Ülkenin onuru, sekiz-on kişinin, yüzer bin lira maaş alması değildir.
Milyoner sayısının on yılda on bin katına çıkması da değildir.
Yapılan yollar, hastaneler, havalimanları hiç değildir.
Fındık lahmacuna çeyrek bin lira vermek de değildir, bir gecelik konaklamaya on bin dolar ödemekte.
Lüks arabalar değildir, pahalı giysiler, timsah derisi çantalar, AVM’ler, rezidanslar, bin yüz odalı saraylar, kral daireleri, özel uçaklar, jetler, gemiler değildir bir ülkenin onuru.
Bir ülkenin onuru o ülkede yaşayan topyekûn insanların onuru kadardır.
İnsanların faturalarını ödeyemediği, çocuğuna üst başa alamadığı, karnını doyuracak kadar bir iş bulamadığı için intihar ettiği bir ülkenin değil itibarından, onurundan dahi bahsedilemez.
İnsanlar ölüyor bayım... Ama açlıktan, ama yokluktan, ama yoksulluktan bir şekilde ölüyor işte.
Donarak, yanarak, bunalarak vurularak, intihar ederek ölüyor…
Kimi tek başına ardından iki satır bir not bırakarak, kimi kardeşleriyle toplu halde ölüyor geride kalanları cezalandırmak istercesine.
Ama kimse üzerine alınmıyor bayım, kimsenin yüreğinde en ufak bir kanamaya yol açmıyor insanların aç, çıplak, işsiz kaldığı için hayatına son vermesi. Kimse itibarından ödün vermek istemiyor ve görmek istemiyor intiharın eşiğine getirdiği gencecik kızları ve delikanlıları.
“Ölümler ölümlere ulanmakta ustadır” bayım, ama bir bebeğin donarak, bir genç kızın intihar ederek ölmesi olağan değildir.
“Gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir” bayım, televizyon kanallarında eğlenmek, lüks otellerde fakir çocuklar yararına yardım kampanyaları düzenleyerek milyonlarca yemek parası ödemek değildir…
Bir kalp sorumlu olduğu insanların acısıyla hemhal olduğu zaman kalptir bayım, acısını yüreğinin ta derinliklerinde duyduğu zaman, sızlandığı zaman, her acıdan kendine bir pay, her ölümden kendine bir sorumluluk çıkardığı zaman kalptir.
Bu ülke halinden memnun komşulardan, üç-beş yandaştan, devletin sırtından har vurup harman savurarak köşeyi dönenlerden ibaret değildir bayım. Bu ülke gazete köşelerinde, televizyon kanallarında her şeyi güllük gülistanlık gösteren beslemelerden de ibaret değildir.
Ölenler bu ülkenin çocukları, vurulanlar bu ülkenin kadınları, intihar edenler bu ülkenin genç kızları, açlığın, yokluğun, yoksulluğun pençesinde kıvrananlar bu ülkenin vatandaşlarıdır.
Ama bu ülkenin vatandaşları, yoksulluk olsaydı bunca AVM’ler, rezidanslar, bunca lüküs hayatlar, bunca israf, bunca şatafat olur muydu gibi akıl almaz gerekçelerin ardına sığınılarak intihara sürükleniyor bayım.
Ne seslerini duyan, ne yaşadığı kalabalıklar içinden çığlıklarına kulak kesilen kimse olmuyor.
İnsanlar ölüyor bayım, normal bir ölümle değil, yanarak, donarak, aç kalarak, bunalarak, bir çıkış yolu bulamadığı için intihar ederek ölüyor.
Biz geride kalanları vicdanlarımıza mahkûm ederek, ezerek, harekete geçmeyen kalplerimize, utanma duygusunu yitiren yüzlerimize tükürerek ölüyor.
İnsanlar ölüyor bayım, itibardan, onurdan, şereften, haysiyetten dem vuran muktedirlerin yaşadığı bir ülkede açlıktan ölüyor insanlar.
Bir ülkenin onuru o ülkede yaşayan insanların onuru kadardır bayım, o ülkede yaşayan insanların şerefi ve haysiyeti kadar.
Aç kalmayı, işsiz kalmayı, faturasını ödeyememeyi onuruna yediremediği için intihar edenlerin ülkesinde değil, onurdan, şereften, itibardan, insanlıktan dahi söz edilemez…
İnsanlar ölüyor bayım, insanlar ölüyor…