Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ramazan DEVECİ


Kötülüğe İyilikle Karşılık Vermek ve Hatalara Karşı Af Edici Olmak...

Yazarımız Ramazan Deveci'nin "yeni" yazısı...


İslam’ın esası tevhid, adalet ve güzel ahlaktır. Tevhid, kulun Allah ile olan ilişkisini, Adalet, Müslüman’ın toplumsal mücadelesinin esasını, Güzel ahlak ise Müslüman’ın kişiliğini yansıtır.

İbadetlerin amacı da insanların ahlakını güzelleştirmek, Müslümanları ahlaken terbiye etmektir. Eğer yaptığınız ibadetler bizleri daha ahlaklı kılmıyorsa, ibadetlerimizi amacına, ruhuna uygun yapmıyoruz demektir. 

Kerim kitabın şu mesajı, “Kitaptan sana vahyedilenleri oku, namazı özenle kıl. Kuşkusuz namaz hayasızlıktan ve kötülükten meneder Allah’ı anmak her şeyden önemlidir. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut-45) bu durumun ilanından başka bir şey değildir.

Önemli olan çokça ibadet etmek değil, çokça nafile namaz kılıp çokça nafile oruç tutmak değil, ibadetlerimizi, ahlaki davranışlarımızı güzelleştirerek, hayata dönüştürebilmektir.  Ahlakımızı güzelleşmesine katlı sunmayan ibadetler  sermoniden öteye gitmez. 

Allah Resulü “Ben güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim.”  buyurmuşlardır. Güzel ahlak sahibi olmadan iyi bir Müslüman olmak mümkün değildir.

Yalandan uzak durmak, emanete hıyanet etmemek, borcunu vaktinde ödemek, insanlığa sevgi ile yaklaşmak, adalet sahibi olmak, kalb kırmama hassasiyeti taşımak İslam ahlakının olmazsa olmazlarıdır. Bu vasıflara sahip olmak Müslüman'ın herşeyden önce güzenilir insan olmasını sağlar. Belkide ençok ihtiyacımız olan şeydir güveilir insan olmak.

Güzel Ahlak sahibi olmanın ufuk noktası ise, nefsinize/bize karşı yapılan kötülüklere, iyilikle karşılık vermektir. İyiliğe iyilikle karşılık vermek esasen bir fazilet değildir. İnsan olmanın asgari şartıdır. Asıl fazilet kötülüklere iyilikle karşılık verebilmektir.

İyilik nedir: İyilik sevgidir, vefadır, merhamettir, bağışlayıcı olmaktır, bir yetimin başını okşamaktır, bir yoksula ekmek olmaktır. İhtiyacı olanın yardımına koşmaktır. İyilik, gönül kırmamak, dahası gönül almaktır. İyilik, karşılıksız, riyasız, menfaatsiz  ve yalnızca Allah için yapılan tüm güzel davranışların adıdır. 

İslam kötülüklere iyilikle karşılık verilmesini tavsiye eden bir dindir. Kötülüklere iyilikle karşılık verecek bir ahlaki olgunluğa erişmedikçe tam manası ile İslam ahlakını kuşanmak mümkün olmaz/olamaz. 

“Nerede olursan ol, Allah’tan sakın. Kötülüğe karşı iyilik yap ki, kötülüğün kökünü kesesin. İnsanlara karşı da güzel ahlâk ile muamele et!” diyen Allah Resulünün sözü Hz. Ali’de şöyle hayata dönüşüyor.

Bir gün Allah Resulü bir grup sahabe ile oturuyordu. Sahabe Allah Resulüne Hz. Ali’yi niçin çok sevdiğini sordu. Allah Resulü Hz. Ali’nin çağrılmasını emretti. Allah Resulü Hz. Ali gelmeden önce ashabına:
“Ey ashabım! Siz birisine iyilik etseniz, o da size karşı kötülük yapsa, ne yaparsınız?” diye sordu, Orada bulunanlar biz iyilik yaparız dediler.
Allah Resulü “O kimse yine kötülük yaparsa ne yaparsınız?” dedi. Orada bulunanlar biz yine iyilik yaparız dediler.

Allah Resulü “Tekrar size kötülükte bulunursa ne yaparsınız?” deyince orada bulananlar başlarını aşağı indirdiler ve bir cevap veremediler.
O sırada Hz. Ali geldi. Allah Resulü: 

“Ya Ali, birisine iyilik etsen, o da sana kötülük yapsa, sen ne yaparsın?” buyurdu. Hz. Ali ben iyilik yaparım ey Allah’ın Resulü dedi. Allah Resulü aynı soruyu yedi kere tekrarlamasına rağmen Hz. Ali hepsine de:

“Yine iyilik yaparım.” diye cevap verdi. Sonra ilâve ederek:

“O kimseye, ben iyilik yaptıkça o bana hep kötülükle mukabele etse, ben yine de ona iyilik yaparım.” dedi.

Yaşayan bir Kuran olarak İslam ahlakının bu ufuk noktasını tüm ömrü boyunca hayatında hakim kılan Hz. Ali’nin bu tavrı şu ilahi buyruğun hayata dönüşmüş halidir. “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussilet 34)

Müslümanın Kuran’da anlatılan güzel ahlaklarından biride af edici olmasıdır. Zaten af edici olmayanların kötülüklere iyilikle karşılık vermesi de mümkün değildir. Allah af edicidir af et etmeyi sevdiği gibi af edenleri de sever. Allah af eder ben af etmem diyenler, Allah’ın rahmetine sanıyorum çok ihtiyaç duymuyorlar.

Ebu Davut ve Tirmizi’nin rivayet ettiği bir hadiste Allah Resulü “Allah, merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, sizler yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semada bulunanlar da size rahmet etsinler” buyuruyor…

Ben şu kadar iyilik yaptım ancak şöyle nankörlük gördüm diyenler, Allah’ın sınırsız nimetine karşılık, insanoğlunun nankörlüğüne rahmetle/merhametle karşılık veren Allah’ın af ediciliğini görmüyorlar mı? Yada kendi hata ve günahları için Allah’tan rahmet beklemiyorlar mı? Af etmek ilahi bir vasıftır ve her Müslümanın bu vasfı kuşanması gerekir. 

Hz. Ebu Bekir, Mistah isimli bir fakire devamlı olarak yardımda bulunuyordu. Kızı Hz. Aişe’yi hedef alan İfk hadisesinde onun da iftiracılar arasında yer aldığını görünce, bir daha ona ve ailesine iyilik yapmayacağına dair yemin etti. Hz. Ebu Bekir’in yardımı kesilince Mistah ve ailesi perişan bir hâle düştüler.

Bunun üzerine şu ayet nazil oldu: “İçinizden faziletli ve servet sâhibi kimseler, akrabaya, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere (mallarından) vermeyeceklerine dair yemin etmesinler; affetsinler, bağışlayıp geçsinler. Allah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” (Nur, 22)

Ayet nazil olunca Hz. Ebu Bekir hatasını anladı ve eskisi gibi yeniden Mistah’a yardım etmeye başladı. Bir insana karşı yapılabilecek en büyük kötülüklerden biride kızına atılan iftiralardır. Onca iyiliğe karşılık, bu iftiralara alet olanların bile af edilmesini ve onlara iyilik yapılmasına devam edilmesini istiyorsa Kuran, ve Allah Resulünün arkadaşları bu ilahi emri yerine getiriyorlarsa, bizde bunları bildiğimiz halde af edici olamıyorsak doğru bir davranış içerisinde değiliz demektir.

İslam ahlakının önemli özelliklerinden biride yaptığınız iyilikleri unutmak, yaptığınız iyiliklerin çetelesini tutmamaktır. Yaptığımız iyiliklerden bir karşılık beklememektir. Yaptığımız iyiliklerden karşılık bekliyorsak, bu bir anlamda borç vermektir. Elbette borç vermekte bir iyiliktir. İyilik yapıp karşılık bekliyorsak verdiğimiz borcun geri ödemesini bekliyoruz demektir. Karşılık beklenmeyen iyilik borç değil sadaka vermek gibidir. Sadaka verdiğimizde bir geri ödeme beklemeyiz. Sadece ve sadece kulluğumuzu sunduğumuz rabbimizin rızasını bekleriz.

Yaptığımız iyilikleri unutmanın erdem olduğu kadar bize yapılan iyilikleri unutmamakta İslam ahlakının gereği erdemli bir davranıştır. Bize yapılan iyilikleri unutmamak aynı zamanda bizi vefalı bir insan yapar.  

Ne yazık ki bugün kendi yaptığımız iyilikleri unutmayıp, çetelesini tuttuğumuz ve bizlere yapılan iyilikleri unuttuğumuz için uzun dostluklar kardeşlikler sürdüremiyoruz. Yıllarca onca iyiliğine, güzelliğine şahit olduğumuz insanların bir hatasını yada yanlışını gördüğümüzde dostlukları silip kardeşlikleri bitirebiliyoruz.  

Hatib b. Ebu Belta Mekke’nin fethi için yapılan hazırlıkları Kureyş’in bazı ileri gelenlerine haber veren bir mektup yazmış ve bu mektubu Sare isimli bir kadınla Mekke’ye göndermek istemişti.  Olayı vahiyle öğrenen Allah Resulü Hz. Ali, Zübeyr b. Avvâm ve Mikdad b. Amr’ı, Sare’yi yakalayıp getirmekle görevlendirdi ve onu bulabilecekleri yeri de haber verdi Adı geçen sahabiler Mekke-Medine yolunda kadını yakalayıp mektubu ortaya çıkardılar ve Hz. Peygamber’e getirdiler. 

Allah Resulü Hatıb’ı çağırtarak mektubu gösterdi ve niçin böyle davrandığını sordu. Hatıb, Hz. Peygamber’den acele karar vermemesini isteyerek aralarında bir anlaşma bulunan Kureyş’e samimiyetle bağlı olmadığını, muhacirlerin Mekke’deki mallarını ve ailelerini koruyacak yakınları olduğu halde kendi yakınlarını himaye edecek kimsesi bulunmadığını, bu sebeple Mekkelileri kendisine minnettar bırakmak suretiyle akrabalarını korumak istediğini belirtti. 

Allah Resulü onun savunmasını kabul etti. Allah Resulü Hatıb’ın öldürülmesini isteyen Hz. Ömer’e onun Bedir savaşına katıldığı söyleyerek, böyle bir ihanet karşısında bile insanların iyiliklerini güzel yanlarını hatırlamanın önemini bizlere göstermiş oldu. 

Sonuç olarak Müslüman emin ve güvenilir, güzel ahlaklı insan olmak zorundadır. Bu güzel ahlakın ufuk noktası ise kendi yaptığımız iyilikleri unutup, bize yapılan iyilikleri unutmamaktır. Kendi hatalarımızı, yanlışlarımızı unutmamak sorgulamak bir daha yapmamaya çalışmaktır ancak bize yapılan hata ve yanlışları ise af edip unutmaktır. Böylece bize yapılan kötülüklere iyilikle karşılık verebilmektir.

Rabbim bizleri Hz. Ali gibi İslam ahlakının tüm bu güzelliklerini kuşanan Müslümanlardan eylesin….  

 

Kaynak: Ekran Gazetesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR