Halil ÇİFTÇİ

Tarih: 02.10.2024 15:34

Nerede Yanlış Yaptık

Facebook Twitter Linked-in

Eşsiz bir coğrafyada zengin bir insan kaynağını tükettik. Ahlaken, fikren ve manen boşlukta yaşayan bir insan kitlesini bilinçli ve sistematik bir cinayetin kurbanı yaptık. Güç ve iktidarın zirvesinde konumlanan siyasetçiler, aydınlar ve akademisyenler bu işin mutfağında kendilerine yer buldu. Kimi zaman günü birlik siyasi kaygılar ya da menfaatler uğruna toplumsal facialar görmezden gelindi. Örnek olması gereken insanlar ne yazık ki temsil ettikleri konumları hoyratça kullanmaya başladı. Hatalar zinciri peşi sıra gelmeye başladı. Neticede temsilde yaşanan problemler kitleleri yanlışlara sevk ederek olağan bir durum haline geldi. Ayıplar sıradan, günahlar sıradan, cinayetler sıradan bir hal aldığı evrede pekâlâ suni gündemlere boğulduk. Kanunlarımız, görevlerimiz, misyonlarımız ve hatta sorumluluklarımız erdemden, ahlaktan ve vicdandan yoksun bir şekilde hayatımıza yansıdı. 

Toplumsal hafızamız 21.Yüzyılın ilk çeyreğinde yaşadığı insani ve ahlaki kırılmaları hiçbir çağda bu kadar yoğun ve tesirli bir şekilde yaşamamıştır. Kaybettiğimiz ve yozlaştırdığımız dini değerlerin alay konusu haline getirildiği bir fecaat sürecini iliklerimize kadar hissetmekteyiz. Bir neslin mahvını bilinçli bir şekilde toplumda itibar sahiplerinin hoyratça davranışları ve yaşayışları ile kirlettik. Temsilde yaşanan kötü örneklikler genele mal edilerek kitlesel bir davranış ya da savunma mekanizmasına dönüşmüş vaziyette. Buna bir de adalet sistemin de yaşanan manasız kararların zayıfın haksız, güçlünün haklı olduğu gerekçeler türetilmeye çalışıldı. Neticede şehirlerimiz, mahallerimiz, sokaklarımız kendi adaletini arayan serseri mayınlara teslim edildi. Hâlbuki devlet halkın güvenliğinden, vicdanından ve yararını gözetmek için oluşmuş bir yapıydı. Onu da günü birlik politik çıkarlara kurban ettik. Devlet aklını bir zümrenin elinde çıkarlar dünyasına feda ettik. 

Devlet aklının yanında, bireysel hatalar ise belli bir sınır dâhilinde kalırken, toplumsal hatalar ise ülke sathına hızlı ve bilinçli bir şekilde yayıldı. Bu bilinçli çaba kimi zaman sosyal medya üzerinden sağlanırken, kimi zamanda muktedirlerin hal ve hareketleri ya da yaşantısının bir yansıması şeklinde afişe edildi. Neticede kötülüğün ya da makbul olmayanın hızlı bir şekilde yayıldığı ve müspet gibi görüldüğü bir çağda insanımızı kötülükten bertaraf etmenin yollarını inşa edemedik. Bunu sadece formel eğitimin içine sıkıştırılmış müfredatlarla sağlamanın mümkün olmadığını yaşadığımız zaman diliminde yakından müşahede ettik. 

Peki toplumsal vicdanı, adaleti ve merhamet duygusunu nasıl sağlayabiliriz? Ya da İyi olanı toplumun zihninde ve eylemlerinde nasıl hâkim kılabiliriz? Bunun cevabını modern toplumlar asırlarca biriktirdikleri tecrübelere yaslanarak çözümlemeye çalışmıştır. Ama Türkiye gibi geleneksel toplum yapısına sahip ülkelerin modern bir toplum yapısına geçişi yaşadığından dolayı süreç sancılı bir seyre sahiptir. Türkiye özelinde ki bu durumda diğer toplumlardan bizi ayırmaktadır. Modern toplumlar beşerî bir düzeni merkeze alırken Türkiye’de toplumsal beklentiler ya da yönelimler ön plana alınarak kurallar ve yasalar belirlenmiştir. Bunu da belirlerken ideolojiler, siyasi yönelimler, etnik farklılıklar, kültürel bir mozaiğe sahip sosyolojik gerçekler yasalara sirayet etmiştir. Bu durum ise ne yazık ki insanlığın kadim tecrübesini es geçerek kuralları ve davranış modellerine insanımızı mahkûm etmektedir. Beşerî faktörlerin etkisini bu kadar yoğun yaşandığımız coğrafyada toplumu dönüştürmenin imkânsızlığı ile beraber ahlaki yozlaşmanın da kapısını aralamıştır. Hâlbuki inancımızın temelini oluşturan ilahi buyrukların toplumsal hayata yasalar aracılığıyla yansıtılması ile rol model olacak insanları iyinin bir paydaşı gibi sunabiliriz. İyi olanın iyiliğin kaynağını İnanç temeline dayandırarak toplumda ön plana çıkması ile beraber büyük bir ahlaki dönüşüme şahit olabiliriz. Bugüne kadar toplumu dönüştürmeyi amaçlayan sistemli ve bilinçli çabaların hepsi beşerî aklın noksanlıklarına takılarak ters tepmiştir. Halbuki Allah’ın(c.c.) vaadi; “Sabredip âyetlerimize kesin olarak iman ettikleri zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yolu gösteren rehberler çıkardık.” (Secde Suresi- 24 ) 

Ayetinde bizlere işaret edilerek toplumsal dönüşümün formülünü sunmaktadır. Allah’ın buyruklarını tam manası ile teslimiyet ve düzen kurma çabası doğru yolu gösterecek önderler çıkarmaya vesile olacaktır. Korkmadan, çekinmede, tırsmadan Allah’ın yasalarını haykırmalı ve yaşatmalıyız…Yoksa her geçen gün fecaatlerin yaygınlaştığı cinnet toplumunun bir öznesi yada nesnesi olmaya aday olacağız…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —