Maddi imkanlar maneviyata paralel olarak artırılmalıdır. Maddi imkanlar geliştirilirken maneviyat ihmal edilmemelidir. Malesef geldiğimiz noktaya baktığımızda maneviyat ihmal edilip madde ön plana çıkmıştır. Sekülerizm düşünce ve kapitalist hayat, toplumsal hayatın merkezine oturturmaya çalışılıyor.
Müslüman akıl bu sinsi planın farkına varmaz, kendini kuşatan bu çemberden kurturmaz ise yapılan çalışmalar, ütobik konuşmalar, pratiği olmayan nutuklar, mankurtlaştırılmış kitlelerle gidişat hiçte hayra alamet değil... Müslümanlar ne bir örneklik teşkil etmekte nede bir varoluş gerçekleştirmektedirler. Yeniden bir tasavvur, algı, varoluş, anlam arayışı, diriliş ve uyanış gerçekleştirerek öze dönüş manifestosuyla dün bizi vahye bağlayan bağlarla yeniden hayata bağlanmalıyız. Kılcal damarlarımıza kadar Tevhidi şuur işlemeli hayatımıza bu kodlardan bir donanım oluşturmalıyız. Yok olan değerler yeniden hayat bulmalı, yenilik adına alınan, kabullenilen, algılanan, içselleştirilen her şey vahiy süzgecinden tekrar tekrar geçirilmelidir.
Gelenek ile modernizm arasında vasat olma, erdem ve olgunluğu mutlaka yakalamak durumundayız.
Ne körü körüne sorgulanmayan geleneklere bağlanmalı ne de albenili, zehirli bal hükmündeki dünyevi hayat meyvelerine dalarak manevi hayatımızı yok etmemeliyiz.
Yeni, yeni olduğu için alınmamalı güzel olduğu için alınmalı. Eski de eski olduğu için değil, kötü olduğu için terkedilmeli ve hayatımızdan atılmalıdır.
Medeniyet tasavvurumuzdaki eskimeyen yeniler ile hayatımızı yeniden şekillendirmeliyiz.
Yahudi mantığıyla temaruz etmiş, kapitalist hayatın kölesi olmuş, dijital köleliğin farkına varamamış, seküler dil ile kavramların ihtiva ettiği anlam ve manadan uzaklaşmış, dindarlığı dinin alanını daraltarak yaşayan Müslümanlar, bu anlayışı terkederek yeniden iman etmeli, hayatı gerçek din anlayışı ile İslam sosyolojisi oluşturma yoluna girmelidirler. Yoksa bugün yaşanılan İslam anlayışı ve hayat tasavvuruyla bu gidiş savrulmaların, bozulmaların, dağılma hatta yok olmanın eşine doğru bizi sürüklemektedir.
Müslümanlar, eğitimden, ekonomiye, siyasetten yönetime Müslümanca hayattan uzaklaştırılmış durumdadırlar. Müslümanların İslam'la ilgi ve alakaları sadece isimden ibaret kalmıştır. Müslümanlar, özünden uzaklaşılmış namaz, oruç ve hac gibi ibadetleri istisna tutarsak, İslam ile ilgi ve alakaları bitmeye yüz tutmuştur.
Bundan sonra yapacak ilk iş Müslümanlar olarak yenildiğimizi, kaybettiğimizi ve Allah'a karşı işlemiş olduğumuz hata ve kusurlarımızı kabul ederek öze dönüş gerçekleştirmeliyiz. Yeniden bireysel planda hayatımıza İslamı hakim kılmalıyız.
Topluma islam'ın rengini vermek, özgür bireyler yetiştirmek hayatı sadece işten aştan ve eşten ibaret görmeyen, İslam'ı dünyanın yaşayan ve yaşanılan tek ve gaye bir din anlayış olarak bilen, bilmek yetmez; inanan, inandığı değerleri örnek şahsiyet oluşturarak yaşayan, adaleti içselleştirmiş, fikri hür, vicdanı hür, düşüncesi tevhidi, özgür, özgüvenli, kula kulluktan kurtulmuş, sadece göklerin ve yerin Rabbi olan Allah'a kul olmuş insanlar ve bu insanların oluşturduğu toplum yapısı için çalışmak temel gayemiz olmalıdır.