Polisimize yumruk atılır, askerimize yumruk atılır, imamlarımıza yumruk atılır, doktorlarımıza yumruk atılır, özel güvenlikçilerimize yumruk atılır, öğretmenlerimize yumruk atılır. İlgili bakan vs. “Olayı yakından takip ediyoruz.” der. Toplumun artan öfkesi bastırılmak istenir, gaz alma demeçleri verilir. Sonuç yumruklar atılmaya devam eder.
25 Nisan 2024 günü İstanbul/ Sarıyer, Prof. Dr. Ali Kemal Yiğitoğlu Ortaokulunda meydana gelen olay gündeme oturdu. Başka bir okuldan ara dönemde gelen bir öğrencinin, başka bir öğrenciye akran zorbalığı yaptığını gören kadın öğretmen N.Ö., öğrenciyi uyarır. Bunun üzerine tepki gösteren öğrenci: “Bana nasıl davranacağınızı öğreneceksiniz.” diyerek babası A.Ç.'yi okula çağır. Okula gelen A.Ç. koridorda gördüğü öğretmen N.Ö.'ye saldırır. A.Ç.'nin tekme ve yumruklarıyla yaralanan N.Ö. ambulansla hastaneye kaldırılır…
Kabul edilse de edilmese de yumruklar devlete atılmıştır, devletin otoritesine atılmıştır. Bu türden demeçlerle de hiçbir yumruk hedefe gitmekten vazgeçip geri dönmez. Yakından takip ediyoruz(!). Takip ettikleriniz gözaltına alındığı günün akşamında veya sabahında serbest bırakılıyor. Bu konuda çok büyük bir güven krizi yaşanmaktadır. Yapanın yanında kalıyor. Olan, yumruğu yiyene oluyor. Zavallı öğretmen o okulda nasıl görev yapacak? O öğretmenin onuru ve itibarı ne olacak? Okulda olmaması gerekenler okullarda olmaya devam ettiği müddetçe bu olaylar da olmaya devam edecektir.
Bu tür zorba öğrencilerin ve velilerinin mutlaka bir siyasi dayıları vardır. Öğretmene şikâyetçi olmaması için baskı yapılır, çocuk sınıfını geçsin diye okul idaresine baskı yapılır. Bunlar ilk defa olmuyor, son da olmayacaktır. Bakanlık müfredatı askıya çıkartmış. Ne olacak ki? Ya da ne bekliyorsunuz ki? Müfredatı askıdan indirip yürürlüğe koyduğunuzda okullar zorbalardan temizlenecek mi? Öğretmeniyle dalga geçen, onları aşağılayan haddini bilmez öğrenciler okullardan temizlenecek mi? Öğretmenler ahlaksız öğrencilerin ve velilerinin baskılarına maruz kalmaktan kurtulacak mı? Okul idarecileri, Milli Eğitim Müdürleri siyasilerin baskılarından kurtulacak mı? Bölücüler okullardan uzaklaştırılacak mı? Bayrağımızla, İstiklal Marşımızla kavgalı olanlar, açık açık bölücülük yapanlar görevlerinden uzaklaştırılacak mı? Devamsızlıkta ısrar edenler gerçekten sınıfta kalacak mı? Onları sınıfta bırakacak babayiğit idareciler çıkabilecek mi? Okula başlarken Müslüman olan çocuklar, okul bittiğinde yine Müslüman olarak mezun olacaklar mı? Milli ve manevi değerlerine sadık çocukları mezun olduğunda yine bu değerlere sadık bulacak mıyız? Müfredatınız yürürlüğe girdiğinde Nene Hatunlara, Seyit Onbaşılara, Ezineli Yahya Çavuşlara layık gençler yetişecek mi? Bu soruların hepsine kocaman bir ‘HAYIR’.
Milli Eğitim Bakanlığı okul yapmaktan başka, öğretmen atamaktan başka ne yaptı? Yirmi iki yıldır düzeltilen bir şey var mı? Müsteşar değiştirmeyle, bakan değiştirmeyle, politikacı olmasın deyip bürokrattan bakan atamakla bu işler düzelmiyor, düzeltilemiyor. Sistemi sorgulamadığınız müddetçe duvara toslamak, biz nerede hata yaptık sorgulaması yapmak, niçin ideal bir gençlik yetiştiremedik diye ahlanıp vahlanmak kaçınılmaz olacaktır. Mevcut Ömerleri görmediğiniz müddetçe Ömerler aramaya devam edersiniz. Batının kanunlarını almakla bu işler olsaydı Cumhuriyetin ilk yıllarında olurdu. Demek ki olay kanun almak, yönetmelik almak vs. ile ilgili değil. Ruhu köreltilmiş, zihinleri iğdiş edilmiş bir gençlik kurban veriliyor.
Milli Eğitim meselesi bu iktidarın yumuşak karnıdır. Çaresini bulmak da onların işidir.
Gelelim bu yumruklar nasıl son bulacak sorusuna. Hangi mesleki grup içerisinde olursa olsun devlet memurunu korumak zorundadır.
Yumrukla yere yığılan öğretmenimiz, bir bakanın çocuğu olsaydı faili serbest bırakılır mıydı?
Yumrukla yere yığılan öğretmenimiz, bir hâkimin veya savcının çocuğu olsaydı faili serbest bırakılır mıydı?
Yumrukla yere yığılan öğretmenimiz, bir generalin çocuğu olsaydı faili serbest bırakılır mıydı?
Yumrukla yere yığılan öğretmenimiz, bir valinin çocuğu olsaydı faili serbest bırakılır mıydı?
Yumrukla yere yığılan öğretmenimiz, bir bürokratın çocuğu olsaydı faili serbest bırakılır mıydı?
Yumrukla yere yığılan öğretmenimiz, bir milletvekilinin çocuğu olsaydı faili serbest bırakılır mıydı?
Yumrukla yere yığılan öğretmenimiz, bir genel müdürün çocuğu olsaydı faili serbest bırakılır mıydı?
Yumrukla yere yığılan öğretmeniz, bir İl Milli Eğitim Müdürünün çocuğu olsaydı olayın faili gözaltına alındığı günün akşamında veya sabahında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır mıydı? Nasıl ki şehit cenazeleri garibanların ocaklarına geliyor, bu öğretmenler de gariban ocakların çocuklarıdır. Yeter artık, bitirin bu zorbalıkları. Yukarıdaki sorulara samimi cevap bulmak zordur. Maalesef bu ülkede teamüller bile adamına göre işlediği- işletildiği için yumruklar atılmaya devam edecektir. Anne ve babalarının bin bir emekle yetiştirip devletine emanet ettiği bu insanları devlet korumayacak da kim koruyacak? Zorbaların canını yakmadığınız müddetçe, onları yaptıkları hadsizliğe bin pişman etmediğiniz müddetçe garibanların canı yanmaya devam edecektir. Sosyolojinin yasası açıktır: “Yapılan zorbalıklara seyirci kalanların da bir gün canı yanacaktır.”