Kur’an’ı Kerim’de yer alan bu kavramların arasındaki farkı kavramak için; bu kelimelerin Kur’an’ı Kerim’de kullanıldıkları alanı ve akışı (siyakı ve sibakı) bilmemiz gerekmektedir.
“İmree/امراة” Kelimesi
1-Kur’an’ı Kerim; “imree/امراة” kelimesini “karı-koca” arasında “fiziki ve biyolojik” alakayı vurgulamak istediği zaman, “zevciyet”ten ziyade “cinsiyeti, gebeliği, veladeti ve kısırlık durumunu” ön plana çıkarmak istediğinde kullanır. Zira bu kelime ile ön plana çıkan şey “gebelik, veladet, kısırlık durumu ve cinsiyet”tir. Yani görülen o ki evliliğin bu tarafına bu kelime ile vurgu yapılıyor.
“İmran’ın karısı/ امراة عمران”[1], Zekeriya (as)’ın dili ile “karım da kısır/ امراتي عاقر”[2], Hz. İbrahim (as) için “karısı ayakta idi/ امراته قائمة”[3], Mısır azizi hakkında “Azizin karısı delikanlısını…/ امراة العزيز”[4] gibi ifadeler buna örnek olarak gösterilebilir. Söz konusu ayetlerin siyak ve sibaklarına dikkat ile bakıldığında; kimi yerde evlat sahibi olma arzusu, kimi yerde ise murad alma arzusunun olduğu anlaşılacaktır.
Hatta “امراة” kelimesinin kullanıldığı bazı sahnelerde; kısırlılık ve evlatsızlıktan dolayı eşler arasında kısmi bir hüznün ve huzursuzluğun da olması ihtimal dâhilindedir. Zira evliliğin ve mutluluğun bir parçası olan evlat, olmayınca zevciyet noktasında bir eksiklik meydana gelmiş olur. Bu durum beşer olması yönüyle her kes için geçerlidir.
Hz. Zekeriya’nın hanımı için kısırlık dönemine tekabül eden “karım da kısır/ امراتي عاقر” bölümde “امراة” ifadesi kullanılmıştır. Ancak kısırlık dönemi sona erip gebelik ve veladet dönemine geçildikten sonra “Biz onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya’yı bağışladık. Eşini de kendisi için islah ettik”5 buyrulmak suretiyle “امراة/karı” ifadesinin yerine “زوجة/eş” kelimesine yer verilmiştir. Bu durumda Zevciyet tam kemale ermiştir.
Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur: “Sevimli, doğuma müsait kadınlarla evlenin.”6 (Doğrusunu Allah bilir)
2-İslam şeriatının evlilikten murat ettiği amaca hizmet etmeyen evlilik türleri için de sadece “امراة” kelimesi kullanılmıştır. Evlilikten murat ve amaç sağlam ve salih nesiller oluşturmak, Allah’ın dinine güçlü, genç ve dinamik bir şekilde hizmet eden çocuklar meydana getirmek olunca; bu amaca hizmet etmeyen evlilik türleri için de “امراة” ifadesinin kullanıldığını görüyoruz. Ebu Lehep ve karısı bunun örneğidir. “Karısı da odun hamalı olarak…”7
Peygamber Efendimizin (sav) çok evliliğinin hikmeti tam da bu noktada daha güzel anlaşılıyor. Hz. Ömer (r.a) evlilik konusu hakkında şunu söylemiştir: “Ben şehvetimden dolayı evlenmedim. Şayet çocuk sahibi olma arzum olmasaydı hiçbir kadına bakmazdım.” Yine bu konu hakkında şunları ifade etmiştir: “Ben nefsimi cinsel ilişkide bulunması için zorluyorum. Ancak bunu benim soyumdan Allah’ı tesbih eden kimseler dünyaya gelmesi ümidiyle yapıyorum.”8
Hz. Nuh (as) şöyle dedi: “Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlaksız ve kâfir kimseler doğururlar (yetiştirirler.)”9 Allah Resulü (sav) ise: “Evleniniz, çoğalınız, çünkü ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim”10 şeklinde buyurarak evlenmekten esas amacın ne olduğunu da ifade etmiş oluyor. Aksi takdirde çokluğun Allah katında bir övünç kaynağı değil, bir utanç olduğu aşikârdır. Allah Resulü (sav) bu tip şeylerden beridir.
Yüce Allah başka ayet-i kerimelerde şöyle buyurmaktadır: “Onlar, ‘Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle’ diyenlerdir.”11
“Onu doğurunca, "Rabbim!" dedi, "Onu kız doğurdum." -Oysa Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- "Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.”12
“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! duamı kabul eyle.”13
3-Kur’an’ı Kerim “امراة” kelimesini “karı-koca” arasında “fikir ve inanç” birliğinin olmadığı bir zeminde kullanır. Aynı davayı ve aynı düşünceyi paylaşmayanların evlilikleri “karı-koca” ilişkisinin ötesine geçmez. Onun için böyle bir atmosferde “eş olma” anlamına gelebilecek “zevc ve zevciyet” vurgusu yapılmamıştır. Sadece “امراة” kelimesi kullanılarak “karı-koca” vurgusu yapılmıştır. Bu duruma Hz. Nuh’un karısı14, Hz. Lut’un karısı15 ve Firavun’un karısı16 örnek olarak verilebilir. Zira Kur’an’ı Kerim “imreetu Nuh, imreetu Lut ve İmreetu Firavun” ifadelerini kullanmıştır. “Zevcetu Nuh, Zevcetu Lut ve Zevcetu Firavun” şeklinde ifadeler kullanmamıştır. Zira onlar birbirlerine “eş/zevc ve zevce” olmadılar. Onların ilişkisi karı-koca olmaktan öteye geçmemiştir.
Zevc ve Zevce Kelimleri
Kur’an’ı Kerim; “zevc/زوج ve zevce/زوجة” kelimelerini “karı-koca” arasında “fikir ve inanç” birliğinin olduğu bir zeminde kullanmıştır. Eş olmanın, çift olmanın, huzur bulmanın, mutlu ve güçlü olmanın adıdır “zevc ve zevce” olmak! “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için sizin nefislerinizden eşler (ازواجا) yaratması ve aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de onun varlığının delillerindendir.”17
“Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin.”18 Hz. Âdem ile eşi karı-koca olmanın ötesinde aynı davayı ve aynı düşünceyi paylaşan eşlerdi. Bundan dolayı “sen ve eşin” (زوجك) demiş, “sen ve karın” (امراتك) dememiştir.
“Böylece (insanlar) onlardan kişi ile eşinin birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı.”19 Bu ayet-i kerimede ise birbirlerine eş olmuş ve birbirlerine muhabbet duyan çiftin arasını bozma cürümüne dikkat çekilmiştir. Zira birbirine yakışanların, beğenenlerin, eş olanların arasını bozmak büyük bir cürümdür.
Ancak fikir ve düşünce birliğinin olduğu her yerde sorun ve ayrılmalar yaşanmayacak diye bir durum söz konusu değildir. Fikir ve düşünce birliği olmasına rağmen bazen eşler arasında sorunlar yaşanabilir. Bu durum beşer olmanın tabii bir sonucudur.
“Eğer erkek eşini (üçüncü defa) boşarsa, kadın, onun dışında bir başka eş ile nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz.”20 Neden? Çünkü birbirlerine eş oldukları halde sorun yaratmışlar ve bunun bedelini ödeyecekler. Belki de bu incelikten dolayı bu tip yerlerde de “zevc” kelimesi kullanılmıştır. (Allah’u A’lem!)
“Eğer bir eşin yerine başka bir eş almak isterseniz, öbürüne (mehir olarak) yüklerle mal vermiş olsanız dahi ondan hiçbir şeyi geri almayın. İftira ederek ve açık günaha girerek mi verdiğinizi geri alacaksınız?”21 Görüldüğü gibi zevciyetin vicdanî ve ahlakî boyutunu ihlal etmeye çalışanlar Yüce Allah tarafından ciddi bir eleştiriye ve uyarıya tabi tutulmuşlardır.
“Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, "Eşini nikâhında tut (onu boşama) ve Allah'tan sakın" diyordun.”22 Bu ayet-i kerimede ise aynı davayı paylaşmalarına rağmen Zeyd ile Zeynep arasında anlaşmazlık meydana gelebilmiştir. Bu mümkün olan bir durumdur. Ancak bütün bu olumsuzluklara rağmen onların arasında fikri ve itikadî bir muvafakat olduğu için “zevc” kelimesi kullanılmıştır.
Mutluluğun ve esenliğin makamı ve mekânı olan cennet yurdu için de “zevc ve ezvac” kelimeleri kullanılmıştır. Cennette “امراة” kelimesine yer yoktur. “Onlar için orada tertemiz eşlerde vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.”23
“Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: "Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız, gelin size mut’a vereyim ve sizi güzelce bırakayım.”24 Peygamber Efendimiz (sav) ve hanımları birbirlerine eş oldukları için onlar hakkında “ezvac/eşler” ifadesi kullanılmıştır.
“Sahibe /صاحبة” Kavramı
Kur’an’ı Kerim bu kavramı “fikrî ve fizikî” hiçbir alakanın kalmadığı veya “fikrî ve fizikî” bir alanın hiç olmadığı, oluşmadığı bir alan ve zemin için kullanmıştır. Birincisine örnek olarak “Birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kimse ister ki, o günün azabından kurtulmak için oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran tüm ailesini ve yeryüzünde bulunanların hepsini fidye olarak versin de, kendisini kurtarsın”25 ayet-i kerimesini gösterebiliriz. Zira ahirette eşler arasında herhangi bir alaka kalmayacaktır.
İkincisine örnek ise “O, gökleri ve yeri örnekleri yokken yaratandır. O'nun bir eşi (sahibe) olmadığı hâlde, nasıl bir çocuğu olabilir? Hâlbuki her şeyi O yarattı. O, her şeyi hakkıyla bilendir.”26
“Doğrusu Rabbimizin şanı çok yücedir; ne bir eş (sahibe) edinmiştir, ne de bir çocuk”27 ayetleridir.
Söz konusu bu ayet-i kerimelerde ise “امراة” ve “زوجة” kelimelerine değil de “صاحبة” kelimesine yer verilmiştir.
Sözün özü; “امراة” kelimesi “karı”, “زوجة” kelimesi “eş”, “صاحبة” kelimesi “arkadaş” kelimelerine denk düşmektedir. Yüce Rabbim evlerimizi “temiz evlere”28, eşlerimizi “temiz eşlere”29, evlatlarımızı “temiz nesillere”30 dönüştürsün ki hayatımız “hayat-ı Tayyibe”31 olsun! Âmin!
Abdulbaki ÇAĞATAY
1 Ali İmran: 3/35.
2 Meryem: 19/5, 8; Ali İmran: 3/40.
3 Hud: 11/71.
4 Yusuf: 12/30, 51.
5 Enbiya: 21/90.
6 Ebu Davud, Nikah 2.
7 Mesed: 111/4.
8 Muhammed Ali Sallabî, Hz. Ömer, Ravza yayıncılık, s.19.
9 Nuh: 71/27.
10 Beyhakî, 7, 81.
11 Furkan: 25/74.
12 Ali İmran: 3/36.
13 İbrahim: 14/40.
14 Tahrim: 66/10
15 A’raf: 7/83; Hud: 11/82; Hicr: 15/60; 27/Neml: 57; 29/Ankebut: 33; Tahrim: 66/10.
16 Kasas: 28/9; Tahrim: 66/11.
17 Rum: 30/21.
18 Bakara: 2/35.
19 Bakara: 2/102.
20 Bakara: 2/230.
21 Nisa: 4/20.
22 Ahzab: 33/37.
23 Bakara: 2/25.
24 Ahzab: 33/28.
25 Mearic: 70/11-14.
26 En’am: 6/101.
27 Cin: 72/3.
28 Saf: 61/12; Tevbe: 9/72.
29 Bakara: 2/25; Ali İmran: 3/15; Nisa: 4/57.
30 Ali İmran: 3/38.
31 Nahl: 16/97.