Sevgili dostum,
Sevgiye dair yazdıklarını okudum. Sevgi kavramı üzerine yaptığın sorgulamaları önemli buluyorum. Sorularını cevaplayabilir miyim bilemiyorum lakin ilgisiz kalmanın doğru olmadığını da biliyorum. Doğrusu, geriye dönüp baktığımda hayatın hızlı akışı içerisinde kaybolup gidiyoruz. Her şey gibi sevgiyi de sevdayı da anlayamadan tükenip gidiyoruz. Tükenen dünya mı, insanlık mı yoksa biz miyiz bilemiyorum. Tükettiğimiz ömür mü, sevgi mi yoksa... Bunu nasıl anlayacağız ki bu keşmekeşlik içinde kaybolup gitmişken. Yaşadığımız asra birçok isim yakıştırıldı. Bazılarına göre sanayii çağında yaşıyorduk, kimileri teknoloji çağı dedi, iletişim çağı olarak görenler de olmuştu. Son dönemlerde yapay zekâ yakıştırması yapanlar öne çıkmaya başladı. Eski dönemlere de çeşitli isimler uygun görülmüş. Ama bütün bu yazılanlar arasında sevgiyle anılan bir çağa tanıklık edemiyoruz. Sevgi, bir dönem ile anılmayı hak etmedi diyebilir miyiz? O halde neden sevgiyle isimlendirilmiş bir çağı göremiyoruz. Anlaşılan insanoğlu hiçbir zaman sevgi meselesini gereği gibi anlayabilmiş değil.
Aziz dost,
Eskiler “kâinatın mayası sevgidir” demişler. Belki bu yüzden hayatımızın her evresinde sevgiye ihtiyaç duymaktayız. Sevgi ile yaklaştığımız insanın tavrına bakmaksızın bütün içtenliğimizle ve hissiyatımızla yanında olmak için çırpınırız. Zira sevgi bazen şefkat olarak bazen ilgi bazen de sevda olarak bizi kuşatıyor. Çocukluğumuzda anne baba sevgisi ile yaşam savaşı veriyoruz. Ebeveynlerin çocuklarına sevgi ile bağlanmaları onlara daha fazlasını yapma gücü vermiştir. Sevgi bazen şefkat bazen merhamet olarak direnme ve sabretme gücü oluyor. Sevgi, olmadan çocuk büyütebilmek mümkün müdür? Çocuk sorumluluğu büyük fedakârlıklar gerektiren işlerdendir, Bu yüzden ilahi duygularla desteklenmiş olarak hazırlamış oluyoruz ebeveynler olarak. Çocukların anne, baba sevgisini anlatmak kolay olsa da anne, baba sevgisini kelimelerle anlatmak kolay değildir. Burada mucizevi bir hadiseden bahsediyoruz. Bu nedenle yaşanmadan anlaşılması zor hallerdendir diye düşünüyorum.
Kıymetli dost,
Sevgiden konuşulunca akla ilk gelen karşı cinse duyulan hisler oluyor, bu durumu aşk olarak tanımlayanlar çoğunlukta. Bunu konuşmak bizim gibi eski kuşaklarda doğru görülmezdi. Günümüzde ise ele ayağa düşürülmüş durumda. Oysa sevginin de bir ahlakı olmalıydı. Derviş “sevginin ahlakı edeptir” demiş ne kadar yerinde bir söz. Sevginin ilk basamağı meyletmek olarak görülürken aşk ise son mertebesi olarak görülmüştür. O yüzden aşk hali biraz da akli melekelerden azade kalmaktır. Sevmekten ziyade tutku ile bağlanmaktır. Bu hal arızi bir durumdur ve konumuzun da dışındadır. Bu sebeple sevgiden ayrı değerlendirmek gerekiyor. Ancak eşler arasında sevgi ve muhabbet azalıp çoğalsa da var olmaya devam etmelidir. Aksi halde evliliği devam ettirmek mümkün olmaz. Eskiler “sevgi binası sonsuza değin ayakta kalsın, suret kederli de olsa neşeli de…” demişler.
Kadim dost,
Allah Resul’ü, “Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” demiş. Bu hadis zihin dünyamızı ve hayat tarzımızı şekillendiriyor. “Zorla güzellik olmaz” demiş büyükler. Belki somut anlamda iki insan arasında böyle bir sevgiden bahsedemeyiz lakin ümmet bilinci ve birliğini de ancak böyle bir sevgi ile ayakta tutabiliriz. Bu açıdan baktığımızda bize emredilen bir sevgiyi konuşuyoruz. Öyle ki sınırları olan hatta şekli olan bir sevgi. Bu aynı zaman da dostluklara kapı aralayan, kardeşlik duygusunu pekiştiren bir sevgidir. Koruyucu tarafı ağır basan, sevinçli ve hüzünlü anlarda da terk etmeyen anlayış dünyamızı geliştiren bir sevgi tasavvuru. Davamıza sevdalanmış bizler yol arkadaşlarımızı ise bu sevdanın gölgesinde bırakmışız. Yolculuğumuz bu yüzden çekilmez oldu belki de. Birbirimizden çabuk vaz geçmişiz anlaşılan. Oysa asırlar öncesinden bu sözün ilk muhatapları önemli bir örnek olarak görebilmeliydik. Peygamberin arkadaşları bu ruhu güzel örnekler ile bize miras bırakmışlardı. Belki bu gün birçok başarısızlığımızın temelinde böyle bir sevgi ile kardeşliğimizi kuramamış olmamız vardır diye düşünüyorum. Eğer birbirimizi sevebilirsek bu sevgimiz kalpte durmayacak taşacaktır. Çevremizde sevgiden nasiplenmiş hayatlar çoğalacaktır. Sevgi ile insana bakanların ölümden dolayı bir kaygıları da olmaz. Zira “yaratılanı sevmek, yaratandan ötürüdür.” Allah sevgisi ile yeniden hayata, insana ve davamıza bakmalıyız. Eskiden hiç hazzetmediğimiz bir söz vardı “İslam sevgi dinidir” diye, galiba bu doğruymuş.
Dostum,
“İslam sevgi dinidir”