Hasan POSTACI

Tarih: 31.12.2022 11:28

Kanayan Bir Hafıza Olarak Roboski

Facebook Twitter Linked-in

Toplumsal vicdanda derin izler bırakan kimi olaylar vardır yıllar geçse de tarihsel hafsalada kanayan bir yara olarak sarsıcı etkiler oluşturmaya devam eder. 11. yılını geride bıraktığımız Roboski’de 28 Aralık 2011’de savaş uçaklarının bombalaması sonrası çoğu çocuk 34 sivil masum insanın hayatını kaybetmesi ile yaşanan trajedi ve geçen sürede olayla ilgili yaşanan ihmaller, duyarsızlıklar, her türlü araçsallaştırmalar, hukuk mücadelesinde yaşanan handikaplar ile sosyopolitik izlerini her geçen gün derinleştirdiği görülür.

Çözüm sürecinin umut ikliminde gerçekleşen ve  silahlı kuvvetlerin F-16 savaş uçaklarının defalarca saldırı sortileri ile gerçekleşen bombalarda meydana gel ölümlerin detaylarına bakıldığında tam bir “Kırmızı Pazartesi” süreci yaşandığı söylemek abartı olmaz. Sınır kaçakçılığına mecbur bırakılmış Roboski köylülerinin eşek ve katırlarla üç beş kuruşluk kazanç elde etmek için rutin olarak yaptıkları sınır kaçakçılığı diye tanımlanan ve bir yaşam biçimi haline gelmiş olan ticaretin her detayı bölgede görevli jandarma ve askeri yetkililer tarafından bilinmesine rağmen bu katliamın önüne geçil-e-memiştir.

Sonrasında devlet erkanının yaşamını yitirenlere bölgenin terör koşullarının doğal basit bir ihmali düzeyinde yaklaşmaları, olayın sorumluları üzerinden etkili bir yargı sürecinin başlatılamaması, tazminat ve yarım ağız özürler üzerinden kapatılmak istenmesi gibi yaklaşımlar sürecin bir trajediye dönüşmesini beraberinde getirmiştir.

HDP’nin siyasi bir malzemeye ve sonradan daha net bir açıklıkla belirginleşen FETÖ’nün Taraf gazetesi üzerinden Ak Parti’ye yönelik bir ajitatif medya araçsallaştırmasına dönüştürülmesi sürecin adalet ve vicdan boyutunu zayıflatan etkileri beraberinde getirdi.

Mazlumder İstanbul ve Van şube organizasyonuyla Roboskili ailelerin İstanbul’a getirilerek tüm  İslami camiaların ziyaret edilmesi ve ortak basın açıklaması yapılması Ak Parti politikalarına yönelik eleştirinin adil şahitliği bağlamında bir dönüm noktası oldu. Kimi İslami yapılar tarafından sürecin ürkekçe sahiplenilmesine rağmen bu duruş Ak Parti İslami çevrelerle arasındaki ilişki ikliminde onurlu bir ilk adımı oluşturduğu söylenebilir. Ancak sonrasında Mazlumder’in Roboski anma iftarına Fatih caminde verilen gözdağı ve tehdit ve ardından Mazlumder’e yönelik kayyum ataması, beş şubenin kapatılması bunun ağır bedelleri olarak ortaya çıktı. Kayyum sonrası Mazlumder İnternet ana sayfadaki Roboski adalet mücadelesini sembolize eden  Roboski takvimi son yaprakları yeni dönemin sadakati olarak koparıldı. 

Roboski adalet mücadelesi 11 yıllık geçen zaman içinde hala toplumsal vicdanı onaran bir karşılık, hukuksal bir sonuç oluşmadığı görülür. Olayın toplumun kahir ekseriyetinin duyarlılığı sonrası ilk kez TBMM İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurulan Uludere Alt Komisyonu olayı soğutmaya yönelik atılan bu adımı ancak 15 ay gibi çok uzun bir süre sonra Mart 2013’te hazırladığı 84 sayfalık raporla tamamladı. Ancak dağ fare doğurdu. Operasyonla ilgili tek bir sorumlu bile zikredilmedi. Kimlik tespitinin imkansız olduğu belirtilen raporda olayın kasten yapıldığına dair bir delilin bulunmadığı gibi akıllara zarar bir sonuca varıldı. Sanki devletin silahlı kuvvetleri hiyararşisi, emir komuta zinciri, istihbarat süreci, yerel askeri birimlerin bilgilendirmeleri gibi hususlar hiç yokmuş gibi davranıldı.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 11 Haziran 2013 tarihli dosya ile ilgili yargı sürecinde taksirle ölüme sebebiyet vermek tespiti ile dosyaya “görevsizlik” kararı vererek dava dosyasını Genelkurmay Askeri savcılığına gönderdi. Savcılık Ocak 2014’te “Takipsizlik” kararı vererek davayı sonuçlandırmak istedi.

HDP hukukçularının yönlendirmesi ile yakınlarını kaybeden aileler Temmuz 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru hakkını kullanarak müracaat etti. Ancak mahkeme başvuruyu başvuruda eksiklikler olduğu ve süresinde giderilmediği gerekçesi ile 24 Şubat 2015 tarihinde usule aykırılıktan reddetti.

Yaşamını kaybedenlerin yakınlarından oluşan 281 kişi, 2016 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AHİM) başvurdu. AHİM iç hukuk yollarının tüketilmediği gerekçesi ile 17 Mayıs 2018’de başvuruyu reddetti.

Dönemin Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın bir televizyon programında “Uludere konusunun, uçak konusunun tekrar inceleneceğini düşünüyorum” sözlerinin ardından ise dava avukatları, Haziran 2019’da Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu. “Yeni delil varlığı” sebebiyle Roboski dosyasının yeniden açılmasını talep etti. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı ise “yetkisizlik” kararı vererek, dosyayı Uludere Cumhuriyet Savcılığına gönderdi. Haziran 2019’da yapılan başvuruyla ilgili henüz bir işlem gerçekleştirilmedi.

11.yılda yapılan anma törenlerinde Roboski davasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde (AİHM) kabul edilmemiş olmasında Şırnak Barosunun sorumluğunun bulunduğunu söyleyen HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, süreci takip etmediği için HDP Hukuk Komisyonu’nu da eleştirdi.

Roboski’de aile fertlerini kaybeden ve daha sonra HDP’den milletvekili olan Ferhat Encü 11. yıl dolaysıyla yaptığı açıklamada 11 yılda hiçbir sorumlunun yargılanmadığını hatırlatarak; “Roboskili aileler olarak iki talebimiz var, katliamı yapanların yargılanması ve cezalandırılması, bir diğeri de Kürt sorunun siyaset yoluyla, barışla çözülmesi, çünkü bu katliam, Kürt sorunu çözülmediği için yaşandı.” ifadelerine yer verdi.

Geçen 11 yıl içerisinde hala Roboski’ye adalet gelmedi. Araçsallaştırılan Roboski ilke ve değer merkezli adalet mücadelesinin, siyaset arayışlarının önemli bir göstergesi olmaya devam edecektir.

 

Kaynak: farklı bakış


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —