Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Bülent ACUN


Minare gölgesinde bayram sofraları

Yazarımız Bülent Acun'un "yeni" yazısı...


Gurbet:Ayrılıktır,hüzündür,hicrandır, elemdir,kederdir, hasrettir,büyük bir derttir. Hele bayram günlerinde gurbette olmak, sıla hasretiyle yanıp tutuşmak ne kadar zor, ne kadar acıdır. Büyük şehirlerde memleket hasreti ile geçen bayram günleri insana yalnızlığını ve kimsesizliğini iliklerine kadar hissettirir. Bayram günlerinde insanın aklı, fikri, gözü, kulağı memlekettedir. Doğduğu topraklar insanı kendine öyle çeker   öyle çeker ki sormayın.

 ‘’Bülbülü altın kafese koymuşlar yine de vatanım’’ demiş, tecrübesine hayat bir kere daha hak vermek durumunda kalır.

 Evet, vuslat günlerinde yaşanan hasret üstüne üstüne gelir insanın. Bu kasvet bulutlarını dağıtmanın yolu üstüne üstüne gelenin üstüne üstüne gitmektir. Sağlık,sıhhat,afiyet içerisinde bir bayrama daha kavuşabilmeyi büyük bir nimet, tükenmez bir servet, tarifsiz bir saadet bilmektir. İçine düştüğümüz imtihan denizinde isyan çığlıkları atarak boğulacak mıyız? Yoksa imtihanı imkana dönüştürmenin bir yolunu bulup kurtulacak mıyız?  

Sonra  derin bir’’ah’’ çekip ,nerede o eski bayramlar cümleleri ile hüzün deryasına mı gark olacağız? yoksa şöyle içten bir ‘’elhamdülillah’’ diyerek eskimez bayramları yaşamanın yollarını mı arayacağız? Evet, büyük problemler büyük çözümleri de beraberinde getirir. Derdi büyük olanların dermanları küçük olmaz. Her ne kadar büyük şehirlerde köyümüzden, kasabamızdan ilçemizden uzak olsakta buralarda büyük imkanlara da yakınız hamdolsun. Yeter ki bizde onları ortaya çıkaracak güçlü bir irade bulunsun.

O yıl Kurban bayramını yine gurbette geçirecektim. Daha önce yaşadığım gurbet bayramları adeta üzerimden bir silindir gibi geçmişti. Kendimi hiç bu kadar kimsesiz, çaresiz ve yapayalnız hissetmemiştim. Bu böyle gitmemeliydi, birşeyler yapmalıydım. Nitekim yaptım da. Görev yaptığım Camide  Kurban bayramı öncesi Cuma namazında cemaatime şöyle seslendim:

‘’Aziz kardeşlerim!

Bayram günleri birbirimize sevgi ile yaklaştığımız, muhabbetle kucaklaştığımız, kestiğimiz kurbanlarımızı kardeşlerimizle cömertçe paylaştığımız günlerdir. Hiç kuşkusuz bütün bunları siz kendi sosyal çevrenizde ziyadesi ile yapıyorsunuz. O güzellikleri camimize de taşımak için Kurban Bayramı bize büyük bir imkan sunuyor.Geliniz, camimizin geniş kütüphanesinde kestiğiniz kurbanlardan büyük bir sofra kuralım. Genç, ihtiyar, zengin, fakir kurduğumuz o sofraya hep birlikte oturalım. Semtimize, mahallemize paylaşmanın ve kaynaşmanın mührünü vuralım. Böylece kent yaşamının getirdiği buhran ve bunalımlardan kurtaralım. Kurban bayramının ikinci günü öğle namazına müteakip hepinizi bu bereketli sofraya davet ediyorum.’’

Cuma namazı sonrası daha sarığımı, cübbemi bile çıkarmadan yanıma gelen Veysel abi heyecanla’’Hocam kütüphanemiz kaç kişi alır, sizce kaç kişi katılır?’’diye sordu.

Benim,abi kütüphanemiz şu kadar kişi alır, takribinde şu kadar kişi katılır, cevabım üzerine Veysel abi şöyle dedi:

’’Hocam, benim hisselerim gelecek olan kardeşlerimize yeter de artar bile. Başka kimsenin  bir şey getirmesine hacet yok.’’

Evet, nihayet o yılın Kurban Bayramı’nın ikinci günü kütüphanemizde cemaatimizle buluştu.

Veysel abinin ikramlarını hep birlikte afiyetle yiyip, içtik. Bayram sofrası etrafında muhabbet dolu sohbet ettik. Yemekten sonra Kur’an tilaveti edip, dua yaparak programı taçlandırdık. Bu güzel hatırayı nostalji olsun diye değil, örnek olsun diye sizlerle paylaştım. Her semtin ve mahallenin müsait mekanlarında bu ve buna benzer etkinliklerle bayramın güzelliklerini geniş kitlelere yayarak şehrimizde bir huzur iklimi oluşturabiliriz.

Böylece bayram sevincinden mahrum kalan nice kardeşlerimizi bayramın coşku ve neşesi ile buluşturabiliriz.

Şimdiden bayramınız mübarek olsun!

 

Kaynak: Yeni Söz Gazetesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR