22. 09. 2018 Cumartesi
İnsan; türlü türlü dinler tarafından kuşatıldığından, yaşantısı ona huzur vermiyor. Savruldukça da duyarsızlaşıyor. Bir yerden sonra, etkisinde kaldığı dinler kültürel bir birikim olmaktan öteye geçemiyor, dine ait kavramlar kalbî ve vicdanî bir duygu durumu halini alıp değersizleşiyor.
Allah´ın dini için de aynı duyguları yaşıyor.
Dinin öngördüğü hayattan kopup kimi sembolik ritüellerden huzur arıyor.
Kimi sorumlulukları yerine getirmek ağır geliyor kendisine, TV ekranında bir hoca efendiyi dinlemek daha kolayına geliyor. Dini görünümlü herhangi bir partiye oyunu verince hacca gitmiş gibi hissediyor kendini?
Kendisinden, amelce, daha kötüleri görüp, kesinlikle cennete gideceğini düşünüyor.
Kafası rahat?
Peki gerçek nedir?
En önemlisi de din nedir?
İslam dinler arasından bir din midir?
İnsanın dinsiz yaşamadığını gördük? Bir şekilde dini var. Dinsiz olması mümkün değil?
Toplumun kahir ekseriyeti türlü türlü dinlere mensupken ve doğru bir din üzerinde bulunduğunu sanıyorken gerçek din nedir?
İnsan hangi durumlarda Allah´ın dinine mensuptur?
Hangi durumlarda Allah´ın dini ile bir alakası kalmamıştır?
Kişinin kendini Allah´ın dininde hissetmesi mümkün müdür?
Şu halde Kur´an ışığında kısaca konuyu irdeleyebiliriz.
?DİN?, sözcük olarak, D-Y-N köklerinden türemiştir. Üstünlük, egemenlik, itaat, itaatkar olarak bir güce teslim olmak, zorlamak, borçlanmak, birinin emrine girmek, birinin egemenlik ve otoritesine boyun eğmek, şeriat, yol, millet, hesaba çekmek, ceza ?mükafat vermek?
DİN kavramsal anlamlarından uzaklaşınca, içeriksel olarak vicdanlardaki Allah inancıyla sınırlandı. Allah, kanun koyucu olarak, kabul edilmeyince de O´nun yerine başka otoriteler /merciler kondu.
Allah vicdani bir duygu durumuna sınırlandırılınca statükolar boy verdi hayatın tüm alanlarında. Kulluk ve itaat Allah´a ait iken O´nun kanun koyuculuğu sulandırıldı ve O´na ait olmayan kanunlar insana dayatılmış oldu. Böylece DİN; Allah´a ait bir hayat nizamı, hayatın tamamına yön veren kanunlar bütünü olmaktan çıkmış/çıkartılmış oldu. Kalbi ve vicdani bir ŞEY olarak, ?yaşansa da yaşanmasa da pek fark etmeyen? bir sıradanlığa dönüştürüldü. Din keyfi bir duygu olarak algılanmaya başlandı. Allah´ın emir-yasak toplamı anlamındaki kanunları, insani keyfiliğine teslim edildi. Bir sembol hükmünde, bilinçaltlarına gönderilerek, sadece muhafazakar iktidarlara alan açılmakla kalmadı türlü türlü iktidar alanlarına da yer açılmış oldu. Bir başka ifadeyle din, Allah´ın kabul edeceği YEGANE DİN olmaktan çıkartılınca ?KARMA DİN? kimliğine büründürüldü. Allah´tan ve başka otoritelerden izler taşıyan kanunlara evrildi. Bazen de Allah´a asla yer verilmedi? Adı İSLAM olan Allah´ın Din´i, bambaşka, karışık bir sunum hali aldı. İbadet alanları da tıpkı itikat alanları gibi kirletildi. En çok da siyaset içerisinde kirletildi.
Geçmişte de durum farklı değildi.
Siyasileştirme yoluyla Din´in zihinlerde kirletilmesi örneği Kitap Ehli´nin şu haliyle sunulmaktadır:
?De ki: Dininizde haksız yere sınırı aşmayın, Daha önce şaşmış, birçoğunu saptırmış ve Allah´ın YOLUNDAN dalalete düşmüş bir topluluğun heva ve heveslerine uymayın.? (Maide-77)
Kitap ehli kendilerine gönderilen peygamberleri bu makamdan çıkartıp uluhiyet makamına yerleştirmeye çalışarak haddi aşmışlardı. Böylece heva ve hevesleri ile sadece dinlerinden çıkmamışlar yeni bir din ve inanış geliştirerek kitlelerin yoldan çıkmasına da sebep olmuşlardır.
Kur´an´da dine vurgu bu yüzden nettir: Halis bir şekilde Allah´a kulluk edilecektir.
?De ki: Bana, dini Allah´a halis kılarak O´na kulluk etmem emrolundum. Ve Müslümanların ilki olmakla emrolundum.? (Zumer/11-12)
İnsanın kendini Allah´ın dininde hissetmesinde bir başka belirteç de korku duygusudur.
?Göklerde ve yerde her ne varsa hepsi O´nundur. Din de O´nundur. Durum bu iken Allah´tan başkasından mı korkuyorsunuz?? (Nahl-52)
Yerde ve gökte basit birer varlık iken azgınlık yapan ve tuğyanlıklarıyla despotça dayatmalarda bulunan birey veya kurumsal otoritelerden korkmamak, insana kendini dinde hissettiren önemli bir teslimiyet duygusudur.
?Gökte ve yerdekiler ister istemez O´na teslim olduğu halde onlar, Allah´ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O´na döndürüleceklerdir.? (Al-i İmran-83)
Allah´ın dininde olmak O´na kulluk etmek ve bazı ibadetlerle de bunu deklare etmek şeklindedir. Namaz ve zekat sağlam dinin belirteçleridir. Kişi namaz kılarak, zekat vererek bu sağlam dinde kalmaya devam eder.
?Halbuki onlara ancak, dini yalnızca O´na has kılarak ve hanifler olarak Allah´a kulluk etmeleri ,namaz kılmaları ve zekat vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.?( Beyyine-5)
Hükmü uygulamada bazı duygular kişinin dindeki yerini tehlikeye sokabilir.
?Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah´a ve ahiret gününe inanıyorsanız Allah´ın dininde onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun.?(Nur-2)
Gayet net olarak anlaşılıyor ki Allah´ın kanunları(ceza-mükafat) O´nun dini hükmündedir.
Hz. Yusuf´un kendi kardeşini bir cezai müeyyide bahsinde kralın dinine göre değil de Yakup peygamberin dinine göre alıkoyması da bu çerçevede anlaşılabilir.(bkz.Yusuf-76)
Ceza ve mükafat manasındaki uygulama esasının temeli Allah´ın Din´idir.
Din günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O´dur.? (Şuara-82)
?Din gününüm malikidir? (Fatiha-4)
?(Şeytana): Din gününe kadar lanetim senin üzerinedir.? (Sad-78)
Kişi itaat konusunda ceza kanunlarının sahibi olarak Allah´ı mutlak merci görüp, hayatı tanzim eden kanunlarda O´nun yasalarına uymak kişinin Allah´ın Dininde olması bakımından önemlidir. Kişi için yaşamını bu temelde idame ettirmesi, mutlak manada kime itaat ediyorsa aslında ona ibadet ediyor olduğu konusunda bir bilinçtir.
Yeri geldiğinde ?Sizin dininiz size benim dinim bana!? (Kafirun-6) diyebilmek?
Dikkat edildiğinde bir dinde olmak vicdani bir duygu durumu olmanın ötesinde pratik bir haldir. Mekke müşrikleri en temelde Allah inancına sahiptiler ama ibadet sahasında Mekke´deki yüzlerce puttan kendilerini alıkoyamıyorlardı. Bugün de bir yanda Allah´a inanma iddiası diğer yandan da hayatlarından çıkarmadıkları çağdaş putların etkisi bireyi ve toplumu Allah´ın dininden uzaklaştırmaktadır. Çağdaş put etkisi insanların yaşam tarzlarına sirayet ederek etkisini arttırmakta , etki alanını genişletmektedir. Din adım adım gündelik hayattan dışlanmaya devam etmektedir. Siyaset, ekonomi, hukuk, aileden genişleyen sosyal yaşam? vs.. Allah´ın dininden başka başka dinlerle şekillenmektedir.
?Yoksa Allah´ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara meşru/şeriat kılacak ortakları mı var? Eğer kesin yargı bulunmayacak olsaydı aralarında hemen hükmedilirdi. Doğrusu zalimlere can yakıcı azap vardır.? (Şura-21)
Hakimiyet konusunda Allah asla ortak kabul etmemektedir. Yerde ve göklerde yegane ilah sadece kendisidir.
?Dikkat et halis din yalnız Allah´ındır. O´nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah´a yaklaştırsınlar diye yakınlık gösteriyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkarcı kimseyi doğru yola iletmez.? (Zumer-3)
Konu ile alakalı Kur´an daha bir çok örneklemeyle dinin anlaşılmasına yönelik örnekler vermektedir.
Allah katında tek geçerli din olan İslam´da olmanın daha net anlaşılmasının yolu Kur´an´ı hayata rehber kılmak ve ona tabi olmaktan geçmektedir.
Kişinin kendini Allah´ın Dininde hissetmesi de hayatın pratikleri ile Kur´an´daki net izahları bir araya getirmek ve kendini bu izahlara yakın bir halin içinde görmekle mümkündür.
Allah katında hiçbir değeri olmayacak dinlerden yakayı kurtarmanın da ölçüsü budur?