Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Engin GÜLTEKİN


ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ VE EĞİTİM SİSTEMİ: UMUTSUZLUĞUN VE ADALETDİZLİĞİN KIYISINDA...

Yazarımız Engin Gültekin'in "yeni" yazısı...


Eğitim bir ülkenin kaderidir. Bir ülkenin geleceğini belirleyen en stratejik alanlardan biri eğitimdir. Eğitim politikaları ise bu geleceğin yol haritasını çizen pusuladır. Ancak ne yazık ki Türkiye’de eğitim politikaları uzun süredir pusulasını şaşırmış, öğretmenlik mesleğini ise yerle bir eden, itibarsızlaştıran ve anlamsızlaştıran bir sarmalın içine sürüklenmiştir.

Açıklanan öğretmen atama sayıları ve branşlara göre dağılımı, bu çöküşün en net göstergelerinden biridir. Branşına yıllarını vermiş, eksiği ve kusuruyla öğretmen olmaya hak kazanmış, öğretmenlik yapmaya yetkinliğini gösteren pedagoji ve diplomasını almış, Öğretmen olma hayaliyle yaşayan, zorlu süreçlerden geçmiş, umutla gelecek bekleyen binlerce öğretmen adayı bir kez daha hayal kırıklığına uğramıştır. Çünkü bu ülkede 100 bine yakın ücretli öğretmen çalıştırıp bunlara asgari ücretin altında ücret veren, hiç bir güvencesi olmayan, öğrenci ve veli nazarında dolgu malzemesi gibi görülen ek ders adı altında köle gibi çalıştırılan öğretmenler varken bu problemi çözmek yerine onları görmezden gelen bakan ama görmeyen bakanlık var. Siz aynı köleliğe devam edin dercesine yeni bir atama sayısı belirlendi.

Bu atama sadece oyalama öğretmen olarak yetiştirdiği öğretmeni istihdam edememe ve itibarını yerle yeksan ettiği ve öğretmenlik mesleği gibi kutsal olan bir görevi suikaste tabi tuttuğu ve bütün bunları kamuoyundan gizlemesinden başka bir şey değildir. 15 bin öğretmen alımı neyi ifade ediyor.

Ücretli öğretmenlere asgari ücretin altında maaş verilmekte, sigortaları eksik yatırılmakta ve sosyal hiçbir güvenceleri bulunmamaktadır. İnsanı eğiten öğretmenlik mesleğini bu çağda bu hale getirenler utansın diyeceğim, ama gördüğüm kadarıyla utanmıyorlar. Benim bu kareyi görüp utanmayanlara ve bu problemleri görmezden gelenlere vereceğim en güzel cevap Hz. Peygamberin " Utanmıyorsan dilediğini yap" hadisidir.

Öte yandan, bir branştan yalnızca 1 kişi 3 kişi alınırken başka bir branştan Bin kişi, 3 Bin kişi alınması, adaletin ve eşitliğin nasıl ayaklar altına alındığını ortaya koymaktadır. Düşünün ki KPSS Sınavına girip Türkiye 19. olan bir aday, O yıl yalnızca 10 kişilik kontenjan olduğu için öğretmen olamıyor. Sonraki yıl alım olmaz diye sınava girmiyor. Aynı yıl başka birisi sınava alım olur diye giriyor 80. oluyor ve o yıl 82 kişilik kontenjan açıldığı için öğretmen olabiliyor. Yani KPSS de 10.Sıradaki yıllarca hayalini kurduğu ve liyakat elde ettiği halde öğretmen olamazken. Bir başkası KPSS'de 80. olduğu halde öğreten oluyor.

Bu mudur liyakat, bu mudur adalet?

Konjonktürel görev alan ve görev verenlerin dini de konjonktür dinidir.

Allah'ım bizi konjonktür putuna tapanlardan etme bizi konjonktürel çalışanlardan eyleme...

Yıllarca emek verip öğretmen olan bir kişiye bu yetmez sana verdiğim hakkı elinden alıyorum 2 yıl daha okumalısın deyip onların haklarına engel olanları, 40- 50 yaşına gelmiş, hayatının son yıllarını sevdiği görevi yaparak emekli olmak isteyen, öğrencilerine ve evlatlarına bir miras bırakma arzusunda olanlara saçma sapan sistemlerle oyalayan uygulamalarla engel olanları tarih affetmeyecektir...

Ve tarih bunlar hakkında not düşecektir.

Bir öğretmene öğretmen olma hakkı elde ettiği halde onu 2 yıl daha eğitim almaya mecbur etmenin izahı var mıdır? Öğretmenler artık hayal ettikleri meslekten adım adım uzaklaştırılıyor. 

Çünkü karşımıza “Akademi” adında, ne olduğu belirsiz bir yapı çıkarılıyor. Bu akademide aday öğretmenler tekrar sınavlara tabii tutulacak, sürece alınacak, oyalanacak ve nihayetinde belki de yine atanamayacak. Üstelik bu süreçte bazı branşlarda yalnızca 3 kişilik kontenjan verirmiş hatta bir kaç branşa bir kişi verirmiş, ama o branştan binlerce mezun var. Binlerce kişi 3-5 kontenjan için akademi sınavına çalışacak. Bu, akıl almaz bir trajedidir.

Necip Fazıl’ın dediği gibi: “Bir kişiye 9 pul, 9 kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz...” Adaletsizlik böylesine bir şekil almıştır. Bir branştan 1 kişi, diğerinden 1000 kişi almak, bırakın adaleti, insan aklıyla dalga geçmektir. Kurtlar bile bu bölüşüme isyan ederken, insanlar kaderine razı olmaya mecbur bırakılıyor.

Proje okulları kurulmuş ama proje net değil bulanık, karışık, ortada ne bir proje var ne de eğitimde bir vizyon. Artık İmam hatiplerden deist gençler yetişiyor. Çünkü sistem samimiyetsiz, çünkü eğitim içeriksiz, çünkü gençler amaçsız, umutsuz ve kırgın.

"Sizin plan ve projeniz yoksa çizilen plan ve projenin bir parçası olursunuz" Galibe öğretmenlik mesleğinde parça olduk. Böyle giderse ve önlem alınmazsa parça parça olunacaktır.

Teknik Öğretmen Eğitimci-Yazar ve Sosyolog birisi olarak Mesleki ve Teknik Eğitimlere hiç değinmeyeceğim çünkü imam-hatiplere kurban giden mesleki eğitim konusu patlamaya hazır bomba... Elimde kalmasın. 

Mecliste makam koltuklarında oturanlar, nutuk atanlar, bakan olan bakarlar, bakıp ama görmeyenler, aldıkları görevlerin sorumlulukları altında kalan ama fiyakalarından taviz vermeyenler, konjonktür rüzgarına kapılmış olanlar, Büyük adamların yerini işgal eden küçük adamlar, aldıkları görevlerin hizmetkarlığını değil, kendilerini oraya getirenlere hizmet edenler, kanaat önderi olan ama toplumun problemlerinden bi haber yaşayan ya da dile getirmekten ödleri kopan, kendi problemleri bitince bütün problemlerin bittiğini sananlar, problemi olmayanların diğerleri beni ilgilendirmez halleri; bunları da yazımın alanını taştığı için geçiyorum. Eğitim politikalarındaki bu çöküşü görmeyen ya da görmezden gelenlerin bu ülkenin yetişmiş, öğretmenliği seven ve görev bekleyen öğretmenlere vermeleri gereken hesap vardır. Eğitimciler olarak bu hesabın bir gün sorulacağını düşünüyorum. Bu dünyada olmasa da öteki dünyada...

Ben de bu mağduriyeti yaşayan bir eğitimci olarak mezkûr durumu görmeyip ya da görüp sessiz kalanlara hakkımı helal etmiyorum...

Halbuki 100 bine yakın ücretli öğretmen içerisinden pedagojik formasyonu olan, 10 hatta 20 yıllık deneyimi bulunan, idealist öğretmenler var. Bunları kadroya almamak, onların öğretmen olmalarına engel olmak devlet aklıyla bağdaşmaz. Bu, "milli" olduğu iddia edilen eğitimin ne kadar gayri milli olduğunun bir göstergesidir.

KPSS puanı yüksek olup atanamayanlar, yıllarca ücretli öğretmenlik yapıp sosyal güvenceden yoksun bırakılanlar, bir sınavdan diğerine sürüklenenler, şimdide akademiye girme hayaline dalanlar, sizlerde artık kullanılmaktan sessizlikten ve teslimiyetten kurtulun. Sonuç liyakatsiz atamalarla öğretmenlik mesleği değersizleştiriliyor.

Bugün öğretmenlik mesleği itibarsızlaştırılmıştır. Meslek aşkıyla yetişen idealist öğretmenlerin kalpleri kırılmış, gençlerin hayalleri birer birer yok edilmiştir. Eğitim, artık birey yetiştirme süreci değil, umutları tüketme arenasına dönüşmüştür.

Bu makaleyi yazarken bile duygu dünyam dağılıp, vücut kimyam bozulur endişesinden kurtulamadım. Tahammül mülkümün yıkılıp öğretmenlik mesleği gibi bir kutsal mesleğe karşı saygısız davranacağımdan korktum.  Çünkü bir öğretmenin nasıl değersizleştirildiğine, nasıl görmezden gelindiğine, nasıl yalnız bırakıldığına tanık olmak, insanın vicdanını acıtıyor. Öğretmenlik mesleği şerefli bir meslekti; ama bugün bu mesleği ayağa kaldırmak için ciddi bir zihniyet dönüşümüne, adaletli bir istihdam sistemine ve samimi bir eğitim vizyonuna ihtiyaç var.

Aksi halde, eğitim sistemimizin yetiştirdiği gençler değil, çürüttüğü umutlar konuşulmaya devam edecek…

Eğitimde adalet yoksa gelecek de yoktur.

Selam ve dua ile...

 

Engin GÜLTEKİN

Eğitimci-Yazar-Sosyolog

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR