İnsan, akıl sahibi bir varlıktır. Akli ve bilişsel yetenekleri sayesinde kişi, neyin kendisi için iyi, neyin kötü olduğuna karar verebilir. İnsan, aklı sayesinde hayatını düzenleyen, şekillendiren ve yöneten varlıktır. İnsanın bir başkasına bağımlı olmaya ihtiyacı yoktur. Herkes aklını kullanarak diğer insanlarla ilişkiler kurarak hayatını yaşama şeklinde bir sorumluluğa sahiptir.
Hiç kimse akıl, düşünce bilinç açısından geri ve yetersiz değildir. İnsanların akıllarının, bilinçlerinin ve düşüncelerinin körelmesini ve körleşmesini isteyen kişiler, gruplar, güçler ve anlayışlar vardır. İnsan üzerinde tahakküm kurmak isteyen, ekonomik, toplumsal ve siyasal çıkarlarının devamını sağlamak için insanlardan düşünmemelerini, özel yetenek ve güçlere sahip olduğu vehmedilen birtakım insanların kendileri için en doğruyu, iyiyi ve güzeli bildiğini ve yaptığını iddia ederler. Başkalarının bizim yerimize en doğruyu düşündüğüne ve bu yüzden bizim aklımızı kullanmaya ihtiyaç duymadığımıza inanmamız, içine düşebileceğimiz en tehlikeli ve ölümcül yanılgı ve yanılsamadır.
Aklımızı, kalbimizi, maneviyatımızı ve hayatımızı hiçbir şekilde hiç kimsenin kontrolüne, yönetimine ve yönlendirmesine vermemeliyiz. Aklımızı ve hayatımızı büyük yeteneklere ve güçlere sahip olduklarını vehmettiğimiz kişilerin kontrolüne verdiğimiz takdirde, hayatımızı köleler olarak yaşayacağımızı unutmamalıyız. En kötü hayat, başkalarının kontrolünde, yönlendirmesinde ve yönetiminde yaşanılan hayattır.
Aklımızı kullanmayarak aklımızı köreltmek ve işlevsizleştirmek kişi olarak ahlaki, felsefi, bilimsel, manevi ve sanatsal açılardan gelişmemize engel olur. Aklı olmayanın dini, felsefesi, bilimi, ahlakı ve maneviyatı yoktur. İnsan gelişmek için aklını kullanmalıdır. Hayatını sürdürmek için insan aklını kullanmalıdır. Aklın kullanılmaması, kişiyi ilkel ve çocuksu bir düzeyde kalmaya mahkum etmektedir. Olgunlaşmak ve gelişmek için insan, her durumda aklını kullanmalıdır. Aklın kullanılması konusunda kişinin utanmasına, korkmasına veya ürkek davranmasına gerek yoktur. Aklın kullanılması konusunda kişi cesur, kararlı ve azimli olmalıdır.
Allah, hiçbir insanı mürşit olarak atamamıştır. Allah’ın kendilerini daha çok sevdiğini iddia eden bazı sahtekarlar, insan ve Allah arasında aracı olmaya kalkmaktadırlar. Allah’a ulaşmak için hiçbir mürşide, aracıya, veliye, şeyhe, mehdiye veya gavsa ihtiyaç yoktur. Allah, insanla kendi arasına hiçbir kurumu, sınıfı veya kişiyi aracılı olarak görevlendirmemiştir. Allah’a yakın olduğunu veya Allah’ın sevgili kulu olduğunu söyleyerek insanı hidayete götüreceğini iddia eden herkes, yalan söylemektedir.
Şeytan, insan ve Allah arasına sürekli olarak aracılar koymaktadır. Şeytan’ın dostları, Allah’a ulaşmada kendilerinin vesile ve aracı olduğu yalanını söyleyerek insanları kandırmaktadırlar. Allah’ın sevgili kulu ve dostu olduğu algısını oluşturarak insanlara Allah adına kendilerini mürşit otoritesine yükseltenler, aslında şeytan adına faaliyet gösteren müfsitlerdir. Şeyhi olanın şeyhi şeytandır. Şeyhi olmayanın şeyhinin şeytan olduğu şeklindeki anlayış, çok büyük bir sapkınlığın ifadesidir. Sorun, insanların şeyh veya mürşit adı altında sahtekarlara kölelik etmesidir. Şeyhlerinin Allah’ın mutlak temsilcisi olduğunu iddia eden Nakşi-Halidi tarikatları, mensuplarına kıyamet gününde hesap dahi sorulmayacağını iddia edecek kadar kendilerini kutsallaştırmakta ve İlahi Hakikati inkar etmektedirler.
Allah, Kur’an’da insanlardan akıllarını kullanmalarını istemektedir. Şeyh adı altında sahtekarlara kulluk etmelerini istememektedir. Şeyh olduğunu iddia eden kişilerin Allah’la hiçbir ilişkileri olmadığı gibi, insanlarla da hiçbir ilişkileri bulunmamaktadır. Şeyhlik ve mürşitlik yalanı, Allah adına insanlara hükmetmek isteyen Şeytanın dostları tarafından sürekli olarak tekrar edilmektedir.
Mürşit veya şeyh olduğunu iddia edenler, Peygamberlere mucize verildiği gibi, kendilerine de kerametler verildiğini iddia etmektedirler. Allah, keramet adı altında hiç kimseye özel bir güç, bilgi ve yetenek vermemiştir. Keramet efsaneleri uydurmak, hiç kimsenin Allah tarafından insanlara tahakküm etmek için şeyh veya mürşit olarak atandığı anlamına gelmemektedir.
Kaynak: Milat Gazetesi