Doksanların Türkiye’sine kadar siyasi gençlik hareketleri toplumsal muhalefetin en direngen çoğu illegal yapılanmalar olan oluşumlar olarak karşımıza çıkar. İslamcı, sol, milliyetçi olarak üç farklı iklimde tasnif edilebilecek oluşumların en yaygın ve örgütlü olanı sol gruplar olduğu söylenebilir. Sanat, edebiyat müzik, tiyatro alanlarda da oldukça dinamik çalışmaların yapıldığı sol gençlik hareketleri kendi içinde de birçok faklı fraksiyona sahipti.
Parka, Cem Karaca’nın sol gençliği devrimci romantizmini bilediği ünlü müzik parçası olarak zihinlerde yer etmişti. Köyden kente göçün, varoşlardaki kitlesel yoksullukların, çatışmalar içerisinde kaybolan gençliğin arabesk isyanına dokunuyordu Cem Karaca’ının protest rock tarzı parçaları.
Parka, özel sipariş terziler üzerinden giyim kuşamın sınıfsal olarak şekillendiği bir sürecin konfeksiyon tarzı seri üretim tekstile geçiş döneminin sembol giysilerinden biridir. Askeri yeşilin tonlarında, önü genellikle fermuarlı, paltodan kısa, çoğunlukla kapüşonlu, içi ve yakası kürklü, yoksulların alabileceği ucuzlukta bir giysiydi.
Sol gençliğin sembol giysisi olan parka, 1979 İran İslam devrimi sonrası İslamcı gençliğin sembol giyişi haline gelerek ortak bir paydaya imza attı. Deniz Gezmiş, yargı sürecinde kelepçeli elleri ile o unutulmaz pozu ile devrimci sol gençliğin yeşil parka ile sembol ismi olmuştu. Metin yüksel ise yeşil parkalı siyah beyaz fotoğrafı ile devrimci İslami gençliğin sembol ismi olarak şehadeti ile tarihe not düşmüştü parkayı.
Şarkının sözlerinde dört kurşun deliği ile çatışmalarda yaşamını yitirmiş yoksul bir ailenin tüm umudunu bağladığı üniversiteli oğlunu anlatılıyordu. Gözleri yaşlı anne, dedenin üç aylık maaşıyla ancak alınabilmiş eski parkanın kurşun deliklerini dikerek küçük kardeşin giymesi için hazırlıyordu. Yoksulluğun trajik sözlerle resmedildiği şarkıda, dede bir bacağını Sakarya savaşında kaybettiği, tornacı emektar baba ise bir gözünü çapağa kurban verdiği çığlıkları ile bir halkın ortak kaderine dokunuşlar yaparak, yaşanan ortak acıların, ödenen bedellerin kanlarından beslenen gladyo baronlarını, derin devlet operasyonlarının acımasız mühendisliklerini unutulmaz kılıyordu protest gitarın çığlıklarında.
İslamcı gençliğin trajedisi de soldan aşağı kalmaz. Metin Yüksel kuşağı bugünün Türkiye’sinin söz sahipleri durumunda. Yaşanan darbeler, yasaklar, iç çatışmalar, kavgalar arkasında birçok acı hatırayı bıraktı. Aynı yoksulluklar içerisinde, ekmeğinden, parkasına kadar her şeyini paylaşmayı, adanmışlıkları tarihe not düştüğü gibi “Waldo sen neden burada değilsin?” şiirsel sorusuyla yaşanan hayal kırıklıklarının, ihanetlerin, vefasızlıkların enkazında sorgulamaları, yeni kimlik arayışlarını beraberinde getirdi.
İslami ve sol siyasal mücadele hasılasının teorik ve pratik deneyimleri, statüko karşısında toplumcu siyasetin adresi olma umuduyla farklı düzlemlerde değişimi yönetebilecek imkanlara ulaştı. Toplumsal kesimlerin özellikle mustazaaflık ikliminde kalan aleviler, Kürdler, kadın ve gençlik kesimleri, yoksulluklara terkedilmiş emek yoğun kitlelerin hak ve özgürlük, adil bölüşüm ve paylaşım talepleri karşısında umut olmaya devam etmesi bu birikimin asimetrik güç birliğinden geçtiği görülür.
Yakın Türkiye tarihinin yaşanmış gerçeklikleri üzerinden geleceğe güçlü bir perspektif, siyasi mücadele deneyim ve birikimlerinin derinlikli sorgulamalar üzerinden üretilebilir. Temelde kırılmanın ilke ve değer merkezli siyaset yapmaya odaklanamamaktan kaynaklandığını görülür.
Devlet denenen devasa örgütlü gücün, ayartıcı, çözücü, yozlaştırıcı etkisinden ancak ilke ve değer merkezli bir siyaset teorisi üzerine inşa edilerek kurtulunabilir. Bu yapının adalet, hak ve özgürlük merkezli toplumcu siyaset odaklı bir sürece yönelmesi, güçlü bir siyaset ahlakının yaşamsallaştırılması ile ancak mümkün kılınabilir.
Kaynak: Farklı Bakış