Serdar ÇALIŞ

Tarih: 30.11.2017 15:46

?İnternetim var, o halde yaşıyorum"

Facebook Twitter Linked-in

Fransız filozof Descartes´ın ?Düşünüyorum o halde varım? sözü, yüzyıllardır varlığın düşünmekle anlam kazandığını ifade etmek için güzel bir sözdü.

Ta ki internet icat edilene kadar... Asosyal, sanal duvarlar arasında yaşayan toplumlar haline evrilişimizi acı da olsa film gibi seyrediyoruz.

Sanal dünya kullanıcıları ilkokul seviyelerine kadar düştü.

Sanallaşan dünyamız gerçeklikten uzaklaşarak.

Sorumsuz ve bencil bireylerin varlığını artırmaya devam etmektedir.

Tabi ki en büyük suçlu aileler; çünkü çocuk birinci sınıfta okuma yazmaya geçer geçmez tablet hediye ediyoruz. Birkaç yıl sonra telefon, ardından da bilgisayar ve internet?

Ondan sonra başımızı duvarlara vuruyoruz.

Zannımca filozof bugünlerde yaşasaydı:

?İnternetim var, o halde bende varım?, derdi.

Sağlık bakanlığı tarafından 2012 yılında teknoloji bağımlılığı bir hastalık olarak kabul edildi. Bunun için önleyici tedbirler almaya başladılar.

Yeşilay Cemiyeti´nin de çok ciddi çalışmaları var.

Burada en önemli görev ailelere düşmektedir. Çocukları ile daha kalite zaman geçirmeleri ve onları anlayabilmeleri önemli olan husus?

Sosyal medya tek başına kabahatli değil, dijital oyunlar var ki gençlerimizin ve de çocuklarımızın beynini yıkıyorlar.

Arkadaşlarını öldürenler mi dersin, evden para çalan mı ?

Gençlerimiz ve çocuklarımız subliminal mesaj bombardımanı altında?

Alttan alta değerlerimiz oyuluyor ve biz bunun karşısında sadece uyuyoruz.

Kendine ve topluma yabancılaşan ve yabanileşen bireyler türemektedir.

Buda sosyal ilişkilerimizi zedelediği gibi, toplumsal sorunları da git gide artırmaktadır.

İşi sadece devlete yüklemek doğru bir mantık değil. Taşın altına elimizi koymalıyız.

Fertler işin içine girmeli teke tek markaja almalı ki bir fayda sağlanabilsin.

Hayatımıza kattığı yenilikler ve kolaylıklar elbette inkar edilemez. Ama bunun kontrol edilebilir olması lazım. Ayarını kaçırıyoruz her şeyde olduğu gibi?

Psikiyatri uzmanları teknoloji bağımlılığının belirtilerini şu şekilde sıralıyor.

?Öne çıkan belirtiler arasında, bu kişilerde internetten uzak kalındığında çabuk öfkelenme, huzursuzluk ve kaygı, mutsuzluk gibi yoksunluk görülüyor. İnternette vakit geçirdikleri süre, zaman içinde artış gösteriyor, internette zaman geçirmeyi engellemeye çalışmaya rağmen başarısız olunuyor, internet nedeniyle diğer ilgi alanlarına ve uğraşlara katılmama söz konusu oluyor.

?Suçluluk duyguları, anksiyete, depresyon, huzursuzluk, korku, duygusal dalgalanmalar, mutsuzluk, yalnızlık hissi, yerinde duramama gibi belirtiler bağımlılarda sık gördüğümüz duygusal belirtilerdir. Fiziksel olarak, yeme alışkanlıklarının değişimine bağlı mide bağırsak sorunları, düzensiz yeme veya tersine aşırı yeme sorunları ile ilişkili kilo kaybı ya da aşırı kilo alımı, sırt ve baş ağrıları, bilgisayar ekranında fazla zaman geçirmeye bağlı görme sorunları, elde sinirlerin sıkışmasına bağlı karpal tunnel sendromu, düzensiz uyku uyanıklık saatlerine bağlı uyku sorunları, bilgisayarda geçirilen fazla zamana bağlı kişisel bakım ve temizlik sorunları ortaya çıkabilir. Bu tür bağımlılıkla ilgili kuşku ve kaygıların varlığında, bir an önce psikiyatri uzmanına başvurulmalı.?

Aslında sosyal medya, dijital oyunlar ve internet ayrı ayrı ve uzun uzadıya ele alınması gereken uzmanlık gerektiren konulardır.

Naçizane etrafımızda gördüğümüz nahoş durumlar bizi de bu konuya ele almaya mecbur kılıyor.

Kısacası; anne babalar olarak çocuklarımızla yeterince ilgilenmiyoruz.

Geleceğimiz onlar diyoruz, ancak bu da sloganik olarak kalıyor.

Reel dünyada, yaşam pratiğimizde kendimize öz eleştiri yaptığımızda bu gerçekle karşı karşıya kalıyoruz.

Evlatlarımızın internet başında saatlerce amaçsız bir şekilde boşa giden o kadar değerli zamanı var, ki onlar bunun farkında değiller.

Mevlana´nın dediği gibi;

?Bir nesil, kendinden sonraki neslin geleceğini hazırlamakla mükelleftir.?


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —