Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Mustafa KOLCU


İYİ Kİ CAMİLER İYİ Kİ HOCALAR VAR

Mustafa Kolcu'nun yeni yazısı;


İnsan, çoğu zaman kaybetmediğinin kıymetini bilemez derler. Hayatlar yaşanırken, bir karşılık ödemeden faydalandığımız nice nimet vardır. Bu nimetlerin başında ise Allah’ın kullarına rehberlik edecek ayetleri ve onları örnekleyecek resulleri göndermesi gelir. Bunlar, bireysel ve toplumsal hayatı derinden etkileyen önemli dinî öğretilerdir. Dinî alanın en temel unsurlarından biri de mescitler ve orada hizmet eden hocalardır.

Camiler / Mescitler Olmasaydı

Mescitler; secde edilen mekânların, secdeye eğilen kalplerin, Rahman’a yönelmiş başların, zikre durmuş dillerin ve hakikate teslim olmuş akılların şahididir. Yeryüzündeki en kıymetli mekânlar, secde ile arasına engel koymayanların uğrak yeridir.

Hayatımızda mabetlerimiz olmasaydı, çok şeyimiz eksik kalırdı. Mahallelerimiz sağır, kalplerimiz aç kalırdı. Sokakta oynayan çocuk ezandan mahrum olur, aileler İslam’ın manasından uzak düşerdi.

Sevgili Peygamberimizin hicretin zorlukları ve yorgunluklarına rağmen Kuba’ya varır varmaz ilk işi mescit inşa etmek olmuştur. Bu durum, birlikte düşünmek ve tefekkür etmek için en uygun mekânların mescitler olduğunu göstermektedir.

Müminlerin bulundukları yerlere mescit inşa etmeleri, her zaman Kâbe’ye, ilk mabedin izine duyulan sadakatin ifadesidir: “Biz, Beyt’i (Kâbe’yi) insanlar için toplanma yeri ve güvenli bir mekân kıldık.” (2/Bakara, 125)

Bu anlayışı hayatın her alanına yaymak gerekir. Secdeye tanıklık eden her mekân, görüntüsüyle değil, Allah katındaki değeriyle kıymet kazanır.

Dinî bilgiye ulaşmayı sağlayan mekânların insanlığa kattığı değerin farkında olmak gerekir. Beş vakit namaz için, cuma namazında cem olmaya imkân tanıyan; bireyleri cemaate dönüştüren ve Kur’an sofrasında bir araya getiren camilerimiz çok kıymetlidir.

Asıl mescit, müminin kalbidir. Orası, her daim Allah’a secde edilen yerdir. Bu bilinçle kurulan takva mescitlerinin kıymetini Rahman olan Allah şöyle bildirir:”“Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve yalnız Allah’tan korkan kimseler imar edebilirler. İşte doğru yolu bulanlardan olmaları umulanlar da bunlardır.” (9/Tevbe, 18)

Günümüzde bir kez daha görülmektedir ki, cami merkezli yetişmeyen nesiller, başka merkezlerin ve bâtıl akımların etkisine girmektedir. Diyanet’in öncülüğünde kurulan gençlik merkezleri ve 4-6 yaş grubu Kur’an kurslarının önemi doğru anlaşılmazsa, secdeye tanıklık edecek mekânlara sahip çıkacak nesiller azalacaktır.

Mescitlerin Kıymeti Bilinmezse

Eğer mescitlerin değeri bilinmezse, nifak yayan kötü niyetli kişilerin oluşturduğu yapılar, takva merkezli gerçek mescitlerin yerini almaya başlar. Bugünün Müslüman toplumlarındaki bölünmüşlüğün en büyük sebebi, ayrıştırılmış mescitlerdir. Kur’an-ı Kerim, bu tür mescitleri yerer ve yıkılmasını emreder:

“Zarar vermek, inkâr etmek, müminlerin arasını ayırmak ve Allah ile Peygamberine karşı savaşanlara önceden gözcülük yapmak için bir mescit kurup, ‘Biz sadece iyilik yapmak istedik’ diye yemin edenlerin yalancı olduklarına şüphesiz Allah şahittir.” (9/Tevbe, 107)

Bilenler Olmasaydı

Dinî öğretinin tamamı, bilenler eliyle topluma ulaşır. Yüce Allah’ın elçileri olan resuller; en doğruyu bilen, hikmetle konuşan hem manen hem maddeten topluma önderlik eden seçilmiş insanlardır.

Resullerin bulunmadığı dönemlerde, insanları hakikatle buluşturma görevi bilenlerin omuzundadır. Bu görevi üstlenecek olanlar da elçilerin izini sürmelidir. İslam tarihindeki tüm doğru tebliğlerin iki temel esası vardır:

  1. İlahi vahye uygun bir hayat yaşamak,
  2. Dinî önderliğin karşılığını yalnız Allah’tan beklemek.

Bu çizgiden yürüyenlerin bereketi her çağda görülmüştür. Bu hizmetin mimarı ve mihmandarı ise, resullerin izinden giden hocalardır.

Resul’ün izinden yürümek; insanlığın umudu olmak, hayatın her alanında fedakârlığa talip olmak, zalime ve nifaka karşı durarak Allah’ın rızasını her şeyin üstünde tutmak demektir. O’nun izinde olmak; o izde yürümeyen izimleri reddetmektir.

Camileri yaşayan, canlı mekânlara; birer “Mescid-i Nebevî”ye dönüştüren hocalarımız, Kâbe’yi temiz tutmakla görevlendirilen İbrahim (a.s.) ve İsmail (a.s.)’ın izinde yürümektedir.

Bilenlere Düşen Büyük Görev

Doğru bilgi, doğru ellerde nice gönüllere şifa olur. İslam’ın değerini en iyi bilen de âlim hocalardır. Camilerimizden toplumun her katmanına hizmet sunma aşkıyla çalışan hocalarımızın gayreti, İslam’ın sadık mensuplarını artırmaya devam edecektir.

Zamanında bozulmuş toplumlar üzerinden âlimleri uyaran Yüce Allah şöyle buyurur:“Din adamları ve bilginler, onları günah söz söylemekten ve haram yemekten menetselerdi ya! Yaptıkları ne kötüdür!” (5/Maide, 63)

Her dönemde bilen müminlerin birinci görevi, iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmaktır. Bu görevi yerine getirecek olanların başında gelen de hocalarımızdır. Camide imamlığı, sokakta önderliği, toplumda örnekliği ile ömürlerini Resulullah’ın izinde geçirerek İslam’a hizmet edenlerin kıymeti büyüktür.

Saygıya Layık Saygın İnsanlar

Toplumun her kesiminde, başka kesimlere iyilik ve güzellik taşıyan insanlara büyük ihtiyaç vardır. “Bana ne?” demeyen, yanlış gördüğünde susmayan ve Resulullah’ın şu hadisine kulak verenler saygıya layıktır: “Sizden kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmezse diliyle, ona da gücü yetmezse kalbiyle karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78)

Toplumun maddi ve manevi yapısını koruyan, dünya ve ahiret hayatını gözeten, dinî donanıma sahip bilge hocalarımızın değeri büyüktür.

Ülkemizin en ücra köşesinden en merkezi noktasına kadar Kâbe’nin izinde hizmet eden mescitlerimiz ve bu mekânlarda Resulullah’ın izinde görev yapan hocalarımız, iyi ki varlar.

Her gününü Allah’ın dinine ve insanlığın iyiliğine hizmete adayan, gücü nispetinde topluma fayda sağlayan hocalarımız iyi ki varlar.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR