Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla
Cenab-ı Hakk'ın ihsanıyla müminler için sevinç ve rahmet vesilesi olmak üzere seçilen bir vakte doğru ilerliyoruz ; Kurban Bayramı'na....
Sözlükte "yakınlaşmak, yakın olmak" mânâsına gelen kurban, dini bir kavram olarak Allah Teala'nın rızası için ibadet maksadıyla belli bir vakitte belirli şartları taşıyan bir hayvanı belli bir usul ile boğazlamak demektir. Bayram din kardeşliğinin toplumun tamamında yaşandığı mübarek vakitlerdir. Rızai ilahiyi kazanma günleridir. Dargınlık ve kırgınlıkların ortadan kaldırmak ve din kardeşleri ile kaynaşmak gibi nice toplumsal ibadetlerini ifa edildiği ortak sevinç günleridir.
Bayram nefsânî, zevki sefa arayışı içinde gezip tozmak, tatile çıkma günleri değildir. Mübarek bayramları bu tür meşgalelerle ziya etmek boştur. Bayramda bir mümine yakışan gariplerin, mazlumların, çaresizlerin yanı başında olarak onların gönüllerini hoş etmektir. Müminin mümine zimmetli olduğu şuuruyla Cenabı Allah'ın lütfettiği nimetleri din kardeşleri ile paylaşmaktır. Kıyamet günü arşı âlânın gölgesinde gölgelenecek yedi sınıf insan vardır. Bunlardan biri de zor zamanlarda Allah için birbirini severek kardeş olanlardır , bu itibarla bayram müminlerin kardeşlik imtihanıyla başarı ile ilahi huzura çıktıkları o mesut kavuşma gününden bir tecelli-i bu dünyada yaşatan mübarek bir gündür. Behlül dana Hazretleri der ki : Gerçek bayram, elbise giyene değil; Allah'ın azabından emin olanadır.
Peki İslam'ın bize sunduğu içinde binlerce hikmeti barındıran kurban nerden nereye bizlere miras kalmıştır?
Kavminin ateşe attığı ancak yüce Allah'ın kudreti ile ateşin dokunmadığı, Hz İbrahim evlenmiş karısı Sare hatun ile birlikte günlerini Allah adına çalışmak ve ona ibadet etmekle geçirir olmuşlardı. Her ikisi de yaşlandığı halde çocukları yoktu. Her şeye kadir olan Allah'ın takdiri demişler kabullenmişlerdi. Ancak Sare Hatun Hazreti İbrahim'in cariyesi Hacer ile evlenmesini ve ondan bir çocuğu olmasını istiyordu. Hz İbrahim Hacer'den olacak bir çocuğun Sare Hatun da kıskançlığa sebep olmasından çekiniyordu. Ama Sare Hatun'un samimi ısrarlarına dayanamayıp Hacer ile evlendi. Bir zaman sonra da Hacer'den Hz İsmail oldu. Günler akıyor zaman geçiyor şeytanın kıskançlığı gelip Sare Hatun'un yüreğine çöreklenmişti. İstemem dedi, çocuğu da Annesini de bu evde istemem dedi. Hz İbrahim Hacer'i ve oğlu İsmail'i alarak bugün Kâbe'nin olduğu yere götürdü. Bir çadır kurarak dizlerinin üstüne çöküp: "Rabbimiz ben çocuklarımdan kimini namaz kılabilmek için senin kutsal evinin yanında ziraate elverişsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz insanların gönüllerini onlara meylettir şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır(İBRAHİM, 37) duasıyla yüce Allah'a emanet etti. Hacer ile İsmail'in yanlarındaki su birkaç gün sonra tükendi. İsmail aç ve susuzdu. Çaresiz olan Hacer Safa ve Merve arasında 7 defa gidip geldi ama her yer alev alev yanıyordu. Çaresizce döndü çadıra ve eli ayağı tutmaz olmuş, tâkati kesilmişti. İsmail'i öldü sanıyordu. Çadırı araladığında keyifle gülen İsmail'i görünce hemen yanında da her şeyi bilen yaratan Allah'ın inayeti ile de yerden çıkan zemzem suyu çoğalıyordu. Oğlu İsmail'i bağrına basıp gözyaşları içerisinde sana şükürler olsun Ey Rabbim diyerek şükür ediyordu. Geçen kervanlar bu kutlu olaydan ötürü Hacer'in çadırı etrafında konaklamaya başladılar ve bu bebek mübarek bir insan olacak dediler. Hz İbrahim'in duasının Yüce Allah tarafindan kabul edildiği, insanların gönüllerini Hazreti İsmail'e meyletmesinin sonucu idi bu dua. Hz İbrahim, oğlunu ve karısını görmeye geri döndü. Bir çadır beklerken yüzlerce çadır ile karşılaşan Hz İbrahim oğlunu ve karısını buldu ve gözyaşları içinde Allah'a şükretti. Artık her yer de insanlar geliyor oğlunu ve karısını ziyaret ediyordu, İsmail de büyümüş babası ile birlikte Allah için namaz kılıyor Allah'a ibadet ediyordu. Hz İbrahim'e bir gece rüyasında bir ses, Ey İbrahim Allah oğlunu kurban etmeni emrediyor diye seslendi, korku ile uyandı, Hazreti İbrahim. Ey Rabbim Eğer oğlumu kurban etmemi istiyorsan şüphesiz ki emrini yerine getiririz dedi. İsmail'in yanına giderek ayet-i kerimede buyurduğu gibi: "çocuk kendisinin yanı sıra yürümeye başlayınca Ey oğulcuğum, doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum bir düşün, ne dersin? Dedi. Ey babacığım ne ile emrolunduysan yap, Allah dilerse sabredenlerden olduğumu göreceksin.(SAFFAT,102) bunun üzerine Hz İbrahim oğlunu bir kayanın üzerine yüzüstü yatırdı. Ey Rabbim emrini yerine getiriyorum dedi ve bıçağı indirmek üzereyken bir ses duydu. Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin Biz iyileri böyle mükafatlandırırız, bu gerçekten çok açık imtihandır, buyruldu. Hz İbrahim yanında bir melek Melek'in yanında büyük bir Koç gördü. İsmail'in yerine bu koçu kurban etti ve her şeye kadir olan rabbimizin bu büyük lütfundan ötürü oğlu ile birlikte şükür namazı kıldı. O günden sonra da bütün Müminler yaratan ve bağışlayan Allah'ın adıyla bu kurtuluşu kutlamak ve yüce Allah'a olan şükür borcunu ödemek için kurban kesmeye başladı.
İşte bu Yüce Hikmetin sonucunda kurban vesilesi ile şunu da düşünmeliyiz ki, Cenabı Allah bu bayramda kesilen o hayvanatı bizler için yarattı. Bizle hiçbir bedel ödemeden Allah'ın lütfuyla insan olarak yaratıldık. Allah isteseydi bizi de kesilebilecek bir kurban olarak dünyaya gönderebilirdi. Kurbanlara yaratıcının şefkat ve merhamet nazarı ile bakılmalı onlara karşı son derece hassas davranmalıyız. Bu konu ile ilgili Resulullah efendimiz bu husustaki talimatları bulunmaktadır. Bir gün Peygamber Efendimiz bir adamı gördü, adam koyunu kesmek üzere olan koyunu yere yatırmış bıçağını biliyordu. Bu davranış karşısında Peygamberimiz şöyle buyurdu: Hayvanı defalarca mı öldürmek istiyorsun, bıçağını onu yere yatırmadan önce bileseydin olmaz mıydı? Dedi. Allah'ın ihsan ettiği nimetlerin tefekküründe derinleşerek kulluk şuuruyla Böylece kurbanın mana ciheti yüksek bir ibadet olduğunu ve büyük bir edeple ifa edilmesi gerektiğinin şuurunda olmalıyız.
Yine dikkat etmemiz gereken bir husus vardır ki o da yapılan her işin Allah'ın rızasını gözeterek onun rızasına erişebilmek gayesi ile olmalıdır. Habil ile Kabil'in hikayesinde olduğu gibi Habil'in hayvanlardan en güzelini seçerek Allah'a sunmasının, Kabil'in ise bir çöp samanını kurban diye elinde bulunmasına rağmen rabbimize bunu uygun görmesi onun kurbanının kabul edilmemesine sebep olmuştur. Neden benim kurbanım kabul olunmadı da senin kurbanın kabul olundu sorusunu kardeşine sorunca cevaben de: Allah ancak takva sahiplerinin haccını, orucunu, namazını, kurbanını kabul ediyor cevabıyla yüzleşmiş oldu. Allah icin elimizde olanın en iyisini ve en guzelini Allah'a sunmak icin gayret edelim.
Ayriyetten kurbanı bir katliam olarak görenlerin çerçevesinden bakacak olursak yılbaşında hindi kesip her gün yemeklerinde döner yemeleride hiç ama hiç söyledikleriyle çelişmemektedir !!!!
Yazıma bir hadisi şerifle son vermek isterim.
Ademoğlu Kurban Bayramı günü Allah katında kurban kesmekten daha güzel bir iş yapmamıştır. Şüphesiz kesilen kurban kıyamet günü boynuzları ve kılları ile gelir. Yine şüphe yok ki kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyle ise gönüllerinizi kurban ile hoş edin..
Cenabı Allah kurbanlarımızı İbrahim'in (a.s) gönlündeki fedakarlık ve teslimiyet, Takva ve muhabbetten hisse alarak kesebilmeyi biz Müslümanlara nasip eylesin..
Hayırlı bayramlar dilerim..