Yunanlıların Anadolu’yu işgal sırasında yaptıkları zulümlerin bir demetini buraya aldım. Yüreğiniz yetiyorsa, mideniz kaldırıyorsa buyurun okuyun.
Kurtuluş Savaşı'nda Yunanlılarla batı cephesinde savaşılmıştır. İlk savaş 6 Ocak 1921 tarihinde yapılan Birinci İnönü Muharebesi'dir. 5 günün sonunda İsmet İnönü komutasındaki Türk ordusu Yunanlıları püskürtmüş ve durdurmuştur.(!) Bunun ardından iki ordu eski mevzilerine çekilmişlerdir. İkinci savaş ise, 23 Mart- 1 Nisan 1921 tarihleri arasında yapılan İkinci İnönü Muharebesi'dir. Kesin Türk zaferiyle sonuçlanan bu savaş, Yunanlıların İnönü mevzilerini tamamen terk etmesiyle sonuçlanmıştır. Üçüncü sırada ise 10- 24 Temmuz 1921 yıllarında yapılan Kütahya- Eskişehir Muharebesi vardır. Yunanlıların zafer kazanabildiği tek muharebe budur ve Türk ordusu bu savaş sonunda Sakarya Nehir’inin doğusuna kadar çekilmek zorunda kalmıştır. Ardından 23 Ağustos- 13 Eylül 1921 tarihlerini kapsayan Sakarya Meydan Muharebesi meydana gelmiştir. Sakarya'ya kadar çekilen Türk ordusu Yunan taarruzlarını durdurmuş ve stratejik bir galibiyet almıştır. Son olarak ise Atatürk'ün bizzat komuta ettiği Türk ordusu 26 30 Ağustos 1922 tarihlerindeki Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle kesin bir zafer kazanmış ve İzmir'e girerek Yunanlıları ülkeden kovmuştur.
Yazımızın teması Yunanlılarla yapılan savaş değildir. İşgal sırasında yapılan zulümlerin Liboş tarihçiler tarafından hiç dile getirilmemiş olmasıdır. Tarih bilgisi İnkılâp Tarihi Ders Kitabı bilgileriyle sınırlı olunca zannedilir ki Yunanlılar 15 Mayıs 1919’da ‘Anadolu Olimpiyatları’ için gelmişler, 9 Eylül 1922’de gitmişler. Yapılan savaşların isimlerini yukarıda belirttiğimiz için tekraren yazmıyorum. Liboş tarihçiler ve liboş gazeteciler neden Yunan zulmünden bahsetmezler. Milli bayramları Osmanlıya kin kusma ayinlerine çevirenlerin Yunanlılarla alakalı olarak tek bir cümlelerine rastladınız mı? Bu liboş azgınlığın Yunanlıların dışında Anadolu’yu işgal eden Fransızlarla, İngilizlerle, İtalyanlarla, Ruslarla ve Ermenilerle ilgili konularda bunlara ait tek bir isim zikretmeden hep nasıl da yendiklerini anlatırlar. Bir tek kurşun atmadıkları halde, tören yaparak uğurladıkları İngilizlerden İstanbul’u kurtardıklarını ballandıra ballandıra anlatırlar. Şöyle yendik böyle yendik anlatımlarına takılacak değiliz. Ama bunlar bizim resmi olarak askeri şehit sayımızı da vermezler. Şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Sayı verirlerse aaa bunca savaşta bu kadar mı şehidimiz varmış, diye sorulmasını istemezler. Yunanlıların işgal sırasında verdikleri zararları Haçlılar bile vermemiştir. Bizim Milli Tarih anlayışımız (!) Doğu Anadolu’da halkı devletin yanında tutmak için Ermenilerin yaptıkları zulümleri anlatırken, Yunanlıların yaptıklarını adeta gizlemişlerdir. “Mesela işgal sırasında mütarekeden önce (30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi) 3.000.000’a yakın Türk ve Müslüman’ın yaşadığı bilinirken işgal nihayetinde bölgede nüfus 2.5000.000’’a bile yaklaşmamaktadır. Yarım milyondan fazla insan ya hicret ettirilmiş ya esaret altına alınıp götürülmüş ya da öldürülmüştür.”[1]
Yunanlılar sadece gariban Anadolu insanına değil; onların kutsallarına da saldırmışlardır. “Yunan kuvvetleri sadece evleri ve resmi binaları yakıp yıkmamış, bunlara ilaveten birçok camiyi, mescidi, mektebi ve mezarlıkları dahi yıkarak mezar taşlarını kendi inşaatlarında kullanmışlardır.”[2] Yunan Kralı Konstantin: “Türk milletinin 15. asır’dan beri Avrupa toprağı üzerindeki hâkimiyeti bütün teşebbüslerimizi haklı göstermeye maaziyâdetin/ fazlasıyla kâfidir/ yeterlidir. Biz doğrudan doğruya müttefikler menâfiine/ yararına fedâ edilmişizdir. Fakat Hristiyan ahalinin huzur ve emniyetleri, taht-ı emniyet muhafazaya alınmadıkça şarkta hiçbir vakit sulh hükümferma/ hükümran olmayacaktır.”[3]
Ermenilerin bize attığı soykırım iftiralarına bakınca asıl soykırımın Yunanlılar tarafından yapıldığı pekâlâ görülecektir. Gerçi biz Yunan mezaliminin araştırılması ve dünyaya ilan edilmesi için Meclise bir önerge versek, buna ilk karşı çıkacak olan, Yunan’ı denize döktük diyenlerdir. Mekke’ye, Medine’ye gidenler için Araplara para yediriyorsunuz diyenler, Müslümanların bayram tatillerinde Yunan adalarından çıkmayanlardır. Yunana yedirirsen sorun yok. Yunan isimlerini İzmir’de muhafaza edersen sorun yok. Ama Arap harflerini iş yerlerden kaldırmaya sıra gelince bunu mücadele kararlılığında yürütüyorlar. Yunan artığı deyince de kızıyorlar. Oysa ne dedik ki? Olimpos’un çocuklarından Yunanlıların sizde nasıl bir hatırı var ki bunların zulümlerinden asla bahsetmiyorsunuz, anlatacak olanları konuşturmuyorsunuz. Şöyle yendik, böyle yendik demek ve yazmak kolay.
Yunanlıların Anadolu’yu işgal sırasında yaptıkları zulümlerin bir demetini buraya aldım. Yüreğiniz yetiyorsa, mideniz kaldırıyorsa buyurun okuyun.
Yunanlıların Anadolu İşgali Sırasında Yaptığı Zulümler:
Lağımlara Kur’an-ı Kerim yaprakları atmışlardır.
İnsanları ağaçlara çıkarıp ağaçları keserek işkence etmişler ve öldürmüşlerdir.
İnsanları ayaklarından asmışlar ve cinsel organlarını kırbaçlamışlardır.
Çocukları ve delikanlıları kızgın yağa sokmuş ve ateşte yakmışlardır.
Onlarca Yunan askeri, küçük kız çocuklarına camide tecavüz etmişlerdir.
Sadece kadınlara musallat olup tecavüz etmemişler erkeklere bile tecavüz etmişlerdir.
10 yaşındaki bir kız çocuğuna mangalarla tecavüz etmişlerdir.
Ahaliyi teker teker öldürmemişler, bunları camilere ve evlere doldurarak buraları ateşe vermişler ve yüzlerce insanı bu suretle yakmışlardır.
Yunanlılar camilerimizi kirletmişler ve duvarlarda yazılı bulunan ayet-i kerimeleri ayaklar altına almışlardır.
Yunanlılar Müslümanlardan para istemişler, vermeyenlere önce tecavüz etmişler sonra da katletmişledir.
Hayatı temin edecek tarlalarda ambarlardaki buğdayları yakmışlar; öküzleri, develeri, koyunları ve hatta tavukları bile katletmişlerdir.
Yunanlılar her geçtikleri yerde savunmasız çocukları, kadınları ve ihtiyarları koyun boğazlar gibi boğazlamışlar ve yakmışlardır.
İslam kızlarına, bakirelere tecavüz edilmiş ve bunlardan bazıları dayanamayıp teslim-i ruh eylemiştir. Bazıları ise Yunanlılar tarafından alınıp götürülmüşlerdir.
Müslümanlar kuyulara atılmak suretiyle öldürülmüştür.
Eşlerinin, ağabeylerinin ve babalarının gözleri önünde kadınlara tecavüz edilmiş ve sonra da hepsi birlikte öldürülmüşlerdir.
Makineli tüfeklerle şehirler, kasabalar ve köyler taranarak birçok Müslüman öldürülmüştür.
Müslüman kızlarının bekâretleri izale edilmiş ve bekâret kanları yüzlerine sürülmüştür.
Birçok Müslüman diri diri ve alenen yakılmıştır.
Müslüman kadınların memeleri oyulmuş ve içlerine barut konarak patlatılmıştır.
Birçok Müslüman ihtiyarların gözleri oyulmuş ve çocuk yaştakiler de süngülenmiştir.
Erkek ve Kadınların kulak ve burunları kesilmiştir.
Ömründe kocasından başka erkek yüzü görmeyen Müslüman hanımları, Yunanlıların rakı masalarında oturtulmuş ve ardından tecavüz edilerek öldürülmüştür.
Yunan askerleri, çocuklarının önünde annelerine tecavüz etmeye çalışmışlardır.
Müslümanların elbiselerini çıkarttırıp göğüs ve sırtlarını ustura ile haç vari yarıp buralara barut koyup yakmışlardır.
Müslüman erkekleri zorla bir araya toplatıp, sakal ve bıyıklarını kestikten sonra bu erkeklerin vücutlarını diri diri delerek içlerine barut koyup yakmışlardır.
Müslüman mezarlığında Müslüman hanımların kafaları kesilmiş ve cinsel organlarına kazık sokulmuş olup kesilen kafaları da gövdelerinin üzerine konulmuştur.
Müslümanları ayaklarından asarak diri diri yakmışlardır.
Hamile Müslüman kadınların karınları deşilerek çocukları dışarıya çıkarılmış ve kadınlar parça parça kesilmiştir.
8 aylık bebekler dahi katledilmiştir.
Müslümanları evlere doldurarak yakmışlar ve bunların kömür olmuş cesetleri bulunmuştur.
Tecavüz edilen Müslüman hanımlardan bazıları akıllarını kaybederek yürekleri parçalayan feryatlar içerisinde sokaklarda dolaşmaktadırlar.
Bebek denecek yaştaki çocukların bacaklarını, bir dal parçası ayırır gibi ayırıp ateşe atmışlardır.
Müslüman hanımlarına herkesin önünde tecavüz etmişlerdir.
Çarpışma esnasında şehit düşen askerlerimizin gözleri oyulmuş, kulakları kesilmiş ve cinsel organları kesilerek ağızlarına konulmuştur.
Müslüman halk camilere doldurulup yakılmıştır. Bunların feryadü figanları saatlerce uzaklıktaki yerlerden duyulmuştur. Yunan askerleri ise bu feryatların karşısında gülerek eğlenmişlerdir.
Müslümanların ayakları yarılmış ve yarıklara tuz dökülerek işkence edilmiştir.
Müslüman bir erkeği parası olmadığı için 9’u omzundan 2’si sırtından ve 2’si de oturak yerinden olmak üzere 13 kurşun ile öldürmüşlerdir.
Müslümanları toplayarak açık araziye götürmüşler, önce kendi mezarlarını kazdırmışlar ardından da öldürmüşlerdir.
Sorguya çekilen birçok kişi diri diri gömülmüş, tırnakları çekilmiş ve ayaklarına çiviler çakılmıştır.
Birçok kişi birbirine bağlanmış, vücutlarında derin kesikler oluşturularak derelere atılmışlardır.
Müslümanların canlı canlı derisi yüzülmüş ve bu suretle şehit edilmişlerdir.
Tecavüz edilmek istenen Müslüman hanımlar doğal olarak mukavemet gösterince öldürülmüşler ve göğüsleri kesilip barut doldurulup yakılmıştır.
Birçok Müslüman gördüğü zulüm üzerine aklını kaybetmiştir.
Müslüman çocukların üzerine Benzin döküp ardından kibrit çakarak canlı canlı yakmışlar ve karşılarına geçip gülerek izlemişlerdir.
Türbeler, camiler ve mescitler taş üzerinde taş kalmayacak şekilde yıkılıp yakılmıştır.[4]
Milli Eğitim Bakanlığı müfredat çalışması yapıyor. Tarihi gerçekleri anlatmadıktan sonra ne yaparsanız yapın olmuyor, olmayacak. Ders kitaplarınızdaki Batıperestliği kaldırmadıktan sonra, kendi medeniyetimizin kodlarını ve şifrelerini Anadolu’nun temiz çocuklarına vermediğiniz müddetçe yine olmayacak. Tüm televizyon kanalları gençliği ifsat etmek için her türlü ahlaksızlığı film yapıp sunarken, soytarılar rol model olarak gösterilirken, Bakanlık olarak bunlara karşı üç maymunu oynamaya devam ettiğiniz sürece yine olmayacak. Öğretmenlerimizin itibarını, saygınlığını korumadığınız müddetçe yine olmayacak. Selam vermeyeceğiniz, tükürük dahi atmayacağınız veliler (!), -istisnalarına selam olsun- siyaseti araç yapıp öğretmenlerin kaderi ile oynayacak, siz buna seyirci kalacaksınız. Ondan sonra olmuyor, olmuyor diye yakınacaksınız. Anlı şanlı Milli Eğitim Şuraları toplayacağınıza, birbirinize güzellemeler yapacağınıza bu ülkenin münevverlerini toplayın: “Neden yapamıyoruz? Neden başaramadık? Nerede hata yaptık? Neden olmuyor?” sorularına cevap arayın. Ekonomik esaretten kurtulmak için İMF’yi postalamak gibi, Milli Eğitimi de esaretten kurtarmak için kafa yorun. “Ben koltukta oturayım da ne olursa olsun diyenlerle değil, ülkem kurtulsun da ben ne olursam olayım diyenlerle yol alabilirsiniz.” Aksini yaptığınız müddetçe yüz yıldır oyalandığımız gibi yine oyalanıp dururuz. Lütfen milleti oyalamayı bırakın, iş yapın. Yüz yıldır Milli Eğitimde başarılı olamadık sözünü terk etmek, işte şimdi başardık, sözlerini duymak istiyoruz.
[1] Anadolu’da Yunan Zulüm ve Vahşeti, Mustafa Zahit Öner, s. 38
[2] Anadolu’da Yunan Zulüm ve Vahşeti, Mustafa Zahit Öner, s. 39
[3] Anadolu’da Yunan Zulüm ve Vahşeti, Mustafa Zahit Üner, s.82
[4] Anadolu’da Yunan Zulüm ve Vahşeti, Mustafa Zahit Üner, s. 41-42-43-44.