Mustafa GÜL

Tarih: 17.02.2020 12:20

Mehdi Gelecek mi?..

Facebook Twitter Linked-in

Tarihin eski çağlarından beri farklı toplumlarda, farklı isimler taşıyan bir kurtarıcı inancı hep olmuş. Hayallerdeki bu kurtarıcıya, Aztekler Guetzalcoal; Mısırlılar Ameni; Hintliler Kalki; Budistler Ayita Maytreya; Mecusiler Saoşyant; Yahudi ve Hristiyanlar Mesih demiş.
Temmuz 2018 tarihinde müritleriyle birlikte yakalanıp yaka paça içeri atılan bir “mehdinin” acınacak halini görünce, artık kimse bir mehdi, yani kurtarıcı beklemez diye düşünmüştüm. Yanılmışım, Aralık ayının ortalarında bir emekli Tuğgeneralin akla ziyan açıklamasıyla karşılaştık:
“İslam birliği olacak mı? Olacak. Nasıl olacak? Mehdi Hazretleri geldiği zaman. Peki Mehdi ne zaman gelecek? Allah bilir. Peki bizim bir işimiz yok mu, ortamı hazırlamamız gerekmez mi? İşte Assam bunu yapıyor.”

Bunun şaşkınlığı geçmeden, 31 Aralık 2019 gecesi, İran’ın eski Cumhurbaşkanı Ahmedinecat:
“İnşaallah bu yıl (2020) İsa Mesih’in desteklediği İMAM MEHDİ gelip insanlara yardım edecek, adaletsizliği bitirecek ve dilediklerimizi gerçekleştirecektir.” demez mi? Demek ki bu batıl inanç devam ediyor. Asırlardır var olduğu gibi bundan sonra da var olmaya devam edecek. Tarihin eski çağlarından beri farklı toplumlarda, farklı isimler taşıyan bir kurtarıcı inancı hep olmuş. Hayallerdeki bu kurtarıcıya, Aztekler Guetzalcoal; Mısırlılar Ameni; Hintliler Kalki; Budistler Ayita Maytreya; Mecusiler Saoşyant; Yahudi ve Hristiyanlar Mesih demiş.
Bu kurtarıcılar, çok farklı zamanlarda ve farklı toplumlarda kurgulanmış olsa da benzer özellikler taşıyor. Zor zamanlarda gelip, mensup bulunduğu toplumu, düşmana karşı savunacağı düşünülmüş. Genelde krallarının veya dini liderlerinin soyundan olup, olağanüstü özelliklere sahip olduğu kabul edilmiş.

Eski Mısırlılar, Nil nehrinin kuruduğu, Güneşin yalnız bir saat göründüğü, ülkeyi bedevilerin ve yabancıların istila ettiği bir zamanda, kurtarıcı Ameni’nin, Yukarı Mısır’da doğup, Memphis’i başşehir seçip, saltanatını ilan edeceğine inanırlar.

Hindulara göre, ülke barbarlar tarafından işgal edilecek, aile bağları çözülecek, yağmur zamanında yağmayacak, nehirler kuruyacak, ağaçlar otlara dönüşecek. Kalki, Hindistan’ın Sambhâlâ şehrinde doğup orayı başşehir yapacak ve ülkesine saldıran düşmanlarla mücadele edecek. Kutsal kitap Vedalar’ı yeniden tefsir edecek, şeriatı uygulayacak.

Amerika Kızılderililerin ve Yeni Gine halkının inancına göre, gelecekteki kurtarıcı, yabancıları ülkeden kovacak, eski dini hayatı geri getirecek bir kahramandır. Mecusilerin beklediği kurtarıcı Saoşyant, Tanrı Ahura-Mazda’nın ilk yarattıklarındandır. Ölümsüz, vücudu güneş gibi parlayan, olağan üstü bir güce sahip, çevreyi altı gözle gören kutsal bir varlıktır.

Yahudiler, kurtarıcı olarak Mesih’i bekliyor. O, Hz. Davud’un soyundan gelecek. Hz. İsa da Davud soyundan fakat O’nu Mesih olarak kabul etmediler. Beklenen Mesih, günahsız, Tanrının yeryüzündeki vekili, olağanüstü bir güce sahiptir. Kudüs’e gelip orayı putperestlerden temizleyecek. Dağılmış İsrail oğullarını tekrar toplayacak. Diğer din mensuplarını ve dünyayı hâkimiyeti altına alacak. Roma’yı, Habeşistan’ı, Mısır’ı ve Arapları vergiye bağlayacak. Tevrat’ı Yahudi olmayan milletlere de öğretecek. Süleyman mabedini yeniden yaptıracak. O geldiğinde Kudüs ve çevresi cennet bahçelerine benzeyecek. Çöller ormana dönüşecek, kurt ve kuzu beraber yaşayacak, yılanın ekmeği toz ve toprak olacak.

Hristiyanlara göre, gökyüzüne bedeni ile birlikte çıkıp Tanrının sağ tarafında oturan Hz. İsa, dünyanın sonuna doğru tekrar yeryüzüne inecek. Gelmeden önce, milletlerarası çatışmalar çıkacak. Kıtlık ve depremler olacak. Bu arada bazı yalancı mesihler ortaya çıkacak. Güneş kararacak, Ay ışığını vermeyecek, yıldızlar düşecek, sonra İsa gelecek. Daha önce gelen Deccalin hâkimiyetine son verip 1000 yıllık bir saltanat sürecek. Sonra Armagedon savaşları başlayacak. Hristiyanlar dışında herkes yok edilecek.

“El âlemin boş hayallerinden, uydurma kurtarıcı masallarından bize ne” diyeceksiniz. Haklısınız. Fakat buna benzer rivayetler bizde de çok.
Mehdini gelişi, Şii inancının olmazsa olmazı, imanın şartlarından biridir. Şiiliğin de kendi arasında birçok farklı mezhebi var. En yaygın olan Caferiyye’ye göre, 11. İmam Hasan el Askari, 874 yılında ölür. 4 veya 5 yaşındaki oğlu Muhammed el Mehdi (Muhammed Muntazar olarak da bilinir), kaybolur (GAYBA haline girer, GAYBET de denir GAİP de, kayıp imam anlamında). 940 yılına kadar KÜÇÜK GAYBA halinde yaşadığına ve 940 yılında sonra da BÜYÜK GAYBA haline girdiğine inanılır. İşte Şiilerin beklediği kurtarıcı, bu 12. İmamdır. 1000 küsür yıldır görünmez olarak aramızda yaşamaktadır.

Bir gün ortaya çıkacak. Görünmeden önce, zulüm, kötülük, fesat, günah, faiz, zina yayılacak. Bu sırada Yezid bin Muaviye’nin soyundan, kızıl suratlı, mavi gözlü, çirkin yüzlü Süfyani isimli biri çıkacak. Necef ve Kufe’de büyük cinayetler işleyecek. Süfyani’nin bir ordusu da Medine üzerine yürüyecek. Şehri yağmalayacak, yakıp yıkacak Mekke’ye yönelecek. Tam bu sırada yer yarılıp toprağa gömülecek. Süfyani de Şam’a kaçacak. Hz. Mehdi’nin gönderdiği ordu, Beyt-ül Mukaddes’te Süfyani’nin başını vücudundan ayıracak.

Sünni dünyasındaki Mehdi inancı, Şiilikteki gibi iman esaslarından değildir. Fakat ilk zamanlardan beri kurtarıcı anlamındaki bir Mehdinin geleceği büyük çoğunluk tarafından kabul görmüştür.

Bugün Şiiler, ismi bilinen kayıp tek bir Mehdiyi beklerken, Sünni dünyasında yüzlerce Mehdi geldi geçti. Günümüzde, Türkiye ve İslam coğrafyasında da çeşitli tarikat ve cemaatlerin kabul ettiği sayısız Mehdi var. Bu mehdilerden birisi, yakın zaman önce müritlerini acılar içinde bırakıp ölüp gitti. Bir diğeri demir parmaklıklar arkasında işlediği çirkin işlerden, kumpaslardan dolayı verilecek cezayı bekliyor. Bir diğeri de kaçak. Doğup büyüdüğü topraklardan uzakta, korku içinde ömrünün son günlerini yaşıyor.

Mehdi inancının dinle, İslam’la bir alakası yok. Zira Kur’an’da mehdilikle ilgili bir bilgi yok. Sahih hadislerde bir delil yok. Fakat Rasulullah’a mal edilen bazı rivayetler var. Bu rivayetler Buhari ve Müslim’de yazmasa da, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace’de mevcut. Ebu Davud’da şöyle yazıyor: İbn-i Mesud: “Rasulullah buyurdu, dünyanın tek günlük ömrü bile kalmış olsa, Allah o günü unutup, o gün benden veya Ehl-i beytimden, adı adıma, babasının adı da babamın adına uyan bir adam gönderecek.”

Yine Ebu Davud’da okuyoruz: Ümmü Seleme: “Rasulullah buyurdular ki “Mehdi benim zürriyetimdendir. Kızım Fatıma’nın evlatlarındandır.”
Ebu Davud’un Sünen isimli kitabından farklı bir rivayet: “Rasulullah buyurdu, Mehdi benim neslimdendir. O açık alınlı ve ince burunludur. Daha önce zulümle dolan dünyayı, adaletle dolduracak ve yedi sene hüküm sürecektir.”

 

Muhyiddini İbni Arabi de, Mehdi/kurtarıcı zihniyetinin yerleşmesine katkı sunmuş: “Mehdi, Hasan bin Ali neslinden gelecek, İslam fıkhını uygulayacak, içtihadında yanılmayacak, Hz. İsa onun vezirlerinden biri olacak.”

Hadis kitaplarında yazan bu rivayetler, birçok muhaddis tarafından eleştirilmiş. Metin yönünden Kur’an’a aykırılıklar görülmüş, nakleden Raviler arasında güvenilir olmayan ve eksiklikler olduğu söylenmiş. Anlatılan rivayetler arasında bir sürü çelişki tespit edilmiş.
Öncelikle şunu söylemeliyiz. Mehdi’nin sözlük anlamı bile yanlış anlaşılıp kullanılmaktadır. Mehdi, hüda kökünden türeyen bir sıfattır. Hidayete ermiş/doğru yolu bulmuş/kurtulmuş anlamına gelir. Fakat bugün Mehdi deyince “kurtarıcı” anlaşılmaktadır. Mehdi kavramı Kur’an’da hiç geçmez. Ayetlerde, hidayet anlamında “hüda ve hüdev” kavramlarını görüyoruz. Hidayet, doğru yol, hak yol, kurtuluş anlamına gelir. Hidayet kelimesinin zıddı dalalettir. Hidayeti de, dalaleti de seçmek insanın kendi elindedir. Doğru yolu/hidayeti seçmek isteyenlerin en büyük yardımcısı Kur’an’dır.

“Allah’ın doğru yolu/hidayeti gösteren kitabı olmasaydı, biz asla doğru yolu bulamazdık. (Araf,7/43)
“Kur’an, müminler için hidayet (hüdev) ve şifadır. (Fussilet,41/44)
“Kur’an, iyilik yapanlara yol gösterici/hidayet (hüdev) ve rahmettir.” (Lokman,31/3)
“Kur’an, inananlara hidayet ve müjdedir.” (Neml,27/2)
“Hidayetin/kurtuluşun kaynağı Kur’an Ramazan ayında indi.” (Bakara,2/185)
“Allah’ın gösterdiği yol, en doğru yoldur.” (Enam,6/71)
“Bu Kur’an, inanan topluluk için hidayettir.” (Casiye,45/11)

Kur’an’ın, doğru yolu bulmada rehber olduğunu açıklayan yüzlerce ayet var. Kişi bir kurtarıcıyı bekleyerek değil, Allah’ın ipine /Kur’an’a sarılıp, çaba gösterdiğinde, Allah’ın yardımıyla kurtuluşa erebilir.

Allah’ın elçileri bile, kimseyi hidayete erdiremez, doğru yola getiremez.
“Sen sevdiğini hidayete /doğru yola iletemezsin.” (Kasas,28/56).
“Nebilerin de hidayete ihtiyacı vardır.” (Enam,6/84)
Nitekim, ne Hz. Nuh oğlunu, ne Hz. Lut eşini ve ne de Hz. İbrahim, babasını doğru yola getirememiştir.
“Hidayet ancak Allah’tandır.” (Nahl,16/9)

Farklı inanç mensupları, gelecekle ilgili hayaller kurabilir, bir umutla bir kurtarıcının geleceğine inanabilir. Peki bize ne oluyor?
Biz biliyoruz ki, Gaybı Allah’tan başka kimse bilemez. “Gelecekte şöyle olacak, böyle olacak” demek, gaybdan haber vermektir. Bu çok tehlikelidir. Ayetlere ters düşmektir. Gelecekle ilgili bazı sözleri Rasulullah’a mal etmek, O’na karşı yapılan en büyük iftiradır. Allah, son saat, mahşer, cennet ve cehennemle ilgili yüzlerce ayet gönderip, Mehdiden hiç bahsetmeyecek, O’nun elçisi: “ Açık alınlı, ince burunlu, benim soyumdan biri gelecek, yedi sene hüküm sürecek, ondan sonra kıyamet kopacak.” diyecek. Sanki, haşa Allah’ın eksik bıraktığını tamamlayacak. Biraz insaf edelim. O rahmet elçisine, O aziz Nebiye vahye aykırı böyle laflar söyletmeyelim.

İslam literatüründe akla, dine ters bilgiler gördüğümüzde “Bunlar İsrailiyattandır, geçmiş kültürlerden karışmıştır, İslam’da böyle şeyler yoktur.” deriz ya, Mehdiyle, kıyamet alametleriyle ilgili anlatılanlara neden “İsrailiyattandır” demiyoruz. Yazılıp çizilenlerin, eski kültürlerden aşırma olduğunu görüp düşünmüyoruz. Aklımızı başımıza toplamanın zamanı gelmedi mi?

Bu dünya, imtihan dünyasıdır. Herkes kendi yaptıklarının karşılığını görecektir. Kurtuluşa ermek de, sapıklıkta kalmak da kişinin kendi elindedir. Çalışma, çaba sarf etme, yan gel yat, sonra “Mehdi gelsin beni kurtarsın.” de. Bu Sünnetullaha, Allah’ın yasalarına aykırıdır.
Son söz, Aliya’nın olsun: “Mehdi, bizim tembelliğimizin adıdır.”

Kaynak: ozgunirade.com


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —