Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ömer Naci YILMAZ


MAVİ OLAN TEK UYDU

Ömer Naci Yılmaz 'ın yeni yazısı;


İklimlerin değişmesi, özellikle sıcakların artması su tüketimini oldukça artırmıştır. Üç tarafımız denizlerle çevrili olmasına ve irili ufaklı onlarca, yüzlerce akarsuyumuz olmasına rağmen su kaynakları bakımından zengin bir ülke sayılmayız. Su konusunda israf etmeme noktasında çocukluğumuzda uyarılırdık. Büyüklerimiz, abdest alırken bile suyu idareli kullanmamız gerektiğini söylerdi. Derelerimiz tertemizdi. Abdest de alınırdı, su da içilirdi. Cuma namazlarında ve cenazelerde camimizin şadırvanı yeterli olmaz, insanımız dereye iner ve orada abdest alırdı. Şimdilerde aynı şeyi söylemek mümkün değildir. İnsan için hayati bir öneme sahip olan su, ne yazık ki kendisi için çok önemli olan insan tarafından kirletilmektedir. Suya yapılan her türlü olumsuz muamele ve yaklaşım, en büyük günahlardandır denmediğinden midir nedir, bu konuda toplum olarak sınıfta kaldığımız bir gerçektir. Bireysel olarak suya kötülük yaptık. İşletmeler kötülük yaptı, belediyeler ve devlet seyretti. Ne yazık ki hâlen de seyretmektedir. Kirliliğe sebep olan işletmelere ne ceza yazılabiliyor ne de faaliyetlerinden menedilebiliyorlar. Neymiş, istihdam sağlıyormuş. Eyvallah da zehirleniyoruz. Suyu kirletmeden faaliyetlerini yürütecek teknolojik yenileştirmeler yapılmazsa, ceza yazmakla bu işler düzelmez. Aklımızı başımıza almamız, suya ekmekmiş gibi nimet gözüyle bakmamız gerekir. Gerçi ekmeğe yaptığımız nankörlükten sonra su ne ki denilebilir.

Dünyamız: “Mavi olan tek uydu.”[1] Suyun ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlıyoruz. Çocukluğumuzda Demirel için “Barajlar Kralı” deniyordu. Demirel bir mülakatında Nazlı Ilıcak’a annesinin kuyudan tenekelerle su taşıdığını, bundan dolayı da kollarının uzun olduğunu düşündüğünü söylemiş. Bu hadise, onda suya karşı bir ilgi oluşturmuş. DSİ genel müdürlüğü dönemi, suyla olan sevdasıyla çok verimli geçmiş. İsmi suyla, barajlarla anılır olmuştu. 14 Ekim 1979’da yapılan ara seçimlerden önce Samsun Cumhuriyet Meydanı’nda yapılan mitingin kürsüsü, Bafra Altınkaya Barajı’nın inşaatında kullanılan ağaçlardan ve elektrik üreten türbin şeklinde yapılmıştı. Keban Barajı en büyük sevdasıydı. O yıllarda şöyle bir slogan ortaya çıkmıştı: “Bir Süleyman Şah’ı Fırat boğdu. Bir Süleyman geldi Fırat’ı boğdu.”[2]

Yirmi yıldır ülkemizin birçok gelişmesine damgasını vuran Reis’imizin su konusunda da inisiyatif almasını ve bilinenleri unutturacak bir açılım yapmasını bekliyoruz. Ülkemizin su meselesi bir millî güvenlik sorunudur. Bilinen tüm medeniyetler su kenarından zuhur etmiştir, oralarda gelişmiştir. Geçmişte suya sahip olanların ve onu koruyanların savaşı kazandığı gerçeğini unutmayalım. Gelecekte de aynı durum geçerli olacaktır.

Su kaynaklarının korunması meselesi belediyelerin eline bırakılmayacak kadar mühimdir. Suyla ilgili kanunların etkinliğinin artırılması gerekmektedir. Ormanlarımızın korunmasında gösterilen Anayasal hassasiyet, aynı şekilde su kaynaklarının korunmasında da gösterilmelidir. Su kaynaklarını kirletenlere verilen cezalar asla caydırıcı değildir. Olsa olsa “cezanı öde, kirletmeye devam et” mantığıdır. Bu konuda cezaların caydırıcı olacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

De ki: “Söyleyin bana: Eğer suyunuz yerin dibine çekiliverse, size kaynağından akıp duran yeni ve tatlı bir suyu kim getirebilir?” (67/ Mülk, 30)


 

[1] Süleyman Demirel, Tanıl Bora, DEMİREL, s.59

[2]  Tanıl Bora, DEMİRDEL s. 61

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR