Kur’an’a, hak ettiği değeri vermezse insan; onu gündeminin ilk sırasına almazsa, hayat yolunda kılavuz bilmezse; kimi ve neyi rehber edinirse edinsin, hangi yolda giderse gitsin; sadece seraplarda yorulacaktır.Kime sığınırsa sığınsın; sonunda pişmanlık olacaktır eline geçen.
Kur’an’sız bir hayat; yaşamaya değmez. Hayatı anlamlı kılan; Allah’ın kelamıdır.
Uyarıyor Rabbimiz kullarını:“Aranızda doğru yola girmeyi dileyene ve (bütün) âlemlere bir öğüt, bir hatırlatma (zikir) olan Kur’an’ı bırakmış nereye gidiyorsunuz?”[1]
Kur’an’dan uzaklaşmamak; onu anlamaya,düşünmeye ve yaşamaya çalışmak için sürekli okumaktır.
Kutlu Elçi, şikâyet edecek Allah’a, Kur’an’dan (okusa da, anlamaktan ve yaşamaktan) uzaklaşanları:“Resul (o gün) der ki: Ey Rabbim, benim kavmim (ümmetim),bu Kur’an’ı (düşünmeyi, anlamayı ve yaşamayı terk ederek) hicretedilmiş (mehcûra) kıldı (ondan ayrıldı, uzaklaştı).”[2]
İnsan bedense, Kur’an ruhtur. İnsan, Kur’an’la buluşunca; canlanır, dirilir, bir anlam kazanır. Beden ne kadar önemliyse; ruh, daha çok önemlidir. Ruhsuz beden, toprağa gömülecek ölüdür.
Meyve ağacı için ab-ı hayat (can suyu) ne ise; insan için Kur’an da odur. Su, hayattır. Susuz kalan ağaç kurur, odun olur. Yakılmaktan başka bir işe yaramaz. Kur’an’sız insan da, cehenneme odun olur ancak
İnsan, Kur’an’a uyduğu kadar güzelleşir, olgunlaşır, mükemmelleşir. Bir insanın değeri; onun, Kur’an’a verdiği değer kadardır. İnsan, Kur’an’ı yaşadığı kadar insanlaşır.
Daha doğrusu; insan, hayatının kullanma kılavuzu olan Kur’an’ı rehber edindiği sürece insanlık yolundadır. İnsan olmanın mayası; Kur’an’dır.
Yeryüzüne o ay ve o gece indiği, misafir olduğu için; Ramazan ayı”nı[3] ve ”kutlu bir gece”yi,[4]yani“Kadir Gecesi”ni,[5] şereflendiren Kur’an; kafasına, gönlüne, fiillerine misafir olduğu insanı şereflendirmez mi?
“O (Kur’an,) sana ve sana uyan toplum için bir zikir (hatırlatma, öğüt, ders ve şereftir).”[6]
Kur’an’ın nasıl uygulanacağını –örnek olarak- en güzel öğreten; Allah’ın Resulüdür (as).
Bu bağlamda, vahye inanan… Vahyi merkeze alan… Vahyin gölgesinde düşünen… Vahiyde belirtilen hükümleri, hayatının anayasası bilen insandır Müslüman. Kur’an’ın renginden rengini alan insandır. Fiillerinde Kur’an’ın ayetleri okunan insandır. Yani kimliği Kur’an olan insandır. Referansı Kur’an olan insan…Hayatının, Kur’an ile şekillenince ancak bir değer kazandığına inanan insandır Müslüman.
Mümin; hayat yolculuğunda -mutlu gününde de, sıkıntılı gününde de- Kur’an’ın elini hiç bırakmayan, gözünü ondan ayırmayan; gönlü, Kur’an zikri ile dolan; kalbi, Kur’an ile mutmain olan insandır. Her baktığına, Kur’an penceresinden bakan insan… Kur’an’a kulak vermeyene kulak vermeyen, Kur’an’ı umursamayanı umursamayan insandır. Onun düşüncesinin mimarı Allah’tır. İnancı, vahiyden beslenir. Fiilleri, vahiy ile biçimlenir.
Kur’an, Kur’an’a sımsıkı sarılmamızı istiyor. Kur’an’a sarılanın doğru yolda olduğunu bildiriyor: “Doğrusu bu Kur’an, doğru yola iletir.”[7]“Sen, sana vahyedilen (Kur’an)’a sımsıkı sarıl. Çünkü sen doğru yoldasın.”[8]
Ve insanın uykularını kaçıran, belini büken bir hatırlatma: “Doğrusu o Kur’an, senin için de, kavmin (toplumun) için de bir hatırlatmadır (öğüt ve (derstir). Ondan sorguya çekileceksiniz.”[9]
Dünya hayatı; bir okul. Öğretmenimiz Peygamber. Sınavımız, Kur’an’dan olacak.Herkes, ona uyup uymadığından sorulacak. Kimse kurtulamayacak hesaba çekilmekten. Peygamberler bile: “Ant olsun, kendilerine (peygamber) gönderilenlere soracağız ve onlara gönderilenlere (peygamberlere) de elbette soracağız.”[10]
“Rabbin hakkı için biz onların hepsine mutlaka soracağız yaptıkları şeylerden.”[11]
Kur’an’a ölü bakışı terk etmeli onu okuyanlar. Kur’an’ı sadece bir güfte olarak görmekten vazgeçmeli. Anlamak, düşünmek ve yaşamak için okumalılar.
“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” ayeti inince,[12] Resulullah (sav), gözyaşları arasında; bu ayetin kendisini ihtiyarlattığını söylüyor. Ne demek; “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.”? “Uymakla sorumlu bulunduğun vahyi, hakkıyla / emrolunduğun şekilde yaşa. Hayatını, vahye programla.” demektir. Kolay mı? İhtiyarlatmaz mı insanı?
“İşte bu (Kur’an), mübarek bir kitaptır. Onu biz indirdik. Ona uyun (Hayatınızın rehberi tanıyın). Ve muttaki olun (Allah’tan korkarak Kitaptaki emir ve yasakları titizlikle yerine getirin) ki; size merhamet edilsin.”[13]
İnsanın, vahiy ile kendisini inşa etmesidir insandan istenen. Kendisini inşa edemeyen, inşa edemez bir başkasını. Kendini ihmal edip de başkalarını güzelleştirmek isteyenleri uyarıyor Allah Teâlâ: “İnsanlara iyiliği emrediyor da, kendinizi unutuyor musunuz? Siz, Kitab’ı da okuyorsunuz. Aklınızı kullanmıyor musunuz?”[14] “Ey İman edenler, yapmadığınız / yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmadığınız / yapmayacağınız şeyleri söylemeniz; Allah katında büyük bir nefretle, öfkeyle, gazapla karşılanır.” buyuruyor.[15]
İşte bu sorumluluktu Peygamber’i ihtiyarlatan. Bu sorumluluk duygusuyla Resul, Kur’an’a öyle uyuyordu ki; onun ahlakı (yaşayışı, hayat tazı) Kur’an’dan ibaretti.[16] Onun şahsında somutlaşmıştı Kur’an. Resul’e itaat, Kur’an’a yani Allah’a itaat demekti.[17]
“De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız; (beni örnek alın) bana (benim yoluma, sünnetime) uyun ki; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, çok bağışlayan ve esirgeyendir.”[18]
Allah’a asi olanlara, O’nun buyruklarıyla savaşanlara karşı Kur’an’ı kuşanarak mücadele etme ödevi var inananların: “Kâfirlere itaat etme. Onlara karşı Kur’an’la, büyük bir ceht ile mücadele et.” buyruluyor.[19]
Kur’an’da işine gelene uyup, işine gelmeyeni görmezlikten gelenleri kınıyor Rabbimiz: “Yoksa siz, Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası; dünya hayatında ancak horluk, Kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah, sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.”[20]
Her Müslüman baksın; hayatına hâkim olan kim ve nedir? Eğer Allah’ın sözünden başka sözler, düşünceler, adetler, töreler, modalar, kalabalıklar, nefisler, inançlar söz sahibiyse; Rabbimiz soruyor: “Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmedi mi? İman eden bir toplum için onda rahmet ve ibretler var.”
Fertlerin, ailelerin, toplumların ve medeniyetlerin inşasında Kur’an’dan daha iyi proje var mı! Eksiği yok onun.[21] Fazlası da yok. Yeter insanlığa. Yeter ki, hayatlarında onu rehber edinsin Allah’ın kulları. Onu merkeze alıp mihver edinsinler… Her konuda yeter o.Hayatın temel ilkeler yasası olarak yeter. “Şüphesiz, Kur’an, gerçek kesin ilimdir.”[22] Geçen günler, yıllar, asırlar, bilimsel çalışmalar, eskitemiyor, yıpratamıyor, geçersiz kılamıyor; sadece hayranlıkla överek teyit ediyor Kur’an’ı.
“İşte bunlar; Allah’ın ayetleridir. Onları sana hak ile (gerçekleri) okuyoruz. Artık Allah’tan ve onun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar.”[23]
Dertler, sıkıntılar ve problemlerle boğuşan, huzur arayan dünya insanlığı, keşke şeytanlara değil; Allah’a / Allah’ın Kitap’ına kulak verselerdi. Keşke şeytanların adımlarını değil; Resullerin yollarını izleselerdi… Dünya esenlikleri için de, ahiret esenlikleri için de yeterdi.
İnanıyorum: Bir gün gelecek -samimi olarak- insanlığın huzurunu isteyen psikologlar, psikiyatristler, ekonomistler, sosyologlar, siyasetçiler, ahlakçılar, düşünürler, kanaat önderleri… seraptan seraba koşmaktan bitkin düşen insanlığın önüne geçecek ve:
“Ey insanlar! Nereye gidiyorsunuz? Şu karanlık dünyamızı aydınlatacak, yeryüzü insanlığını esenliğe kavuşturacak; Kur’an’dan daha iyi, daha etkili ilkeler, Hz. Muhammed’den daha iyi örnek bulamıyoruz.” diyecekler.[24]
Keşke daha fazla zaman kaybetmeseler. Keşke bir an önce bunun farkına varıp itiraf etseler ve Kur’an’ı; “Dünya Huzuru Evrensel Beyannamesi” olarak ilan etseler.[25]
Ama bunu önce “Müslüman” olduğunu söyleyenler, ciddiye alıp hayatlarına uygulayarak dünyaya ispat etmeliler.l
[1] Tekvir: 81/26 – 28
[2] Furkan: 25/30
[3] Bakara: 2/185
[4] Duhan: 44/3
[5] Kadir: 97/1
[6] Zuhruf: 43/43, 44; Buruc: 85/21;Kaf: 50/1
[7] İsra: 17/9
[8] Zuhruf: 43/43
[9] Zuhruf: 43/44
[10] Araf: 7/6
[11] Hicr: 15/92, 93 Bkz. Araf:7 /6; İbrahim: 14/41
[12] Hud: 11/112; Şûra/42/15
[13] Enam: 6/155; Bakara: 2/170
[14] Bakara:2/44
[15] Saf: 61/2, 3
[16] Bkz. Muhammed Ali Es-Sâbûnî, Muhtasar Tefsir-i İbni Kesir – H. 1402 M. 1981 Beyrut: c. 2 s. 558
[17] Bkz. Nisa: 4/80
[18] Al-i İmran: 3/31
[19] Furkan: 25/52
[20] Bakara: 2/85; Hicr:15/90,91
[21] “Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” Enam:6/38:
[22] Hakka: 69/48-52
[23] Casiye: 45/6; Mürselat: 77/50; A’raf: 7/185
[24] İngiliz düşünür ve edebiyatçısı George Bernard Shaw, geçmişte buna benzer sözleri İngiliz halkına seslenerek dille getirmişti.
[25] İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi hazırlanırken heyette bulunan üyelerden biri de Kur’an’ı inceliyor ve kendilerinin hazırlamaya ihtiyaç duydukları insan haklarının asırlar önce Kur’an’da belirtildiğini itiraf ediyor.