Ömer Naci YILMAZ

Tarih: 04.10.2024 13:10

OSMANLI’NIN RUHU

Facebook Twitter Linked-in

Orta Doğu, tarihinin en sancılı dönemlerini yaşıyor. Adeta ateş çemberine dönmüş vaziyette. Hümanizm dinine inananların çaktığı kıvılcım ve yaktığı ateş, bölgeyi yaşanmaz hale getirmiş durumda. Bu nasıl bir durumdur ki, Osmanlı’nın terk etmek zorunda kaldığı topraklar, sıkıntısız bir gün bile geçiremiyor; bölgenin sakinleri huzur ve refahı bir türlü yakalayamıyor. Orta Doğu böyleyken, Balkanlar da bu durumdan pek uzak değildir.

İngilizlerin dikte ettirdiği tarih kitaplarımız, sistem ve eğitim politikamız, bizi yüz yıldır bölge insanına küfrettirdi. Bölgenin İngiliz icazetli ülkeleri de bölge insanını yüz yıldır bize küfrettirdi. Biz sokak köpeklerimize Arap ismi koyduk, onlar da Trak veya Türk ismi koydu. İşin garibi, birbirlerine küfrettirilen bu insanların birbirlerinden başka dostu olmadığı da gün gibi ortadaydı. Arap yönetici aklının kalbi, hiçbir zaman bizimle, Anadolu insanıyla ve Türkiye ile atmadı. Her zaman halkın masum olduğuna inandım ve bu inancımı muhafaza etmeye devam ediyorum.

Bölgede büyük bir göç dalgası hareketliliği başlamış durumda. Bunun ucu mutlaka bize değecektir. Bu konudaki imtihanını başarıyla veren aziz milletimiz, bunun da üstesinden gelecektir. Bu imtihanların bize verdiği dersi bölge insanı neden almıyor, anlamıyor, ben de bunu anlayamıyorum. Orada meydana gelen ve gelebilecek en ufak bir sıkıntı bile bizde karşılık buluyor ve yüreğimizde iz bırakıyor. Yöneticilerimiz, kardeşlerimiz için neler yapabiliriz diye uykusuz geceler geçirirken, bölge ülkelerinin yöneticileri sadece ve sadece "Biz koltuklarımızda oturalım, efendilerimizin hizmetine devam edelim, halk ne hali varsa görsün." havasındalar. Bölge insanlarının ezilmesinin, zillet içinde yaşamak zorunda kalmasının yegâne sorumlusu başlarında bulunan hain yöneticilerdir. Mevcut yönetimlerden kurtulmadıkça, güzel günler bölge insanı için hayalden başka bir şey olmayacaktır. Bu kafayla devam ettikleri müddetçe de hayal bile kuramayacaklardır.

İngilizler devletimizi yıkarken, içerdekiler ve dışardakiler, özellikle de Orta Doğu’dakiler el çırpıyordunuz. "Gitseler de kurtulsak." diyordunuz. Osmanlı'nın rahmet elini düşmanlarınızla bir olup koparttınız. Şimdilerde ise koparttığınız elin sahibi Osmanlı'nın torunları tek ümidiniz oldu. 

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bizim Reis’imiz de konuştu, sizin liderleriniz de konuştu. Biz, sizin liderlerinizin ne diyeceğini hiç merak etmedik, aklımıza bile gelmedi. Ama sizler, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı ne diyecek diye bizden daha fazla bir merakla televizyonlarınızın başında yer aldınız. "Ahhh, bizim de böyle bir liderimiz olsa." diye hayıflandınız. Hiç kimse kusura bakmasın, Osmanlı’nın rahmet elini koparttığınız günlerde siz, kendinize olan rahmet elini kesip atmış oldunuz. Ağa babalarınızın ağzına bakıp zihin dünyanızı ve kalbinizi kirlettiniz. Osmanlı’ya olan nefretiniz, Lawrence’e olan sevdanız başınıza bela oldu. Öyle bir bela ki, yüz yıldır bir türlü bölgenin yakasını bırakmıyor, bırakacağa da benzemiyor. Osmanlı’nın ruhu, kendisine ihanet eden coğrafyaların yakasını bir türlü bırakmıyor ve bırakmayacaktır da. İhanetin bedeli ağırdır; bu bedeli masumların ödüyor olması ise canımızı acıtıyor.

Büyük felaketlerin ardından büyük dirilişlerin sancısı başlar. Anadolu insanı felaketi de bilir, ardından gelen dirilişin sancılarını da bilir. Bir ve beraber olmanın rahmetini de bilir. Bunu bir siz bilmediniz, bilemediniz veya bilmek istemediniz. Ama bunun ne büyük bir erdem olduğunu aşık olduğunuz düşmanlarınız size öğretti. Siyasetinizin merkezine aldıklarınız felaketiniz oldu. Büyük Türk milletinin muhabbeti ve sevgisi, hâlâ bölge halkının üzerindedir. Bu aziz millet, üzerine düşeni bir sorumluluk bilinciyle ve Ensar ruhuyla her zaman olduğu gibi yine yerine getirecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın, hatta zalim ve hain yöneticilerine rağmen.

Dünyanın tüm zalimlerine karşı insanlık vicdanını harekete geçirip zulmün karşısında durmadıkça, Müslümanlar olarak ve özellikle de hangi inançtan olursa olsun bölge halkları olarak kenetlenmedikçe bizim perişanlığımız hiçbir zaman bitmeyecektir. Birbirimize rahmet nazarıyla bakmadıkça Allah’ın rahmeti bize teğet geçmeye devam edecektir.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —