çünkü şeytani dürtüler, ayartılar, arzular nefislerimizi okşuyor…
Şeytanizm özümseniyor, özleniyor… Çünkü özümüzden kopuyoruz, fıtratımıza yabancılaşıyoruz. Öyle ki iş “benim şeytanım zararsız” denecek duruma geldi...
Şeytana göz kırpanlar, zeytin dalı uzatanlar, barış masasına oturanlar işin cabası…
Şeytanın elini güçlendiren kimler? Değirmenine su taşıyanlar bizden uzak mı sanıyorsunuz?
Gençlik platformlarında şeytan pik yaparken, biz neyin peşindeyiz?
Bir tuşla tuğyanın kucağında kendini bulan nesiller bizim yitiklerimiz…
İblisle uyum ve uzlaşı günlerine kaldık… Uyuşmuşluğun, ufuksuzluğun, umutsuzluğun arka planında şeytanın zihinlere zerk ettiği zehirler var…
Peki, şeytan bu başarısını neye borçlu? Hangi yöntemle işlerini yürütüyor? Maharetini nasıl sergiliyor…
Bir… Şeytan işlerini yürütürken hedef kitleyi ikna etmek için bir mantık örgüsü içerisinde hareket eder… Rasyonel yorumlarla, bilimsel verilerle tezini ispatlama yoluna gider… Tezini makul ve mantıklı göstermek için ciddi çabalar sarf eder… Âdem’e secde etmeyişini nasıl savunmuştu?
“Ben ateşten, o topraktan yaratıldı. Ateş topraktan üstündür.” mantığı ile hareket etmişti…
İki… Şeytan yaptıracaklarını önce meşrulaştırıp sonra tedavüle sunar…
‘’Faiz de alış-veriş gibidir.’’ der…
Buyurun, haram işlemeye demez… Mubah göstermenin, kötülükleri normalleştirmenin tekniklerini kullanır…
Fahişeliği hayat kadını diyerek tanımlar… Çıplaklığı çağdaşlığın gerekliliği ve cesur olmanın göstergesi olarak takdim eder…
Üç… Şeytan, yaptığı işleri cazipleştirendir… Günahları estetize edendir… Çirkinlikleri süsleyip sunandır...
“Şeytan onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur.” (Ankebut, 38)
Dört… Şeytan hedeflediği kesimi, menfaat ve maslahat adına aldatır… Hz. Âdem ve Havva’ya nasıl yaklaştı?
“Ey Âdem! Sana ebedilik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” (Taha, 120)
Yasak ağaca, yasakları çiğneyerek gel demedi… Bu ağaçta gelecek var, dedi…
Bu zamanda ve zeminde şeytanla savaşımızı nasıl sürdüreceğiz? Allah’a gerçekten hakkıyla sığınmamız ve saflarımızı sıklaştırmamız lazım…
Kaynak: milatgazetesi.com