Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ömer Naci YILMAZ


Kur'an'ı Terk Ettik Felsefeye Daldık

Ömer Naci Yılmaz 'ın yeni yazısı;


Yıllar boyunca "Kur'an da Kur'an" diyenlerin son zamanlarda Kur'an'dan başka çok şey söylediklerine şahit oluyoruz. Kur'an'ın yerini birilerinin metinleri alırken, Peygamberimizin yerini de o metinlerin sahipleri alıyor. Adamlar (!) Batılı Felsefecilerin, Sosyologların, Psikologların düşüncelerini süslüyorlar, püslüyorlar, din kisvesi altında topluma enjekte ediyorlar. Salyangozun kabuğunu beğenmediği gibi onlar da içinden çıktıkları toplumu beğenmiyorlar, bununla da kalmıyor, tüm değer yargılarına adeta savaş açmış durumdalar. Hakaret etmeden, yermeden, geçmişte yaşamış samimi insanları yerden yere vurmadan din anlatamayan bu adamlar (!) toplumun yani bizim kendilerini anlamadığımızı söylüyorlar. Siz öyle sanın. Biz sizi öyle iyi biliyor, öyle iyi anlıyoruz ki geldiğimiz noktada şu hakikati tarihin sayfalarına kaydediyoruz: "Sizden ne kadar uzak durabilirsek Allah'a o kadar yakın olabiliriz." Bilgisizliği savunacak değiliz, ama bilgiyi de kutsayacak değiliz. Geldiğimiz noktada bilginin samimiyeti nasıl da katlettiğine şahit olduk. Kendilerince yeni din anlayışını anlatırken geçmiş müktesebata ve öncülere hakaretler, küfürler yağdıranlar, bugünlerde 15-20 sene önce kendi söylediklerine de savaş açmış durumdalar. Peygamberimiz sizin yaptığınız gibi yapsaydı, yani müşriklere hakaret yağdırsaydı, onların ulularını yerden yere vursaydı insanları nasıl İslam'a davet edecekti. Böyle bir davete kim icabet edecekti. Allah düşmanlarına laf söylemeyenler, Kur'an düşmanlarına laf söylemeyenler, dün sövdükleri Kemalizm'i bugün kutsayanlar, biz size niye inanalım? Niye güvenelim? Sizden din adına ne alalım? Niye alalım? Yıllarca düşmanına âşık olan aptal kızı anlatıp dururken, şimdilerde düşmanına kara sevdaya tutulmuş, mecnuna dönmüşsünüz. Savrulma öyle bir hal almış ki durdurabilene aşk olsun. Hz. Nuh'un oğlu Kenan'a babasının yaptığı gemiye binmedi diye küfredenlerin çocukları şimdilerde Kenan'a rahmet okutmaktadırlar. Kendiniz örnek ve model olmayı bıraktınız, hasetliğinizin kurbanı oldunuz. Eşiniz ve çocuklarınız örnek olmayı bıraktı, sekülerliğin zirvesine ulaştı.

 Sosyolojinin bir ilkesi vardır: "Bilemediğin düşmanı yenemezsin." Eyvallah da düşmanı bileceğiz diye de özümüzü kaybetmeyeceğiz. Bilme adına verilen gayretin arkasında ezik psikolojisinin olması da kaçınılmazdır. Bugün din adına felsefe pazarlaması yapan hoca görünümlüler, maalesef bu ezik psikolojisinin defolu ürünleri haline getirilmişlerdir. Söyledikleri kulağa hoş gelen ama boş şeylerden başka bir şey değildir.

Batı'yı okuyacağız ama okuduklarımıza teslim olmayacağız. İşte biz burada kaybediyoruz. Kendi kültürünün, tarihinin, medeniyetinin coğrafyalarının üstünlüklerine vakıf olmadan, bunları özümsemeden Batı’yı okumak; okumak değil, fırtınaya yelken açmaktır. Batı’yı bir okursan, kendini beş okumalısın. Herkesin bunu yapabilecek donanımda olması mümkün değildir, gerek de yoktur.

Yıllarca laikliği deli gömleği olarak Müslüman topluma giydirmeye kalkanlarla, felsefeyi Kur’an’a giydirmeye kalkanların varacağı liman İslam/ iman limanı olmayacaktır. Geçmişte yaşamış bu ahval ile gitmiş olanların haline bakın, ne demek istediğimizi anlarsınız. Tanzimat aydınlarından bu yana savrulma devam ediyor. Bugün savrulmanın dayanılmaz ağırlığını yaşayan adamları (!) yirmi sene önce, on beş sene önce, on sene önce, beş sene önce başka türlü anarken bugün nasıl anıyoruz, yarınlarda nasıl anacağız. Bu kafayla gittiğiniz takdirde rahmetle anılmak varken, lanetle anılmak kaçınılmaz olacaktır. Zihninizde bazı isimleri canlandırın, on sene önce ölseydiler rahmetle anılacaklardı, oysa bugün lanetle anılmaktadırlar. Bu bir akıbettir, bir beladır. Kümeste sabahlayıp bitsiz çıkmak mümkün değildir. Silkelenmeyi beceremeyenler, bitlerle yaşamayı tercih edenlerdir. Rabbimiz samimi kullarını bu akıbetten ve beladan muhafaza buyursun.

Yıllarca Furkan Süresinin 30. ayetiyle bize ayar verenler ne acıdır ki bu ayetin ayarına maruz kaldılar. Ayet şöyleydi: “O gün Resul diyecek ki: “Ey Rabbim! Benim kavmim/ümmetim şu Kur’an’ı mehcur bıraktı.” Mehcur kelimesine terkedilmiş, bırakılmış, uzaklaşılmış anlamları verilmektedir. Kur’an’ın önüne geçirilen her türlü felsefi düşünce onun terkedilmesini beraberinde getirmiştir. Herhalde bu ayetin muhatabı avam yani sıradan samimi Müslümanlar değildir. Bu ayetin muhatabı yıllarca “Kur’an da Kur’an” diye yola çıkıp felsefe limanına demir atanlardır. Felsefenin ipine sarılarak kurtulamazsınız, kurtulmak için Allah’ın İpine ve İslam’a sarılmak gerekir. Kur’an ve İslam’la, peygamberimizle barışmayan gönüller felah bulmayacaktır.

Bu yazının amacı bir felsefe eleştirisi değildir; ancak felsefeye teslim olanlar İslam’la, Kur’an’la ve Peygamberimizle ve sonuçta Rabbimizle aralarını neden açıyorlar? Kendileri aralarının açılmasıyla yetinmeyip bizim de aramızı açmamızı istiyorlar. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Ömür anlamında vaktiniz olursa sizlerin de tövbenize tanık olacağımızdan hiç şüphemiz yoktur. Zira Ebu Kubeys Tepesi’nde Peygamberimizi terk edenlerin büyük çoğunluğunun tövbe ettiğini biliyoruz. Sizi de bekliyoruz. Zira Kur’an’ı, Peygamberimizi ve Rabbimizi mehcur bırakmanın neticesi sizi ilim adamı değil, filim adamı yapar. Biz de seyrederiz.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR