Sevgili dostum,
Senden sonra hazan geldi, yeniden bulutlar kapladı gökyüzünü. Kurşuni şafaklar karşıladı şehrin meydanlarını. Senden sonra yağmur yağdı, kar yağdı ve hüzün yağdı. Hazan gelince ağaçlar sarardı sonra yaprak dökümü başladı bir bir. Yıldızlar döküldü, ay döküldü ve ben döküldüm senin yüreğinden. “Yaşam sadece bahar değil” demiştin. Senden sonra anladım, hayatın içinde baharın yerinin neredeyse hiç olmadığını. “Hayat bazen hazan bazen ölüm olarak sürüp gider” demiş hal ehli. Ne zaman umutlar biriktirmeye, geleceğe dair bir hayal kurmaya meyletse insanoğlu, ölüm çıka gelir zamanlı, zamansız. Her seferinde, bir sevinci ya ölüm alıp gider ya da gölgesi kalır üzerinde.
Ölümün gölgesi hazan gelince bedenler sararır, koca çınarlar gibi. Sonrasında ölüm kalıcı misafir olur bedenlerde. Rüzgâr estikçe, yüreklerden yaprak yaprak ömür düşer, aylar ve yıllar düşer. Sonra ben düşerim bulutların avucundan. Bir başıma kalakalmışım, öylece sensiz ve yalnız... Her hazan yeni bir hayat yeni yolculuktur. Şimdi yeniden yola çıkıyorum sensiz… Sen yoksun diye yolum hep uzuyor, yalnızlığım uzuyor ve hüznüm uzuyor. Bu yolculuğumda ağaçlar yürüyor benimle, kuşlar eşlik ediyor bana. Kuşların rengi başka, türü başka, derdi başka. Bazen bir güvercinden sevda şiirleri dinliyorum yol boyunca. Bazen garip bülbülün yanık sesinden acı bir ağıt…
Aziz dost,
Senden sonra hazan geldi ve sen yoksun yine. Geride yalanlarla dolu bir dünya bıraktın sinemde. Küllenmiş zamana ait masallar bırakıp gittin, miras niyetine. Masalı masal içinde, beni masallar içinde bıraktın da gittin. Senden sonra dedemin anlattığı masallarda yaşıyorum artık. Hazan giderken seni de alıp gitmiş diyorlar, yalnızlığım bundanmış, öyle dedi yürüdüğüm yollar. Gece gündüz aştığım dağlarda ve ovalarda bir baharla kesişmedi yollarım. “Her sonbahar tabiata düşen bir ilkbahardır” demiştin oysa. “Baharı yaşayamayanın, ömründe bir sonbahar da olmaz” demiş eskiler. Bu sebeple midir bilmiyorum ama baharı kış olanın sonbaharı da olmuyormuş. Senden sonra ara sıra gökyüzüne bakıyorum, sonra güneşe bakıyorum uzun uzadıya. Güneş hep bir bulutun ardındaymış gibi. Öylesine gökte asılı duruyor, ışıksız ve soğuk, ayaza kesmiş. Oysa ne bulut var havada ne de mevsim kış.
Güzel dost,
Senden sonra ne sır kaldı ne de emanet, her şeyi ifşa ettik. “Sevmek, söylemek değildir unutma. Sevmek, sevdanı sessizce alıp yüreğine koymaktır” demiştin. El hak, doğru söze başka ne denir? Lakin öyle olmadı, bizler ortaya saçılmış olanı destanlaştırdık. Konuşmaya değmez kelimelerin ardına düştük. Anlamsız cümleler kurduk değersiz kelimelerden. Artık sevdalar gibi acıları da ulu-orta konuşuyoruz. Oysa kimse bir başkasının yarasına merhem değil. Bunu bildiğimiz halde yine de her şeyi ortalık yerde yaşamaktan vazgeçmiyoruz. Yüzünü görmediğimiz, bir bardak çay içerken bize eşlik etmeyen insanların önüne boca ediyoruz her şeyi. Bu aşamaya gelince her şey kontrolümüzden çıktı. Düzeltmek bir yana uçuruma doğru yuvarlanan bir kayayı izler gibi bakıyoruz olup bitene. Böyle zamanlarda rahmetli Babaannem “acını, derdini içinde tut evlat, el bilirse derdin çoğalır” dediği geliyor aklıma. Belki de bu yüzden bitmiyor insanların derdi diye düşünüyorum.
Kadim dost,
Senden sonra toplum değişti. Adetler değişti, eşya değişti ve devir değişti. Senden sonra dostluklar değişti, insan değişti ve biz değiştik. Hani bir davamız ve ideallerimiz vardı. Büyük bir kavgamız, bir savaşımız vardı. Hayatımızı değiştirecektik, insanları değiştirecektik ve nihayet dünyayı değiştirecektik. “önce nefsinden başla dostum, önce kendimizi değiştirelim” demiştin. Öyle olmadı, hayatımızdan bir şeyleri değiştirmek yerine biz değiştik. Her şeye uyum sağlamaya başladık ne rengimiz kaldı ne de biz… Böylece kavgalarımız bitti, sevdamız bitti, dostluklarımız bitti ve biz bittik.
Dostum, senden sonra,
Kaç kez karanlığı yırttım
Aydınlığı topladım kaç kez
Bilmiyorum,
Kaç güneş biriktirdim
Karanlık bir dehlizdeyim
Gün doğumunu bekliyorum sebepsiz
Sinemde ince bir sızı
Azrail göğsümde durmuş
Bende bir can telaşı
Senden sonra,
Kaç kez yaşlandım
Dolaştım dünyayı kaç kez
Bilmiyorum,
Kaç dünya arşınladım
Yüreğimde endişeler birikmiş
Uçurumun kenarındayım şimdi
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum
Gönülsüz, isteksiz ve huzursuz
Bende bir hesap telaşı