Gezegenimizdeki mevcut tatlı su kaynakları maalesef ki alarm veriyor. İnsanoğlu olarak elimizdeki nimetler sonsuzmuş gibi davranmak en büyük yanılgılarımızdan biridir. Su zengini bir ülke olmadığımız halde su kaynaklarımız tükenmez bir hazineymiş gibi davranıyoruz.
UNESCO’nun öngörüsüne göre, on yıldan daha kısa bir zamanda su kıtlığı ile karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz ve ürkütücü bir problem. Dünya çapındaki uzmanların açıklamaları da biran önce bu konuda bireysel tedbirlerin yanında devletler nezdinde çok büyük önlemler alınması için hayati bir uyarıdır.
Su kıtlığı ile karşı karşıya kalmanın tam olarak ne demek olduğunu anlayabilmek için çok uzun saatler boyunca aileleri için su taşıyan Afrikalı kadın ve kızların yorgun bedenlerine, bıkkın gözlerine bakmalı. Haber ya da belgesel programlarında onların su yoksulluğuna bağlı yaşadığı drama şahit olmuşsunuzdur. Şimdi gözünüzün önüne kurumuş çorak topraklar, susuzluktan kırılmış insan ve diğer canlılar, salgın hastalıkların pençesine düşmüş çocuklar gelmedi mi? Gambiya, Somali, Mozambik, Mali, Cibuti’nin de aralarında olduğu birçok Afrika ülkesinde bu sorun çığırından çıkmış durumda. Şu bir gerçek ki kaynakları çok zengin olmasına rağmen birçok Afrika ülkesinin bu sıkıntıyı yaşaması çelişkilerle dolu; burada dikkat çekmek istediğim farklı sebeplerle su kıtlığı yaşanabilir fakat sonuçları aynıdır; örneğin kuraklığın etkisi ile tarımın felç olması, tüm canlıların yaşamlarını sürdürmekte çektiği çok büyük zorluklar, ortaya çıkacak ölümcül salgın hastalıklar gibi...
Kuraklığın şiddetli etkisinden korunmak, su kıtlığı ile karşı karşıya kalmamak için biran önce büyük önlemler alınmalı. Son yıllarda yerküre, hızlı ve anormal bir şekilde ısınmayan başladı. Giderek etkisini artıran bu küresel ısınma, uzmanların öngördüğü ve gittikçe yaklaşan felaketin çok uzak olmadığını gösteriyor.
Peki yaklaşan bu tehlikeye karşı ne yapılmalı? Örnek olarak, gereksiz yere su tüketiminden kaçınıp, az ve verimli kullanma yoluna gidilmeli, kullanılan suyu, mümkün olan başka bir işte kullanmalı ve suyu arıtmak suretiyle geri dönüştürmeliyiz. Açık bıraktığımız çeşmeler, ihtiyaçtan fazla kullanımlar, kullanılan suyu mümkün olan başka bir yerde kullanma imkanını değerlendirmemeler, tarımsal sulamadaki yanlış yöntemler devam ettikçe su sorunu gittikçe devleşir. İnsan eliyle tahrip ve yok edilen ormanlarımızın durumu biran evvel ciddi bir şekilde ele alınılıp, önlemler arttırılmalı çünkü orman demek nefes demek, su demek...
Giderek büyüyen bu sorun, geri döndürülemez bir hal almadan kişi ve devlet bazındaki tedbirlere hız kazandırılmalı.