Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Halil ÇİFTÇİ


Jeopolitik Dönüşümde Türkiye'nin Rolü ve Geleceği

Halil Çİftçi'nin "yeni" yazısı...


Yaşadığımız yüzyıl içinde dünyadaki dengeler, zamanın getirdiği siyasi, politik ve emperyalist reflekslerle hızlı bir şekilde değişmektedir. Oyun kurucular, çıkarlarının gölgesine kendini yeniden konumlandırmaktadır. Bu hızla değişen dünya düzeninde, gelişen teknoloji ve farklılaşan insan ihtiyaçları, ülkelerin stratejik konumlarını belirlemektedir. İnsanlığın zihin dünyasını okuyabilen uluslar, emperyalist fikirlerini ve emellerini istedikleri topluma aksettirebiliyorlar.Bir ülkeyi fiziksel olarak işgal etmek, eskisi kadar etkili ve verimli bir yöntem olmaktan çıkmıştır. Teknolojinin sunduğu olanaklar sayesinde, "dijital işgal" ya da "kültürel yayılma" daha ucuz, daha hızlı ve daha az görünür hale gelmiştir. Bu strateji, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, Çin gibi ülkelerin iştahını kabartmaktadır. Dijital platformlar, sosyal medya, yapay zeka ve diğer ileri teknolojiler, bir toplumun fikirlerini, kültürünü ve hatta değerlerini şekillendirmede etkili bir araç olarak kullanılmaktadır.

Çin, bu alanda Amerika’nın önüne geçerek dünya üzerindeki güç dengesini sarsan bir etki yaratmaktadır. Özellikle yapay zeka ve taklitçi teknolojik bilgi transferinden elde ettiği kazanımlar, ona çok önemli bir yer edinme fırsatı sunmaktadır. Çin, bu teknolojiler aracılığıyla küresel ekonomi ve siyasette daha baskın bir aktör olma yolunda ilerliyor. Yapay zeka ve otomasyon gibi teknolojiler, sadece endüstriyel alanda değil, aynı zamanda ulusal güvenlik, kültürel hegemonya ve jeopolitik strateji açısından da büyük bir stratejik avantaj sağlamaktadır.Amerika'nın küresel hâkimiyetini sarsan bu yükseliş, sadece askeri gücü değil, aynı zamanda bilgiye dayalı gücü de devreye sokmaktadır. Teknolojik gelişmeler, ülkeler arasında bilgi savaşı halini almakta, bir ülkenin dijital altyapısı, kültürel etkisi ve ekonomik stratejileri, diğerlerinden daha belirleyici hale gelmektedir. Bu bağlamda, gelecekteki "oyun kurucular" sadece askeri ya da diplomatik gücüyle değil, aynı zamanda teknoloji, inovasyon ve dijital altyapılarına dayalı güçleriyle de belirlenmektedir.Bu değişen dünya düzeninde, geleneksel güç dengeleri yerini yeni dinamiklere bırakmaktadır. Eski emperyalist yöntemler, çok daha sofistike ve dijital biçimlere bürünmüşken, dünya devletleri, bu yeni oyunun kurallarına adapte olabilmek için farklı stratejiler geliştirmeye başlamıştır. Bu oyun, sadece güçsüzlere değil, aynı zamanda güçlü ülkelere de yeni fırsatlar ve tehditler sunmaktadır. Zihinsel, kültürel ve dijital alanda kurulan yeni egemenlikler, tüm dünya için birer "yeni oyun kurucular" yaratmaktadır.

Türkiye, bu yeni oyun düzeninde birçok badireyi atlatarak, Gezi Parkı, 17-25 Aralık ve 15 Temmuz süreçlerinden sıyrılarak kendi kimliğini bulma ve bölgesel aktör olma yolunda emin adımlarla ilerlemeyi başarmıştır. Karabağ’dan Libya’ya, Suriye’den Afganistan’a kadar geniş bir coğrafyada, Müslüman ülkelerde istikrarın hakim olması için çeşitli diplomatik girişimlerde bulunmakta ya da tecrübe paylaşımında bulunmaktadır. Bu çaba, hem değerli hem de anlamlıdır. Tarih boyunca, emperyalist ülkelerin bilgi ve altyapısından beslenen İslam toplumları, ilk defa bir İslam ülkesinin devlet tecrübesi ve desteğini görmekte, bu durum ise mevcut denklemi değiştirebilecek potansiyele sahiptir.Türkiye’nin bu noktada edindiği deneyimler, sadece iç politikadaki başarılarla sınırlı kalmamış, aynı zamanda bölgesel liderlik vizyonunu pekiştirmiştir. Bu tecrübeler, Türkiye'nin çağının ötesinde attığı adımlar ve uzun vadeli stratejik yatırımlarının bir sonucu olarak değerlendirilmelidir. Batılı ülkelerinin ileri teknolojilerle günümüz dünyasında rekabet ederken, Türkiye, sadece bu teknolojileri takip etmekle kalmamış, daha ileri teknolojilere ulaşmaya çalışmış ve bazı alanlarda bu ülkeleri geride bırakmayı başarmıştır. İHA ve SİHA teknolojisi, Türkiye'nin bu alandaki başarısının en somut örneklerinden biridir.Yerli otomobil üretiminde içten yanmalı motor yerine elektrikli araç üretme kararı da Türkiye’nin geleceğe yönelik vizyonunun bir göstergesidir. Türkiye’nin attığı bu tür adımlar, küresel ekonomik ve teknolojik sistemdeki yerini sağlamlaştırma amacını taşırken, aynı zamanda yerel üretimi teşvik eden ve dışa bağımlılığı azaltan bir stratejiyi de içermektedir. Bu bağlamda, Türkiye'nin uluslararası düzeydeki stratejik hamleleri, sadece askeri veya diplomatik başarılarla değil, aynı zamanda teknolojik alanındaki ilerlemelerle de desteklenmektedir.

Türkiye, kendi yolunu çizerek ve bölgesindeki istikrara katkıda bulunarak, gelecekteki “yeni oyun kurucular” arasında yerini almak için hızla adımlar atmaktadır. Bu sürecin en önemli unsurlarından biri, sadece bir askeri ve diplomatik güç olmanın ötesinde, Türkiye'nin teknoloji, yenilik ve sürdürülebilirlik alanlarında gösterdiği kararlılıkla küresel düzeydeki etkisini artırmasıdır. Hem kendi halkına hem de bölgede yer alan diğer ülkelere sunduğu destek ve tecrübelerle, Türkiye, yeni dünya düzeninde güçlü bir oyuncu olma yolunda ilerlemeye devam etmektedir.

Bugünlerde Avrupa Birliği ve BRICS gibi küresel organizasyonların, Türkiye'yi yanlarında görme çabaları da bu nedenledir. Küresel güvenlik kaygıları ve Amerika merkezli güvenlik politikaları, Avrupa başta olmak üzere birçok ülkenin uykularını kaçırmaktadır. Ukrayna-Rusya savaşında da görüldüğü gibi, Amerika’nın kışkırtmasıyla arenaya çıkan Ukrayna’yı bile, kendi maddi kaygıları söz konusu olduğunda harcamaktan çekinmemektedir. Amerika'nın başkanı Donald Trump’ın ticari kaygılarla yeniden bir rol belirleme çabası, dünyada sığınılacak limanın Amerika merkezli bir yaklaşımından uzaklaşılmasına yol açmıştır.Bu süreç, Türkiye’nin jeostratejik konumunun önemini gözler önüne sermekte ve yeni fırsatlar sunmaktadır. Türkiye, sadece bölgesel bir güç olmanın ötesinde, küresel ölçekte stratejik bir oyuncu haline gelmektedir. Küresel güçler arasındaki bu kaymalar, Türkiye'ye diplomatik ve ekonomik alanda yeni fırsatlar yaratırken, aynı zamanda eski ittifaklardan bağımsız olarak kendi yolunu çizme imkanı tanımaktadır. Türkiye'nin mevcut konjonktürel ortamda, stratejik pozisyonunu kullanarak maksimum fayda sağlaması mümkündür. Özellikle Avrupa ve Asya arasındaki köprü rolü, Türkiye’ye hem ekonomik hem de siyasi anlamda büyük avantajlar sunmaktadır.Daha da önemlisi, Türkiye’nin bağımsız dış politikası ve bölgesel güvenlikteki artan rolü, küresel düzenin yeniden şekillendiği bu dönemde önemli bir jeopolitik fırsat yaratmaktadır. Türkiye'nin, Batı’nın eski güvenlik paradigmasından uzaklaşan, daha çok kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden politikaları, ona sadece bölgesel değil, küresel ölçekte de daha fazla etki alanı kazandıracaktır. Bu yeni dönemde Türkiye'nin stratejik hamleleri, ona daha fazla diplomatik ve ekonomik güç sağlayacak ve uluslararası ilişkilerde daha belirleyici bir aktör haline gelmesine olanak tanıyacaktır.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR