“Hızlı ve yavaş düşünmek” kitabında Daniel Kahneman şöyle der: “Aşikâr olanı görmeyebiliriz aynı zamanda körlüğümüze karşı körüzdür”
Bu ifadelerinin yaşamda sıkça karşılaştığımız yani yaşadığımız olayları bir deneyle örneklendirir: Görünmez Goril Deneyi.
Birbiriyle paslaşan biri siyah diğeri beyaz iki basketbol takımıyla ilgili kısa mesajlı bir film çekerler. Filmi izleyenlerden siyah formalı oyunculara aldırmayıp beyaz takım oyuncuların attıkları pasları saymaları istenir. Videonun ortasında ise goril kıyafetlerine bürünmüş bir kadın belirir, sahayı boydan boya geçer ve göğsünü yumruklayıp gider. Binlerce insan videoyu seyreder ve yaklaşık yarısı olağandışı bir şey görmez yani gorili görmemişlerdir.
Körlüğe neden olan “sayma görevi” ve özellikle “takımlardan birini göz ardı etme” talimatıdır.
Bu talimatı almadan önce videoyu izleyen birisi gorili görürken, talimatı alan kişi ise gorili görmez olur.
Daha önce sevgi ve nefretin hakikati görmemize engel olduğuna dair bir yazı yazmıştım. Bu deney bunun ispatı mahiyetinde; sevgi de nefret de hem kalp gözünü- kalbî görme- ve hem de baş gözümüzü kör eder.
Buna odaklanmayı- deneyde sayma ve göz ardı etme- da eklediğimizde aslında günlük hayatımızda ve özellikle de zihni dünyamızda neleri kaçırdığımızı/göz ardı ettiğimiz ve neleri ötekileştirerek güzelliklerinden, iyiliklerinden mahrum kaldığımızı; ilaveten ne tür yanlış ve günahlarına ortak olduğumuzu görür ve anlamış oluruz. Karanlık bir ortamda masaüstü lambası misali ışıttığı alanın dışında kalan her yer karanlık ve yok hükmünde kalır; öyle algılarız. Algılarız da bu da hayattaki en büyük yanılgımız, hatamız olur.
Böylesi bir yöntemle yaşayan birisinden “Hikmet”, ”şecaat”, “iffet” ve sonuç olarak “Adalet” beklemek de beyhude bir bekleyiş olur.
Çaresi nedir? Diye soran olursa derim ki: Saymayacaksınız ve diğerini göz ardı etmeyeceksiniz. Bir başka ifadeyle resmin bütününü görmeye çalışıp figürlere, çizgilere, renklere takılıp derede boğulmayacaksın. Kur’an bu görme-düşünme- şekline “Tedebbür” diyor. Efelâ yetedebberûne-lkur-âne em ‘alâ kulûbin akfâluhâ/ yoksa Kur’an’ı tedebbür etmezler mi; yoksa kalplerine kilit mi vurulmuş.
Tedebbürle bakacaksın ki resimden sana hikmet feyezan etsin…