Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Engin GÜLTEKİN


SAPANLAR VE SAPTIRANLAR

Yazarımız Engin Gültekin'in "yeni" yazısı...


Toplumların yükselişi ve çöküşü, hakikate ulaşma ve onu yaşama becerisiyle doğrudan ilişkilidir. Tarih boyunca bilgi, bazen bilinçsizce tahrif edilmiş, bazen de kasıtlı olarak saptırılarak bir aldatma aracı hâline getirilmiştir. Bugün toplumlar bilgi ile manüpüle edilmektedir. Eğitimle etkisizleştirilmekte ve sürü psikolojisiyle yönetilmektedir. 

Kur’an-ı Kerim’de, “Hakkı bâtıl ile karıştırmayın ve bile bile hakkı gizlemeyin.” (Bakara, 2/42) buyrularak, bilgiye yönelik  iki temel sapma biçimine dikkat çekilmiştir.

İnsanların hakikate ulaşma çabasını baltalayan iki temel tehdit bulunmaktadır: Sapanlar ve saptıranlar. Allah Teâlâ, bizi bu iki gruptan olmaktan sakındırarak şöyle buyurur:

"Allah kimi doğru yola iletmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar; kimi de saptırmak isterse, onun göğsünü sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı yapar. Allah, iman etmeyenlerin üzerine işte böyle pislik bırakır." (En‘âm, 6/125)

 

I. SAPANLAR

Sapanlar, hakikati arayış sürecinde yanlış yönlendirme, cehalet veya nefsî arzularına yenik düşerek hak yoldan uzaklaşanlardır. Bu kişiler, başlangıçta iyi niyetli olabilirler; ancak doğru rehberliğe sırt çevirdiklerinde, hatalarının farkına varmadan sapkın bir yolun yolcusu olurlar.

"Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi eğriltme ve bize katından bir rahmet bağışla. Şüphesiz sen, çok bağışlayansın." (Âl-i İmrân, 3/8)

 

Sapanların en belirgin özellikleri şunlardır:

1.Yanlış bilgiye inananlar: Eksik ya da hatalı bilgilerle hareket edenler, yanlış yönlendirildiklerinde farkında olmadan bâtıla meylederler.

"Onların çoğu zanna uyar. Şüphesiz ki zan, hakikatin yerini tutmaz." (Yûnus, 10/36)

2.Nefsine esir olanlar: Hakikati bilseler bile, menfaatleri ya da arzuları uğruna gerçeği göz ardı ederler.

"Kendi hevasını ilah edineni gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?" (Furkân, 25/43)

3.Aklını kullanmayanlar: Düşünmeden hareket edenler, zamanla yanlışa alışır ve hatayı sorgulama yetisini kaybederler.

"Onların kalpleri vardır ama onunla anlamazlar; gözleri vardır ama onunla görmezler; kulakları vardır ama onunla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidir; hatta daha aşağıdırlar." (A‘râf, 7/179)

 

Sapanlar, çoğu zaman bilinçsizce hareket ederler. Ancak bu bilinçsizlik, onları mazur kılmaz. Çünkü doğru bilgiye ulaşmak ve hakikate bağlı kalmak, her bireyin sorumluluğundadır.

 

II. SAPTIRANLAR

Saptıranlar ise bilgiyi kasıtlı olarak çarpıtan, insanları yanlış yollara sevk eden ve hakikati gizleyerek toplumu istismar eden kimselerdir. Bunlar kimi zaman çıkarları, kimi zaman güç arzuları nedeniyle bilinçli olarak hakikati bozarlar. Allah, bu kişileri şöyle tanımlamaktadır:

"Kendilerine kitap verilenlerden, onu hakkıyla okumayanlar ve onun yerine dünya menfaatlerini satın alanlar, doğru yolu bırakıp sapıklığa düşenlerdir. Onların yaptıkları hiç de kârlı değildir." (Bakara, 2/175)

 

Saptıranların kullandığı üç temel yöntem şunlardır:

1.Eğitimi Araçsallaştırmak

Eğitimin bir gelişim ve hakikat arayışı süreci olmaktan çıkarılıp, yalnızca statü kazanmak için kullanılması, toplumun yozlaşmasına neden olur. Eğitimsiz insanı kandırmak kolaydır; ancak kötü eğitim almış birini kandırmak daha da kolaydır.

Kur’an-ı Kerim’de bu duruma şu şekilde işaret edilir:

"Onlar, ‘Bilmiyoruz, biz ancak atalarımızı böyle yaparken bulduk’ derler. Peki, ataları bir şey bilmeyen ve doğru yolda olmayan kimseler ise de mi?" (Bakara, 2/170)

 

2.Adaleti Çarpıtmak

Bir toplumda adalet mekanizması bozulduğunda, zulüm ve haksızlık sıradanlaşır. Güç sahipleri, kendi menfaatleri doğrultusunda hukuku kullanarak halkı baskı altına alır.

"Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz." (Hûd, 11/113)

3.Hakikati Etkisiz Hâle Getirmek

Gerçekler ne kadar güçlü olursa olsun, onu duymak istemeyen kulaklar için hiçbir anlam taşımaz. Hakikatin üzerini örtenler, onu toplumdan uzaklaştırmaya çalışır.

"Biz onlara hakkı getirdik; fakat onlar hakkı sevmezler." (Mü’minûn, 23/70)

Saptıranların tuzağına düşmemeliyiz. Kur’an-ı Kerim, insanları sürekli olarak hakikati araştırmaya, akıllarını kullanmaya ve sapanlar ile saptıranların oyunlarına karşı uyanık olmaya çağırmaktadır. Zira hakkın ışığı, batılın karanlığını dağıtır:

"De ki: Hak geldi, batıl yok olup gitti. Zaten batıl yok olmaya mahkûmdur." (İsrâ, 17/81)

Fatiha Suresi'nde her gün beş vakit namazda kırk defa tekrar ettiğimiz şu dua, sapanlardan ve saptıranlardan olmamak için ilahi bir rehber niteliğindedir:

"Bizi dosdoğru yola ilet. Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapkınların yoluna değil." (Fâtiha, 1/6-7)

Sonuç olarak;Toplumların çöküşü, çoğu zaman yanlış bilginin yayılmasından değil, doğru bilginin çarpıtılmasından kaynaklanır. Sapanlar, bilgisiz ya da iradesiz bireylerdir; saptıranlar ise bilinçli olarak gerçeği manipüle edenlerdir. Ancak unutulmamalıdır ki hakikat, er ya da geç ortaya çıkar ve batıl yok olmaya mahkûmdur.

Bu nedenle her birey, hem kendisinin sapanlardan biri olmaması için doğru bilgiye sımsıkı sarılmalı hem de saptıranların oyunlarına karşı aklını, iradesini ve imanını güçlü tutmalıdır. Çünkü gerçek manada bir toplumun dirilişi, ancak hakikatin izinde yürüyen bireylerin varlığıyla mümkündür.

Ramazan ayını fırsat bilip üzerinde yürüdüğümüz yolun sahihliğini Kuran-ı Kerim ile sağlamalı Allah'ın elçisinin örnekliği ve rehberliğinde sapmaktan, saptırılmaktan ve sapıtanlara uyumaktan kendimizi muhafaza etmeliyiz.

Selam ve dua ile...

 

Engin GÜLTEKİN

Eğitimci-Yazar-Sosyolog

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR