Asım Gültekin'i memleketi Taşova'da toprağına, Allah'ın rahmetine emanet ettik..Camide cenaze namazına yetişemedik ancak mezarlıkta kabrine yerleştikten sonra üzerine toprak atmak nasip oldu..Kabrin başında okunan Kur’anı dinlerken bir toprağa baktım üstüne attığımız, bir etrafa dizilen tuğlalara. Her ne kadar O’nu toprağın altında evine yerleştirip üzerine toprak atsak, etrafını da tuğlalarla çevirmiş olsak da O artık özgürdü. Bizim göremeyeceğimiz kadar hem de özgürdü.
Acelesi vardı sanki..Koşarak gitti özgürlüğe..
Menzilini görüp seviniyordu O. Geride bıraktıkları dostları olarak bizler üzülüyorduk. Çünkü O’nu erken bir yaşta ahret yolculuğuna uğurlarken, bir veda bile edemeyişimize üzülüyorduk..
Aşağıdan, bastığımız toprak altından sesler geliyordu..Sanki yeni evinde hemen çalışmaya koyulmuştu.. Ayak seslerini duyar gibiydim. Her birimizin kapısını çalıyor, selam veriyordu..
Sesleniyordu, arkadaşlarını çağırıyor, onlara yeni umutlar aşılıyor, yapacağı çalışmalar hakkında bilgi veriyordu.. İçinde bulunduğumuz halden en çok etkilenenler arasındaydı. Bunu dert ediniyordu kendisine. Önce her fırsatta bu konuyu zihninde günlerce gezdiriyor, üzerinde duruyor, değerlendirmeler yapıyor, çözüm yolları araştırıyor, sonra etrafındaki arkadaşlarına, dostlarına açıyor, onların da konu etrafında çokça durup düşünmelerini istiyordu.
Her zaman yeni düşüncelere sıcak bakıyor, yeni fikirlere açık olmalıyız, diyordu. Yeni bir dergi çalışmasından söz ediyor, o dergiye katkı sunmaya çağırıyordu bizleri.
Dergi fuarı için ne çok emek vermişti. Yeni bir fuar hazırlıkları sürerken çıktı yolculuğa.. Yarım bırakmıyordu hiçbir işi. Çok sıkı takip ediyor, her safhasını kontrol ediyor, görülen aksaklıkların çözümü için herkesi seferber ediyordu. Bu yıl yenisine hazırlandığımız dergi fuarı için de aylar öncesinden hepimizin kapısını çalıyor, hazırlıklara başlamamızı istiyordu.
Gözün arkada kalmasın Asım. Beraber yol yürüdüğün kardeşler, arkadaşların seni yalnız bırakmadılar gene bırakmazlar. Her şey yolunda.. Dergi fuarı hazırlıkları sürüyor. İsmail Kılıçaslan’ın da dediği gibi bu yıl senin başlattığın hazırlıklar sensiz devam edecek ve en iyi biçimde dergi fuarı gerçekleşecek merak etme sen..
Kısa bir zaman aralığında nasıl konuştuk bu kadar konuyu. Bilmiyorum.. Ama bildiğim bir şey varsa bu Asım’ın bereketidir. Zamanı çok iyi kullanmak ister. Kısa sürede pek çok iş konuşup, neticelendirebilir. Bu yetenek O’nun kısa sürelerde pek çok güzel işi kotarmasını sağlıyordu.
Başımı kaldırdım, üzerine attığımız topraklarda gezdirdiğim gözlerimle etrafı süzmeye başladım. Ne kadar çok dost biriktirmişsin. Çok uzak yerlerden gelmiş arkadaşların var. Dostların var.. Kardeşlerin var.. Öğrencilerin var..
Görevimizi tamamladık, artık gidebiliriz derken senin yakın dostlarından Murat Ayar dayanamadı, o güzide topluluğa kısa ama çok duyarlı bir konuşma yaptı. Nezih konuşması ile hepimizin hissiyatına tercüman oldu.. İstanbul’dan birlikte aynı araçla geldik. Yol boyunca camide namaza yetişebilmeyi umut ettik, Cami avlusunda arkadaşlarla yaptığımız konuşmalarda biraz geciktirebilirseniz, yetişmeye çalışıyoruz, dedik fakat bekletmek olmazdı tabi, normal süreçte yapıldı vazifeler ve biz mezarlıkta üzerine toprak atılırken yetişebildik. Murat da çok üzüldü bu duruma. Erken gelmeliydik, O’na olan vazifeler yerine getirilirken biz de burada olmalıydık diye hüzünlendi. Kısa konuşmasına yansıdı bu hüzün. Asım’ın nasıl bir Müslüman olduğuna dair yaptığı kısa açıklama O’nu tanıyan tanımayan herkesin takdirini topladı. Hüzünlü konuşmasını zorlukla tamamladı Murat, bulunduğu yerden ayrılıp karşıya doğru yürümeye çalıştı, Erol Erdoğan’ın verdiği destek olmasa belki de olduğu yere çökecekti..
Döndüm, tekrar etrafımızdaki dostlarına baktım.. Her biri sevgi dolu gözlerle bakıyor, kendilerini Asım’ın aramızdan erken ayrılışına inandırmaya çalışıyor gibiydiler.
Dünya dedim işte bu kadar..
Etrafı tuğlalarla çevrili kabrin başında dua ederken, tahtada yazan kimliğe baktım. Bir de toprağa bıraktığımız Asım'a.. Sanki yarım bıraktığı işleri tamamlamak için bize bir şeyler anlatıyordu..
Hem anlatıyor hem uyarıyordu..
Kanmayın abiler.. İşte bu kadar.. Dünya dediğimiz, işte bu kadar...
Dünyaya çok bağlı olmanın insanı hüsrana sürükleyebileceğini söylerdi.
Gençleri çok sevdi. Gençler için çok çalıştı. Ne zaman karşılaşsak, önceden belirlenmiş bir buluşma olsun olmasın, ne zaman bir araya gelsek mutlaka yanında gençler olurdu. Onlara ben olayım, bir başkası olsun, tanıştırmadan önce bu abiyi tanıyor musun, diye sorar, yok tanımıyorum derse birkaç cümle ile tanıştırırdı. Kitap fuarlarını gezerken de mutlaka yanında gençlerden birkaç kişi olurdu. Onlarla da stantları gezerken karşılaştıkları yazarları tanıştırıyor, kendilerine yazardan imzalı kitap alarak hediye ediyordu.
Birden geriye dönüp baktım.. Asım kardeşle ne zaman görüştüğümüzü hatırlamaya çalıştım. Galiba 2010 yılı olmalı. Fetret döneminden yeni çıktığım tarih. Adem Turan’la görüştükten sonra bizimle ilgili yazdığı bir yazı vasıtası ile tanıdım ‘dünya bizim’ sitesini. Artık her gün takip eder olmuştum bu siteyi. Bir gün baktım bir haber; Atasoy Müftüoğlu İstanbul’da ameliyat olmuş, Asım Gültekin, yanına bir gurup genci alarak evde ziyaret etmişler. O tarihte daha gençlerle birlikte nasıl koşturduğunu görmüştüm. Sonra yazıştık, dünya bizim’e yazılar yazmamızı istedi. Yazdığımız birkaç yazıyı gönderdik, yayınlandı. Daha sonraları sık sık bir araya geldik dostluğumuz gelişti. Gençlerle ilgili çalışmaların içinde olmamızı istediğini söylüyordu her fırsatta. Biz de imkanlar ölçüsünde bu faaliyetlerin içinde olmaya ya da katkı sunmaya gayret ettik.
Pek çok arkadaşını yazı yazması yönünde teşvik etti. Yazanların daha çok yazmalarını, dergilere, sitelere göndermeleri konusunda ısrarcı oldu. Nereye gitse yanında gençler olurdu. Gittiği toplantılara, gençleri, öğrencileri de götürür, gençlerin yeni insanları tanımalarını, onların çalışmalarını takip etmelerini ve onların ufkunun genişlemesini isterdi.
Asım’ı, dostluğunu, gayretlerini, gençler üzerindeki hassasiyetini hep özleyeceğiz..Bir öğretmen olarak da görev yaptığı okullarda öğrencilerin yetişme tarzı konusundaki özel çabalarını unutmamız mümkün değil.
Dergi yayınlamadaki öncü tavrı, dergilerin ayakta kalmaları için sürdürülen çabaları, yazı ile meşgul olan gençleri, dostlarını sürekli yazmaları konusundaki teşvikleri, geride bıraktığı öğrencilerin ellerinde sağlam bir metot olarak ışıldıyor.
Elinden kitap ve dergi eksik olmayan ender insanlardan birisiydi. Kelimelere takılıp kalmayın, yürüyün, derdi ama o takılıp kaldı. Kelimelerden yol aldı, etimoloji dersleri verdi. Okuma gurupları kurdu ve yönetti.
Dava büyük, imtihan ağır, olsun bunu sen yapmazsan, ben yapmazsam, biz görevden kaçarsak, nasıl çıkarız aydınlığa, nasıl bakarız geleceğe, ne deriz çocuklarımıza, dediğini duyuyorum..
Ne çok derdin varmış be Asım..Bu kadar derdi bir arada taşımayı nasıl başardın..
Bize ve genç arkadaşlarımıza iyi bir örnek oldun. Minnettarız.
ve
Şair ve yazar, merhum eğitimci yazar Asım Gültenin ile birlikte...
Merhun eğitimci yazar Asım Gültekin
Şair ve yazar, merhum eğitimci yazar Asım Gültenin ile birlikte...