Minnet sorunu Hz. Muhammed (a.s) daha ilk adımını atarken Allah Teala tarafından dikkat çekilen sorundur.
O´nun risaleti sonrasında da günümüze kadar devam ede gelen bir sorun...
Aralarında kardeşlik ve sevgiyi önceleyen akide bağı bulunsa da, birbirlerini sevmeyenlerin cennete gidemeyeceğine dair peygamber sözleri bulunsa da minnet sorunu tarihin çoğu dönemlerinde ve İslamî Hareketler´ in tarihinde belli ki çözüm bulamamıştır. Kur´an´i ifadeyle ancak kardeş olan ve biri birlerinin velileri olan Müslümanlar her ne hikmetse "ilk adımın uyarı sebebi" olan "minnet" sorununu çözemeyebilmişlerdir.
Minnet sorunu bir engelleyici ve emeği heba edici olumsuza dönüşmesin diye, daha yolun başında, "yasaklanma" şeklinde bir tedbirle karşılaşmıştır.
Biz de "minnet" sorununa Kur´an temelli bakarak, Peygambere yasaklanan bir davranışa, İslami endişeli bireysel veya kitlesel hareketlilik zeminde dikkat çekmeyi amaçladık.
Denilebilir ki minnet duygusu insani kodlarımızda mevcuttur.
Bir duygu durum olarak gerçektir.
Böyle olduğu için sorundur!
İnsanda kodlanmış olmasa veya potansiyel sorun oluşturucu yönü bulunmazsa zaten dikkat çekici olmaz! Hayatın ve insanın gerçekliğiyle, insanın zaaf, hırs, rekabet, başarma, galip gelme, ele geçirme, vs... donatıları ilintili olmayan hiç bir durum zaten sorun da oluşturmaz!
Nihayetinde Allah´ın seçtiği bir kul üzerinden bir toplum şekillenecek, değişimlerden geçen toplum da yeni bir kimlik kazanacaktır... Yeni kimlik ve statüleri onlara dünya ve ahirette kimi kazanımlar sağlayacaktır. Peygamberin şahsında muazzam bir değişim ve dönüşüm hareketi başlayacakken Allah Teala uyarısını yapmaktadır:
"????? ??????? ????????????/ Çoksunma zaafı gösterme/" (Müddessir-6)
"Daha fazlasını bekleyerek iyilik yapma"
"İyiliği başa kakma"
Meal veya anlamları çoğaltılabilir...
Her halükarda Peygamberin daveti insanlık için bir iyiliktir.
İnsanın iyilik karşısında teşekkür etme, minnet duyma gibi bir özelliği bulunabilir... Hele bu iyilik bir ?iyilikler zinciri? şeklinde tezahür edecekse durum daha da önemlidir...
Peygamber, kendisi üzerinden bir değişim ve dönüşüm iyilik hali oluşuyor diye zaaf gösterebilir...
İnsanlar kendisi vesilesiyle Müslüman oluyorlar diye "insani" bir duyguya kapılabilir...
Allah´a karşı bile minnet duyguları gösterebilir! Bu da insani kodlarda mevcut!
Risaletini ifa ederken muhataba borç altındaymış hissi yaşatabilir.
"Kendisi olmazsa bunların hiçbiri gerçekleşmez!" hissi muhatabı borçluluk duygusuna sevk edebilir...
Konu uzatılmaya müsaittir...
İyilik hareketlerinde minnet duygusuna yer var mıdır yok mudur?
Mesele budur!
Karşılıklı minnet duyguları oluşturarak ilişki ve iletişim ağları geliştirmeye yer var mıdır yok mudur?
Bir değişim veya dönüşüm hareketinde, İslamî endişeler içeren çaba veya devinimlerde minnet duygusuna yer var mıdır?
Kur´an´daki hangi ifadeler konuya ışık tutabilir?
Bir kere net olarak diyebiliriz ki bireysel ve kitlesel yaşam alanında "beşerî bir duygu olarak minnet duyma, yaptıkları üzerinden minnet duygusu uyandırma" Peygamber´e yasaklanmıştır.
Daha esaslı okumalar yapıldığında, minnet duygusu uyandırarak iletişim kurma bir bütün halinde yasaklanmıştır.
Kur´an´i bakışla minnet uyandırma hali insanı kısıtlayan, bağımlı kılabilen, özgürlük alanlarını daraltan bir duygudur.
İnsan özgürlüğüne tehdittir.
Yaratıcıya olanı hariç tutarsak, bireysel ve kitlesel davranış alanlarında minnet duygusunu yaşama veya yaşatma aynı zamanda bir tür hastalık belirtisidir.
Minnet duygusu, "mislini veya fazlasını almak" gibi gizli bir tehdit içerir.
"Fazlalık /çoksunma zaafı gösterme!" (Müddessir-6)
Büründüğü örtüden sıyrılan, sokağa çıkması, Rabbi yüceltmesi, tebliğ etmesi, insanların hidayetine aracı olması ...vs. İstenen Peygamber´e, görevinden ötürü muhatapta minnet duygusu uyandırarak borçluluk psikozuna sokması- duygu oluşumunu engellemek suretiyle- yasaklanmıştır. Bu duygu kendi şahsında da yasaklanmıştır. Böylesine zor, anlamlı bir görev için seçilmiş diye Allah´a karşı minnette bulunmak da yasaklanmıştır. Yoruldukça yorulacak, zorlandıkça zorlanacak ... Ne var ki Rabbi razı etmekten öte bir çaresi, çıkışı, tercihi yoktur. Allah´a karşı minnet etme kulda minnet duygusu uyandırmak gibi bir zaafı da beraberinde getirir ki bu yasaktır Peygamber´e... Bir adım daha ileri gidersek, Peygamber´in şahsında, tüm hidayet öncülerine minnet duygusu oluşturma yasaklanmıştır. Gösterilen bütün kapsamlı ve ilintili çabalar Rabbani emir olarak telakki edilmelidir.
Emrin olduğu yerde minnet duygusuna yer yoktur.
"Çoğalma, sayısal artma temennisi veya zaafı gösterme!"
Çoğalmak, sayısal manada artmak, sayısal çoğunluk gücüne erişmek, gücü ele geçirmekgibi duygular "kitle hareketleri açısından" her zaman zaaf veya sorun oluştura gelmiştir.
Salt çoğalmak/güçlenmek zaafı engellenmiştir.
İşin içine çoğalmak temelli güçlenme hırsı girmesin istenmiştir.
Bir kitle hareketi; ihtirası üzerinden maddi manevi çoğalma, din temelli minnet duygularından uzak değildir. Zira böylesi bir hırs kitle oluşumunu beşerileştirir ve beşerî kazanımlar, fırsatlar, rant paylaşımı, mevki-makam bölüşümü ve daha birçok alanda bağlanmışlıklar oluşturarak borçlandırır... Bölüşüm ve paylaşım hareketine dönüşen bir kitle hareketliliğinde, bir yerden sonra, Rabbani rızadan eser kalmaz... "Zorluklara Rabbin için katlan/Rabbin için sabret!" emrinden eser kalmaz!... Zorluklar maddileşir, beklentileşir, "el eli yıkar el de döner yüzü yıkar!" ifadesindeki gibi rant hareketliliğine dönüşür... "Bal tutan parmağını yalar!" felsefesi meşrulaşmaya başlar... Artık katlanılan tüm zorluklar, uzak ya da yakın çıkar ve beklentiler içindir!
Bu tür hareketlerde kitle hareketinin öncüleri "mukabilince karşılık almak hakkı" elde ederler... Hareketliliğe mensup/ taraftar herkes, daha alt bir düzey veya aşamadan daha üst düzey veya aşamalara çıkmayı "öncü kadroya" borçludur!
Oysa ki Kur´an bu hali bir "Acz hali" olarak tanımlamaktadır.
Ayetteki "temnun" menne kökünden gelmekte ve "zaaf" manasında da kullanılmaktadır.
"Çoğalma zaafı gösterme!"
Tarihte; salt çoğalma, güçlenme ve gücü ele geçirerek hükmetme zaafına düşen nice hareketler vardır ki içine düştükleri zaafların fitnesinden insanlık halen yakasını kurtarabilmiş değildir.
İçinde karşılık olan her türlü zaafın Peygamber´e yasaklanmış olması İslami hareketlerde yöneticilerin durumu hakkında önemlidir. Peygamber sadaka veya zekât almayarak bu ruh halini yaşamakla kalmamış, tavır ve davranışlarında muhataplarını ezilmişlik duygusuna sevk eden her türlü iletişim halinden de uzak tutulmuştur.
Peygamberin davetine duyarsız olanların durumları sıralanırken "Yoksa sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki, haksız bir borçtan dolayı ağır bir yük altındalar?" (Tur-40)
Bireysel veya kitlesel insani davranışlarında minnet duygusu işin içine dahil edildiğinde, artık orada Rabbani rıza beklenmemelidir. Seçkin öncüler olarak yeryüzünü imar etmeye talip olanların yönetme anlayışında minnete dair kırıntılar varsa, hareketliliklerinde insanlığın kurtuluşu için ürünler elde edilemeyeceği, çabaların boşa gideceği aşikardır. Hareketlilik içindeki infak bu hususta önemli bir belirteçtir.
"Malını, riya için infak eden gibi, ey mü´minler sadakalarınızı, minnet ederek, başa kakarak, eziyet ederek boşa çıkarmayın" (Bakara- 264)
Minnet etme veya minnet borçlandırma, amellerin heba edilmesidir. Bu yüzden Peygamber, sokağa ilk adımını atmazdan evvel minnet duygusu konusunda uyarılmıştır.
Peygamberi bir görev olarak misyon üstlenenler bilmeliler ki minnet kavramı bireysel ve kitlesel hareketlerde, sonuçları açısından hayırlı olmamıştır. Ekipler kurmada minnetin evirileceği aşamalar; rantın, gücün, güce dayalı fırsatları değerlendirmenin beşerî endişeler yüklü aşamalarıdır...
"Müslüman oldular diye seni minnet altında bırakmak isterler; de ki: ´Müslüman olmanızla beni minnet altında tutmayın, hayır; eğer doğru kimselerseniz, sizi imana eriştirmekle Allah sizi minnet altında bırakır.´ (Hucurat-17)
Minnet sahibi Allah Teala´nın iman edip salih ameller işleyenlere vaad ettiği mükafatın kesintisiz olduğu, minnet içermediğini bildirmesi, O´nun, kendi katında da minnet duygusuna yer vermediğinin delilidir. Kul bu mükafatı hakketmiştir! Dolayısıyla onu bu ecir başa kakılmayacaktır, onda mahcubiyet oluşturmayacaktır. (Bkz. Tin-6, Fussilet -8)
Sözün sonuna yaklaşırken, İçinde minnete ait duygular içeren davranışlar hayır getirmemiştir. Fitnelere düşürmüş, beşerileştirerek kötü örnekliklere sebebiyet vermiş, emeği heba etmiş, umudu kırmış, kötü örnekliğinden ötürü tarihsel bir hafıza oluşturmuş, kısacası yıkımlar getirmiştir.
Peygambere, daha ilk adımını atacakken yasaklanan bu zaaf hali ne zaman tüm İslami ve insani hareketlere yansıyacak olursa belki de sonuçlar da değişmeye başlayacaktır... Vesselam!