Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ümit AKTAŞ


ÖLÜMLER SIRADANLAŞIRKEN HAYAT DA DEĞERSİZLEŞİYOR

Ümit Aktaş'ın "yeni" yazısı...


Dinlemeden anladık, anlamadan eyledik, demişti Yunus. Bizim işlerimiz de işte böyle. Ne zaman bir kriz çıksa, başımız bir derde girse veya bir felaketle karşılaşsak hemen aklımıza yapıp etmediklerimiz gelir. Kimdeydi kabahat, hangi kuruluş nereye bağlıydı, hangi sorumluluk kime aitti tartışmaları uzar gider. Sanki iki ayrı ülkede yaşıyor ve hatta savaşıyoruz gibi. Bir süre sonra felaket unutulur ve akıllarda sadece bu didişmeler kalır. Onun da bir hasılası var mıdır, bir şeyler tortulanıp kalıcılaşır mı? Bir deneyim, ders ya da akıl ortaya çıkar mı? Maalesef…

Bir taraftan ihalar, sihalar, tanklar füzeler yapmakla övünürken öte yandan her tarafı ahşapla kaplı koskoca bir otelin olmazsa olmazı olan yangınla ilgili tüm mecburiyetler unutulur ve görmezlikten gelinir. Oysa herhangi bir yetkilinin ve sorumlunun daha kapıdan ilk girdiğinde bakacağı şey bununla ilgili tesisatlar olmalı değil mi? 

Neden yapılmaz bunlar? Otelin bütününe bakarsanız pek de maliyetli değildir oysa. Tıpkı deprem sırasında ortaya çıkan o ihmal zincirleri gibi sorun temelde maliyette de değildir, umursamazlıktadır. Bir yangın alarmı ve hatta söndürme sisteminin maliyeti ne ola ki? Bir binanın kolonları neden kesilir ki? Birazcık daha az çimento veya demirle bir müteahhit ne kazanabilir ki?.. Bunlar, yetkililere verilenhediyeler’i bile karşılamaz. Peki, yaşadığımız o yıkımların ve binlerce ölümün bir sorumlusu bulunabildi mi? Dahası bu,gerçekten arandı mı? Buradan bir ders çıkarabildik mi?

Bu sorulara gönül rahatlığıyla evet diyemiyoruz maalesef. Elbette ki sorun oldukça kökensel. Genel olarak sistemin işleyişinde, görenekte, sorumsuzluktadır. Kendisini sorumsuz bilmede, umursuzlukta, pervasızlıktadır. Hukuka dayanmayan, hukuktan, yargıdan ve denetimden yoksun ahlaktadır. Dolayısıyla ahlaksız ve hukuksuz bir kalkınma ve refah anlayışındadır. Yargının ve suçun sadece siyasal alanda işletildiği bir dikkat kaymasında, bir yanlış bilinçtedir. 

Sormadan edemiyoruz:Bunca olan bitenden sonra hangi bakan, görevden alındı ya da istifa etti? Duyan var mı? Kaldı ki hiçbir kusuru olmasa da böylesi bir felaket karşısında kendisini savunmaya çalışmak ya da başkalarını suçlamaya girişmek yerine öncelikle istifasını sunmak gerekli değil mi? Bu bir siyasi etik değil mi? Teknolojinin geldiği bu noktada koskoca bir otelde cayır cayır yanmak ne demek? Böyle bir felaket yetki karmaşasına dair lafazanlıklarla unutturulabilir mi? 

Kabinenin bu kadar eski bir bakanının ise kusurları değil, maharetleri olmalı. Peki, nedir bu maharetler, bilen var mı? Bir turizm bakanının aynı zamanda turizm şirketi olabilir mi? Bir turizm bakanı aynı zamanda kültür bakanı da olabilir mi? Peki nedir kültür? Tam da budur işte kültür’den anlaşılan. Bu vurdumduymazlık, aldırışsızlık, kariyerizm, inovasyon, misyon, vizyon, lansman, destinasyon züppelikleri... Bu boş lafların ülkemizin adabına, ahlakına, gidişatına eklediği bir şey var mı? 

Hayır! Hiç kimse sorumsuz değildir ve hiç kimse sadece ötekini suçlamakla bir yere varacağını sanmasın. Lütfen bu ülkede bir Allah’ın kulu da affedersiniz, sorumluluk bendeydi desin. Ve hatta bunu söylemesine de gerek yok, sessiz sedasız aramızdan çekilsin. İktidarıyla muhalefetiyle kayıkçı kavgası yapmayı bir kenara bırakarak olumlu bir şey yapılsın. Bıraksınlar işlerini ya da bu kadar cesarete ve ahlaka sahip değilseler hiç değilse sussunlar. Herkesin canı yanarken kameraların karşısına geçip bu bir marifetmiş gibi abuk sabuk laflar etmesinler. Allah’tan ve toplumdan özür dilesinler. Susma orucuna girsinler ve her akşam bizi haber saatinde onları izleme mecburiyetine tâbi bırakmasınlar. 

Ve onları sessiz, tepkisiz bir biçimde izleyen toplum da bir kez olsun yeter artık desin. Yeter bu bizi aptal yerine komalarınız desin. Karşılarına geçip alık alık onları izlemekten, alkışlamaktan vazgeçsin. Hiçbir şey yapamıyorsa sırtını dönsün. Lisanı hal ile bu beylik laflara, politik cambazlıklara karnımız tok desin. Yeter artık çekin gidin ve kendinizi bulunmaz Hint kumaşı yerine koymayın desin. Gidin ve yerinizi önlerini tıkadığınız genç, aklı başında bir kuşağa, hakkı olanlara bırakın desin…

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR