Nevzat KAYA

Tarih: 25.10.2021 00:00

SADECE BİR DERNEK DEĞİL, ONA BOĞAZİÇİ RUHU DERLER! 

Facebook Twitter Linked-in

SADECE BİR DERNEK DEĞİL, ONA BOĞAZİÇİ RUHU DERLER! 

Birkaç gün önce Malatya’da yerel bir haber sitesinde yayımlanan “'Meşale' Çekiliyor, Yerine İse…” başlıklı algı oluşturma gayesi apaçık olan bir haber yazısı paylaşıldı. Ahmet Kaya’nın “nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça” türünden akıllara ziyan bir yazı işte. Belki cevap bile vermeye değmez ama bir yalanı ortaya koymak, bir iftirayı ortadan kaldırmak, tanımayan ve bilmeyen insanların zihin dünyalarına yapışacak bir şüpheye mahal vermemek adına, bir cevabın olması gerektiğine inandığım için bu yazıyı kaleme aldım.

Deveye boynun neden eğri demişler, nerem doğru ki demiş. Fakat gelgelelim ki aşağıların aşağısına düşebilen insan, boynu ne kadar düz olsa da aklı, zihni ve kalbi eğri ise onlara sadece acımak gerekir.

Evet, böylelerine sadece acıyacağız ve bir kınama dahi yapmayacağız. Hasta kişiliklerine, marazlı yüreklerine bir şifa bulmak için, kapımız ardına kadar açık böylelerine. Keşke çıkıp sorma ve öğrenme erdemliliğini gösterseler de, bari en azından insani olanı yaptılar diyebilsek. O zaman nasıl düşündükleri, neleri yazdıkları çok da önemli olmazdı bizim için. Nihayetinde ölçtüler, tarttılar, bu sonuca vardılar deriz. Siz yolunuza biz yolumuza derdik.

Fakat böyle değil…

Erdemli olmak pahalıdır. Ucuz insanların alıp kullanacağı bir şey değildir. Sözlerin en samimi olanıyla söylerim ki bu erdemlilik insan evladında gerçekten olsaydı, dünyanın cennetini ilan ederdik. Ama ne çare ki, yüce peygamberlerin bile neredeyse çileden çıkacağı sınıra gelmeleri bunun pratikte olmayacağının delilidir diyebiliriz.

Yine de marazlı kalplerin en iyi ilacı güzel sözlerdir. Dirliği ve birliği tutmanın tek harcı hakikatleri haykırmaktır, hakikatin ortaya çıkmasını sağlamaktır. İnsani değerler saf haliyle daima güneş gibi parlar ve net olur. Onları balçıkla sıvayamazsınız. Her hakikat bir gün mutlaka gün yüzüne çıkmak için vardır. Tarihe gömülen bir hakikat yoktur. Belki demir parmaklıklar ardına hapsedilmiştir. Fakat özgürlük hakikatin mayasında vardır. Günü geldiğinde çelik duvarlar bu hakikatin önünde duramaz. Tarumar olur giderler.

Bu ilk değil son da değildir... 

Tarih boyunca Allah'ın dinine davet edenler her zaman iftiralara, tecrite, boykota, zulme uğramışlardır. Bunlar bunu geçmiş atalarından bir miras olarak mı aldılar, yoksa şeytanın ezelde üzerine yemin ederek söylediği, Allah'ın kullarından bir kısmını saptırmak ve cehennemde kendisine yoldaş etmek için ayarttığı bir zavallılığa kurban mı gidiyorlar orasını bilmem.

Bu yüzden bu ilk değil son da değildir. Dünyanın düzeni ezelden böyledir. Dünya hayatı bir mücadele ile başladı ve bir mücadeleyle de nihayete erecektir. İftiracıları bilmem ama hamd-u senalar olsun ki biz böyle inanıyoruz. 

Hakikatin üstünü sözleriyle örtmek isteyenler, ikiyüzlüler, yalancılar, iftiracılar tarihin hangi döneminde kalıcı bir kazanç elde etmişlerse, dünyanın 190 küsür ülkesinden bir ülke olan Türkiye’mizin, 81 vilayetinden bir şehir olan Malatya'da, 40 yılı aşkındır İslami çalışmalar yapan, İslam'a, tevhide davet eden Müslümanlara karşı elde edeceğiniz kazanç da ancak o kadardır. 

Bu yüzden duyarlı Müslümanlar bu teranelerinize takılıp kalmayacaktır. Elbette bütün günler ölüme gider, son gün ise varır. İşte o zaman neyi kazanmışsınız, hangi başarıyı elde etmişsiniz size bildirilir.

Akıllara ziyan yorumlar... 

"Radyo Selam, Vuslat TV, Anadolu'da Vuslat Gazetesi ve www.vuslathaber.com". 

Neymiş efendim Ak Parti'nin güç kazanmasıyla Meşale grubunun da güç kazandığı, bu sebeple medya alanında kuruluşlar elde ettiği, bir kısmını satın aldığı, bir kısmını kurduğu gibi falan filan fişmekan lakırtılar.

Bir kere soru baştan yanlış. Bahse konu tüm bu kuruluşlar, Meşale Derneği'nin olaya müdahil olmasından çok önce, Malatya'daki muhafazakâr ve mütedeyyin iş insanları tarafından hisse ortaklığı şeklinde kurulmuş olunup, zaman içerisinde de zararının getirisinden çok büyük olmasından dolayı, hisse ortakları bu ortalıklardan birer birer çekilmişlerdir. Son merhalede de kapanmadan önceki 2 yıllık süreçte sadece yönetim pozisyonuna Meşale Derneği gönüllüsü biri getirilmiş, artan maliyet ve sürekli azalan getirisiyle de kapanışa giden sorunlara yine çözüm bulunamamış ve en nihayetinde kapanma gerçekleşmiştir. Mevcut borçları ödeme namına da tüm bu kuruluşlar satılmıştır. Olay özetle budur. 

Mesele böyle olmasına rağmen, velev ki dediğiniz gibi olsaydı, ne yani 40 yıllık hareket olan, geçmişini asla inkar etmeyen, Boğaziçi ruhu ile beslenen, İslami Dayanışma Vakfı ile Malatya sosyolojisine damgasını vuran, Meşale Derneğiyle de son 15 yıllık süreçte devam eden bir yapının, medya alanında da yatırımlar yapmaya çalışması kadar doğal bir şey var mı? 

Bunları elde etmek suç mu? 

Bunlar kanunsuz, nizamsız mı elde ediliyor diyorsunuz. Varsa böyle bir iddianız korkaklar gibi isimsiz ya da takma isimlerle haberler ve yorumlar yapacağınıza, biraz cesur olup mahkemelerin yolunu tutsanıza. 

Burası muz cumhuriyeti mi? 

Kanun nizam yok mu yani bu ülkede? 

İçişleri Bakanlığı'nı bakkal dükkânı mı sanıyorsunuz? 

Bu ilin Valisi, Dernekler Müdürlüğü, Savcısı, Hâkimi yok mu diyorsunuz yani?

Haydi, biraz cesur olun da, önceki ismi İslami Dayanışma Vakfı olan, sonrasında Meşale Derneği ve şimdilerde de Boğaziçi Derneği olarak ismini değiştiren hareketin, tüm bu faaliyet alanlarıyla ilgili yasa dışı bir hareket alanı varsa, hemen durmayın şikâyetçi olun. Ama yapamazsınız bunu ki hiç bir zaman da yapmayacaksınız zaten. 

Çnkü sizin derdiniz doğru yanlış hikâyeler değil. Sizin derdiniz sadece bilinçli Müslümanları karalamaktır. Çünkü köklü Boğaziçi ruhunun sizin kirli rantlarınıza çomak sokacak bir nesli yetiştirdiğini çok iyi biliyorsunuz. Bütün derdiniz ve korkunuz aslında bu. Bu yüzden çamur at kirlenmezse izi kalır hasisliğini dün de yaptınız, bugün de yapıyorsunuz, yarın da yapacaksınız. 

Nihayetinde tüm bu kuruluşlar 2 yıl önce maddi imkânsızlıklardan dolayı elden çıkarılmıştı. Evet, sadece maddi imkânsızlıklardan dolayı tüm bunlar elden çıkarılmıştır. Başkaca bir sebebi yok. Şayet iddia ettiğiniz gibi güç krizine girmiş bir yapı, maddi imkânsızlıklardan 2020'lerin dünyasında bu kadar önemli olan bir alanda geri çekilip, bu alanda hiç pasif kalır mıydı? 

 

Hem güç krizine girecek hem de medyadan çekilmeyi yeni stratejinin gereği olarak yorumlayacaksınız. Madem bu kadar bilgi sahibisiniz bari bu stratejinin ne olduğunu da söyleyin ki, Malatya'da ilgili kamuoyunun kafasındaki sorulara da cevap vermiş olasınız. 

 

 

Deli saçması işler... 

 

Güya Ak Parti'nin oy kaybı yaşadığı, önümüzdeki dönemde gidici oluşu, Boğaziçi grubunun da yeni döneme uyum sağlama gibi bir strateji izlediğini, bu yüzden hareketin üçe bölündüğü, Meşale isminin de kaldırılıp yerine Boğaziçi isminin getirildiği.!

Aklınıza yazık yahu. Bu kadar zorlamayın beyninizi bence. Âlim Allah kısa devre yaparsınız, şalterleri yakarsınız. Yazıktır size. Kalan ömrünüzü de zavallılar olarak geçirmeyin. Biraz rahat olun. Bu kadar stres kalbinize zarar verir. 

İsim değiştirme bir dip dalganın eseri... 

Malatya'da Meşale Derneği döneminde ve ulusal çapta da Anadolu Platformu döneminde, zamanla yapısal, fikirsel ve vizyoner anlamda farklı eleştiriler dile getirilmiş ve nihayetinde yapı içinde bundan kaynaklı fikir ayrılıkları oluşmuş, bu da bölünmeye sebep olmuştur. Bu bölünme de, beraberinde yeni bir yapılanma ile yeni isimlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. 

 

İşte "İnsan ve Değer Hareketi" üst yapı olmak üzere, Anadolu Platformu yönetim anlayışını benimsemeyen Türkiye çapındaki sivil toplum örgütleri, Anadolu Platformu'ndan çekilerek, büyük istişareler sonucu "İnsan ve Değer Hareketi"ni ortaya çıkarmış, bu yeni hareketin temel ilkelerini ortaya koymuş ve bu ilkeler üzerinden de Türkiye genelinde yeni harekete büyük katılımlar olmuştur. Malatya'da da, Meşale Derneği kendi içinde bu yapısal ve fikirsel ayrılığı yaşamış, böylece Meşale Derneği genel kanaati de, yeni kurulan "İnsan ve Değer Hareketine" katılma ve birlikte hareket etme kararı almıştır. 

 

Haliyle yeni Meşale yönetiminin Boğaziçi ruhunun getirdiği derin anlamın verdiği sorumluluk ile, geniş kitlelerle istişareler yapılmış ve bu istişareler sonucunda da, yeni dönemde yeni bir isimle devam etme kararı alınmış olunup,  nihayetinde bu ismin Boğaziçi Derneği olarak değiştirilmesine karar verilmiştir. Çok geçmeden de, bu ismin Malatya'da İslami camia arasında nasıl bir heyecan uyandırdığı da, ilgililerin malumudur. 

 

 

Davutoğlu iddiası içlerinden en saçması... 

 

Bir başka deli saçması işlerden bir tanesi de, Anadolu Platformu'ndan ayrılma sebebi olarak, Davutoğlucu ya da Tayyipçi hesaplaşmasıyla alakalı iddiadır. Boğaziçi Derneği tabanında böyle bir iddia sözkonusu bile değildir. İslami Hareketin her daim siyaset üstü bir anlayışa sahip olması gerektiğine dair inancı ilke edinen Boğaziçi Derneği Yönetimi ve gönüllüleri, bu noktada siyasetten nemalanmaya çalışan ve siyasetin oyuncağı haline gelmiş anlayışlara karşı, fikirsel bir muhalifliği sözkonusudur. Yani Boğaziçi Derneği, ülke hassasiyetlerinin de fevkinde olarak, hareketlerinin siyaset üstü olması gerektiğine inanıyor. Dış gözlem olarak da acizane kanaatimle şunu söyleyebilirim ki, Boğaziçi Derneği yönetiminde ve tabanında, Ahmet Davutoğlu ve partisi kimsenin gündeminde değildir. Aksine dernek tabanında siyasete uzak durulması gerektiğine inanan kesimlerin varlığı yanında, genel manada da siyasete tutsak olmamak ve kimsenin arka bahçesi olmamak kaydıyla, Tayyip Erdoğan'a destek vermeye devam edileceği kanaati vardır. Ahmet Davutoğlu'nun, Ak Parti'de olduğu dönemlerde Başbakanlık yapması dışında, hareket içinde bir tanınırlığı ve bilinirliliği yok. Ne kişisel olarak ne de kurumsal olarak Boğaziçi Derneği yönetim ve tabanının, Ahmet Davutoğlu ve partisiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Yani anlayacağınız Davutoğlu meselesi koca bir yalan algıdır sadece. 

 

28 Şubat'ın arsız çocukları... 

 

Gelin görün ki, 28 Şubat süreci günlerini keyifle, konforlu bir hayat ile geçirenler, cezaevlerinde yıllarını, ömürlerini tüketen, işkencelere uğrayan, faili meçhullere kurban giden, idamlarla yargılanan, işini, gücünü kaybeden, eğitim hakkı ellerinden gasbedilenlere bugün tüh kaka diyorlar. Arsız hırsızların ev sahibini bastırmaları gibi bir şey bu. 

 

Na var ki, tüm bu haksızlıklar, süregiden yargılamalarla nihayet bulmuştur. Hepsinin birer kumpas olduğu hukuken tescillenmiştir. Bu zulümleri yapan bütün askeri ve sivil bürokratlar gün gelmiş yargılanmış, ceza almış ve hatta bir kısmı cezaevine konulmuştur. Atılan iftiralar, yapılan kumpaslar, icra edilen hile ve desiseler kimsenin yanına kar kalmamıştır. 2 yıl önce de tüm bu yargılamalardan kesin olarak beraat kararı verilmiş olunup, bu zamana kadar cezaevlerinde olan herkes tahliye edilmiştir. Böylece bu keyfi hukuk dışılık nihayete erdirilmiştir. Şimdilerde ise benzer itham ve iftiralarda bulunanlar, bir gün yaptıklarının karşılığını alacakları ilahi bir sünnetin gelip kendilerini çarpacaklarını keşke bir bilselerdi. 

 

Üstelik bu kadar yıldırma ve baskılara rağmen, vatanına küsmemiş, ülkesine sırtını dönmemiş, sorumluluklarının farkında olarak düştüğü yerden tekrar ayağa kalkarak, kaldığı yerden yoluna devam etmiş, Anadolu'nun bağrına sığınmış bir neslin hikâyesi hala aramızda varken, utanmadan, arlanmadan birilerinin aynı iftiraları ısıtıp ısıtıp servis yapmasının ne manaya geldiğini anlamıyor değiliz. Evet, tüm bunlar Boğaziçi Ruhundan beslenen nesli, kendi rantlarına tehdit olarak gören 28 Şubat artıklarının yaptıklarından başka bir şey değildir. Bunları finanse eden, destekleyen, organize eden, yerel ve sosyal medyada bunlara çanak tutanlar var. Unutmasınlar ki o oturdukları makamlar gelip geçicidir. Bu dünya kimseye yar olmaz. Yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan hesaba çekileceğimiz büyük gün uzak değil. Allah var gam yok. 

 

 

Cahille tartışmak âdetimiz değildir... 

 

Evet cahillerle tartışmayacağız. Yapacak çok işimiz var ve kaybedecek zamanımız da yok. Mevlana'nın, "cahille girme münakaşaya, ya sinirini zıplatır tavana ya da yazık olur adabına" dediği gibi, biz bugün adap yolunu tercih edeceğiz. Siz iftiralarınıza devam edeceksiniz, biz de canla başla çalışarak yeni bir nesil inşa edeceğiz. 

 

Çünkü anlamak masraflı iştir. Emek, gayret ve samimiyet ister. Oysa yanlış anlamak kolaydır. Biraz kötü niyet, biraz da cahillik kâfidir. Biz masraflı olana talibiz. Siz ise tercihinizi zaten yapmışsınız.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —