İnsanın misafirliği hep olagelmiştir. Her zaman her yerde ev sahibi olamamıştır insan. Aslında insan olmanın bir gereceğidir eksik olmak. Bazen zorunluluk bazen tercihtir misafir olmak. Misafir olmanın zorlukları da vardır. Onun için ev sahibinin iyi olması gerekir. Misafirin iyi karşılanması önemlidir. İnanç, psikolojik, sosyolojik ve ekonomik beklentilerinin karşılanması; misafirin/misafirliğin beklentisidir.
Misafir kabul edilmenin yanında; nitelikli bir ev sahibine misafir olmakta, yüksek derecede arzu edilen bir haldir. Hiç kimse hırsız, arsız, kopuk ve ahlaksız bir kimseye misafir olmak istemez. Rahat edeceği, rahat bulacağı bir mekâna ve ev sahibine sığınmak ister. Misafir olmak ister.
İnsan yüksek vasıflı bir yere misafir olmak ister. Ama bununla beraber hane sahibinin kapılarını açması ve onu kabul etmesi de beklenir. Eğer ev sahibi mekân sahibi kabul etmezse şayet misafir olmakta hayal olur. Öyleyse misafirin de nitelikli olması söz konusudur. Ev sahibinin beklentisine cevap verebilmelidir; misafir.
Umre ayları 4 mevsimdir. Hac ayları ise zilhicce ayı ile tamamlanır. Umre ve hac isimleri muhatabına hep Onu hatırlatır. Aşk halidir bu. Züleyha’ya sorulan eşya isimlerine hep Yusuf dediği gibi. Tüm varlığın adı Yusuf’tur; Züleyha için. Umre ya da hac misafir olmaktır; Allah’a (cc). Ona misafir olmak varlıktır. Ona misafir olmak hakikattir.
Hacılara “Duyuf-ur-Rahman” Rahmanın Misafirleri adı verilir. Ama bu ad olmaktan öte vasıf olmalıdır. Ve insan misafir olabilmelidir; Rahmana. Mekke’nin; Medine’nin ve Kudüs’ün kapıları; göklerin bekçileri tarafından açılmalıdır; Hacılara. Onun misafiri kabul edilmek; şereftir. Onurdur. İzzettir. Makamdır.
Hacının tek amacı olmalıdır; Misafirliğe kabul edilmek… Öyleyse misafirliğin edebini kuşanmalı.
O kabul eder; çünkü Rahmandır.
O kabul eder; çünkü Rahimdir.
O kabul eder; çünkü vehhabdır.