Sait ALİOĞLU

Tarih: 27.09.2024 22:12

Hikmet ve Kur’an’da Hikmet…

Facebook Twitter Linked-in

“Hikmet, müminin yitik malıdır…”

Bakara; 2/269. Âyette “hikmet” konusunda şu ifadeler geçmektedir; “Allah hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.” (Bakara; 2/269)

Kur’anda kitap ile birlikte, ya da salt kendi başına peygamberler ve düşünen “ince fikirli, derin düşünceye sahip olup, bundan mütevellit “dinde derinleşen (rasîhun)” Salih kullara verildiği belirtilen hikmet ile baş başa gidebileceği düşünülen “insan aklının ürünü olan” ve onun tarafından ortaya konan düşüncenin, hikmet ile tevlit olması, büyük bir öneme sahip olmalıdır.

O halde “hikmet” nedir, mahiyeti nasıldır ve Kur’an’da “ne şekilde” geçer?

Bakalım…

Hikmet, sözlükte, “neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlamaya yarayan bilgi” olarak belirtiliyor.

Kur’anda müteaddit kere, kitap ile hikmetin, Allah tarafından, O’nun dilediği kişiye verildiği belirtilmektedir.

Ayrıca, birçok peygamberin anlatılan kıssaları üzerinden onlara kitap ve hikmetin bir arada verildiği bilgisiyle birlikte, kitaptan ayrı olarak zikredilen “hüküm ve hikmetin” verildiği de belirtilmektedir. Örneğin; En’am; 6/89, Lokman; 31/12 (1)

Bu iki âyetin dışında. Kur’an’da daha birçok ayet bulunmaktadır.

Ali Bulaç, konuyu şu şekilde izah etmektedir; “Hikmet ilim ve akılla gerçeği bulma, marifet, irfan, Resulün sünneti. Dinde fıkhetme, derin bir kavrayışa sahip olma. Sözde ve davranışta tam ve doğru isabet. Akıl. Kur’an’ın tefsiri. Fehm, icat, siyaset. İlahi ahlakla ahlaklanma.

Sebeplerini bilerek belli ve yüce bir amaca vardıracak tarzda eylemi bilgi ile bilgiyi eyleme uygun yapma. Kur’an’da Allah’ın peygamberlerine ve seçilen halis kullarına nasip ettiği derin anlayış kabiliyeti.” (2)

Yukarıdaki alıntıda vurgulanan ve kendisine peygamberlerle birlikte hikmet verildiği belirtilen “halis kullar” derin ve “yerinde ve zamanında” düşünen, kendisine zahir olan bilgiyi muhatabına aktaran insanlar olsa gerek.

Musa(as) ile denize açılan ve “Salih kul” olarak tasvir edilen kişi ile hikmet olgusunu es geçmeyip onunla hemhal olan tevhid ehli filozoflarda aynı kategoriye dâhil edilebilir. (Allahûâlem…)

Zaten, konuya dair yapılan tanımları dikkatle okuduğumuzda, mevzu kendiliğinden anlaşılmış olacaktır.

Hikmet mevzuu ile ilgili bir diğer açıklama ise, şöyle; “Kur’an’da kullanılan hikmet kavramını bütünlük içerisinde değerlendirecek olursak, onu doğru inanış, doğru pratik (amel) ve doğru düşünme kabiliyeti olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda peygamberlerin bildirdiği vahyin içeriği aynı zamanda hikmettir. (bkz. 17 İsra 2830) Bu açıklamada hikmet, vahyedilmiş ve vahyedilmemiş bütün salih inanç, iyi amel ve hikmet”in kitapta ayrı olarak anılması, onun ahlaken ve aklen cesaret gösterip Allah’a yönelen insanlara verilmiş bir doğru muhakeme, keskin görüş ve ince düşünme kabiliyeti olduğunu çağrıştırmaktadır.” (3)

Câbirî müteahhirin âlimlerin bir kısmının, Bakara suresinde birçok şeyle birlikte surede “bin hikmet” vardır ifadelerine atfen şunları söylemektedir; “Kurtubî, İbn Arabî’nin şöyle dediğini aktarmaktadır;”Bazı hocalarımın, Bakara suresinde bin emir, bin yasak, bin haber ve bin hikmet vardır” dediklerini duymuştum.” (4)

Câbirî, burada, hikmetin Kur’an’da zikredildiğini, ama onların ifaderinden aktarıldığı üzere, hikmet ile diğer konuların (emir ve yasak) abartıldığı kadar, adı geçen surede belirtilmediğine işaret etmektedir.

Yukarıda kendisinden “konu ile ilgili” yapmış olduğu tanıma dair notunu alıntıladığımız Ali Bulaç, kendi tefsirinde de aynı konuyu işlemektedir; “Hikmetin çok tanımı yapılmıştır. “Hüküm kökünden türetilmiş olup engellemek, menetmek anlamına gelir. Atın ağzına takılan geme “hekme” denir. Hikmet kişiyi yanılgılardan, yanlış ve hatadan koruduğu için bu ismi almıştır.” (5)

Ali Bulaç, konu ile ilgili tanıma bağlı olarak, hikmetin veriliş sebebi açısından ilahî yasanın bu bilgilere dayalı geliştireceği bilgilerin toplamının da hikmet olabileceğini belirtiyor. (6)

Mustafa İslamoğlu ise, hikmet ile ilgili âyeti meâllendirdiğinde, ona yönelik düştüğü bir dipnotta; “ Hikmetin değerini bilmek için dahi hikmete gerek vardır. Hikmet Allah için kullanıldığında bir şeyi yerli yerinde yaratmak” kullar için kullanıldığında “bir şeyi yaratıldığı yerde tutmak” olarak tanımlamışlardır. Bu tanına göre hikmetin zıddı zulümdür. Çünkü zulüm bir şeyi yerinden etmektir.” (7)

Kur’an’da hikmetle ilgili olarak “en” son DİB Yayınları’nca yayımlanan “Kur’an Yolu/Türkçe Meâl Tefsir” adlı esere bir göz atalım…

Adı geçen eserde hikmet kavramı ile ilgili birçok rivâyet ve ona yönelik düşünce ve kanaatler dile getirildikten sonra, işin “amelî ve “nazarî” boyutu üzerinden felsefe ile ilişkilendirdiğimizde “İslam bilgin ve düşünürleri, özellikle hicri IV. asırdan itibaren dinî, felsefî ve ilmî bilgilerin tamamını hikmet kavramı içinde değerlendirerek, teorik bilgilere “nazarî hikmet”, pratik bilgilere “amelî hikmet” adını vermişlerdir. Öte yandan bütün ahlaki erdemleri “hikmet, adalet, yiğitlik, iffet” olarak dört temel erdem içinde toplayan ve bunların başında da hikmeti gösteren felsefî anlayış, zamanla Râgıb el-İsfahanî, Gazzalî, İbn Hazm gibi alana dair eserler yazan din âlimleri tarafından benimsenmiştir.” (8)

Kısacası “Hikmet ‘sebep, gizli sebep. Öğüt, felsefe’ gibi derinlikli bir olgudur.

Dipnotlar:

1)Bkz. Kur’an meâllerinde geçen kitap ve hikmet ile ilgi ayetler.
2) Ali Bulaç, “Nüzul Sırasına Göre Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamı-Meâl ve Sözlük”, 6. Baskı, Haziran 2016 Çıra Yayınları İstanbul
3)Ömer Özsoy, İlhami Güler, “Konularına Göre kur’an/Sistematik kur’an Fhristi”, 2009, 13. Baskı, Fecr Yayınları, Ankara
4)Muhammed Âbid El-Câbirî, “Fehmü’l Kur’an” (Türkçe çeviri), 3. C. S. 105 t.y. Mana Yayınları, İstanbul
5)Ali Bulaç, “Kur’an Dersleri” (Dirasâtü’l-Kur’an) 1. C. S, 564 1. Baskı, Nisan 2016 Çıra Yayınları, İstanbul
6)Ali Bulaç, a.g.e. S.5 64
7)Mustafa İslamoğlu, “Hayat Kitabı Kur’an/Gerekçeli Meâl Tefsir,” S. 91 (Bakara Suresi 269. Âyete düşülen 100. Dipnot) 1. Baskı, Haziran 2008 Düşün Yayıncılık, İstanbul
8)Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsir, 1.C. S. 425, 2. Baskı 2006 DİB Yayınları, Ankara

 

Kaynak: Farklı Bakış


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —