Mahmut Olgun

Tarih: 28.01.2025 17:00

Küresel Çıkarlar, Otoriter Rejimler ve Gazze’nin Yıkımı

Facebook Twitter Linked-in

Günümüzde gerek bölgesel gerek küresel düzeyde sermaye ve büyük şirketlerin çıkarlarını koruma adına otoriter rejimlerin himayesine giren bir dünya düzeninde yaşıyoruz. Bu düzen, bireylerden devletlere kadar birçok aktörün ekonomik ve politik menfaatlere göre şekillendiği bir yapı sunuyor. Bu yapının en belirgin örneklerinden biri, ikinci kez seçimleri kazanıp  ABD'de  başkalık koltuğuna oturan Donald Trump’ın politikalarıdır. 

O, kaba, şımarık ve mağrur bir lider profili çizmekle kalmayıp, gücü ve parayı her şeyin önünde tutan bir anlayış sergilemektedir. Onun politikalarının merkezinde yer alan para ve çıkar odaklı yaklaşım, küresel düzeyde stratejik adımlarını belirlerken de açıkça görülmektedir. Trump’ın, Gazze halkını Ürdün ve Mısır’a yerleştirme girişimi bu anlayışın çarpıcı bir örneğidir. Bu girişim, sadece paragöz bir zihniyeti değil, aynı zamanda derin bir sosyolojik ve politik sorunu da ortaya koymaktadır.

 

Gazze’nin Taşınması Kültürel ve Toplumsal Bir Yıkımdır.

Gazze halkının tarihsel topraklarından koparılması fikri, yalnızca bir coğrafi yer değişikliği değildir. Bu tür girişimler, Filistin halkının kimliğini, kültürel değerlerini ve toplumsal bağlarını derinden etkilemektedir.

Gazze, Filistin’in direnişinin, kimliğinin ve tarihsel aidiyetinin bir simgesidir. Dolayısıyla, halkın zorla başka yerlere taşınması sadece bireysel travmalara değil, toplumsal düzeyde de derin yarılmalara yol açacaktır.

Trump’ın önerdiği bu çözüm, temelde ekonomik ve stratejik çıkarlar doğrultusunda şekillenmiştir. Ancak bu tür bir yaklaşım, toplumsal yapıyı zayıflatan, kültürel bağları koparan ve kimlikleri yok eden sonuçlar doğuracaktır. Bu plan, Filistin halkının on yıllardır süregelen kimlik ve direniş mücadelesini de anlamsızlaştırma tehlikesi taşımaktadır.

 

Gazze’nin Yıkımı: Tarihsel Bir Felakettir.

Gazze, yalnızca zihinsel ve politik planlarla değil, aynı zamanda fiziksel yıkımla da karşı karşıya kalmıştır. 

Birleşmiş Milletler (BM) Konut Hakkı Özel Raportörü Rajagopal’a göre, İsrail’in Gazze’de 7 Ekim 2023’ten bu yana gerçekleştirdiği yıkım, modern tarihte eşi benzeri görülmemiş bir felakettir. Rajagopal, “Yakın tarihte bu denli büyük bir yıkımla karşılaştığımızı sanmıyorum.” diyerek, bu yıkımın İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük insani trajedilerden biri olduğunu vurgulamıştır.

Bu yıkım yalnızca fiziksel hasarla sınırlı kalmamış; toplumsal, zihinsel, kültürel ve ekonomik bir çöküşü de beraberinde getirmiştir. Gazze halkını yeniden bir araya getirmek, toplumsal bağları onarmak ve bölgedeki travmaları iyileştirmek uzun ve zorlu bir süreç olacaktır.

Trump ve küresel sermayenin sinsi planları yerine sürdürülebilir yaklaşımlar hayata geçirilmelidir. Gazze küresel ve yerli emperyalistlerin insafına terk edilmemelidir.

Trump’ın Gazze halkını başka yerlere taşıma fikri, ne insani ne de sürdürülebilir bir çözüm olarak değerlendirilebilir. Aksine, bu tür yaklaşımlar, Filistin halkının kimliksel varlığını hedef almakta ve bölgedeki toplumsal dinamikleri zayıflatmayı amaçlayan sinsi bir planın parçası olarak görülebilir. Barışçıl direniş hareketlerini manipüle edip sinsice kırmaya ve bitirmeye çalışmaktadırlar.

Gazze küresel çıkarların toplumsal yapılar üzerindeki yıkıcı etkilerini açıkça gözler önüne sermiştir. Küresel aktörlerin çözüm arayışlarını stratejik ve ekonomik temellere dayandırması, bölgedeki krizleri daha da derinleştirecektir. Kalıcı barış ve adalet, ancak toplumsal bağları, kimlikleri ve kültürel değerleri merkeze alan yaklaşımlarla sağlanabilir. Bunu da bölgede barış isteyen dünya ve bölge devletlerinin el atmasıyla mümkün olacağı kanaatindeyim.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —