Rabbimin bir ömür boyu, dakikada 20 nefes bağışlaması ne büyük nimetmiş. Oksijen tüpüne bağlanınca anladım.
Konuşmak, dinlemek, sohbet etmek, derdini anlatmak, dert dinlemek, soru sormak, cevap vermek, haykırmak, seslenmek büyük nimet; konuşamaz duruma gelince anladım.
Bin bir nesnenin kokusunu, sayısız yiyecek ve içeceğin tadını alabilmek, suyu kana kana içebilmek nimetlerin en büyüğü; koku duygusu kaybolup, suyun bile tadı acıya dönünce anladım.
Abdest almak. "Allahu ekber" diyerek namaza başlamak, ayakta durabilip Fatiha'yı okumak, rükuya varmak, alnı secdeye koyup Rabbe en içten yalvarmak ne güzelmiş; Zar zor gözle namaz kılınca anladım.
Okumak, tarihe yolculuk yapmak, yazarları ve kahramanlarıyla dostluk kurmak, bazı bölümlerin altını çizmek, bazen de "olmaz" diyerek tüm sayfayı parentez içi ünleme almak ne hoşmuş; kitabı elime alacak dermanım kalmayınca anladım.
Tüm aileyle bir arada olmak, muhabbet, sohbet, dertleşme, torunların şen şakrak sesleri, sarılıp öpmeleri ne büyük huzurmuş; ancak uzaktan el sallamayı yaşayınca anladım.
Dostlarla çay-kahve eşliğinde sohbet, muhabbet, fikir alış verişi ne büyük nimetmiş; her türlü iletişimi kesmek zorunda kalınca anladım.
Gökyüzünü, bulutları, ayı ve yıldızları seyir, gecenin karanlığı, gündüzün aydınlığı ne muhteşem; göz kapaklarımı açamadığımda anladım.
Kırda, dağda, düz ovada, çayır çimende, sahilde kumda, cadde, sokak meydanlarda yürümek koşmak ne de güzelmiş; iki adım atacak kuvvet bulamayınca anladım.
Üzüm incir, elma, armut, narı dalından koparmak neşe ve zevk; dilimlenmiş portakalı ağzıma götüremeyince anladım.
Toprağı kazmak, fideleri dikip büyüdüğünü görmek, su vermek meyve sebzelere, budamak ağaçları ne güzel uğraşıymış; hayallere dalınca anladım.
Bazen şikayetçi olduğumuz işimize gidebilmek, çalışmak, yorulmak, terlemek, alışveriş ve eve dönüş ne mutluluk; hiçbirini yapamaz duruma düşünce anladım.
Hastalık ne büyük nimetmiş; Rabbimin sonsuz lütuflarını, güzelliklerini, bağışlarını onun sayesinde anladım.