Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ömer Naci YILMAZ


HAKİKATİN VATANI YOKTUR

Ömer Naci Yılmaz 'ın yeni yazısı;


Tanzimat'la başlayan Batılılaşma serüvenimiz oyalama taktikleriyle devam etmektedir. Biz de “Sizin gibiyiz, sizden biriyiz.” demenin diğer adıydı bu yolda yapılan çalışmalar. Bize ait değerleri terk ederken, onlara ait ne varsa aldık; yine de kabullenmediler, kabullenemediler. Onlar almamakta nasıl kararlıysalar, bizimkiler de girmek için değil belki ama onlar gibi görünmek ve onlardan biri olmak için daha da kararlılar. Sokaklarımızın Atina'dan, Paris'ten, Londra'dan hiçbir farkı yok. Bir dönem Batılılaşmayı şöyle yorumlayanlar vardı: "Biz sizden ve sizin gibi olmak için sizinle iş birliği yaptık ve anamız olan Osmanlıyı katlettik. Ama biz yetim çocuk gibi ortada kaldık. Ne olur bizi yanınıza alın da kimliğimizi verin." Ne kimlik veriyorlar ne de reddediyorlar. Ama anamız Osmanlıyı yıktık, şimdilerde bunun vebalini çekiyoruz diyenler anamız Osmanlının katilleri olan yerli iş birlikçilerle yeni bir aşka doğru yelken açıyorlar. Aklınızı kullanın, kullanmazsanız Yunus süresi yüzüncü ayete bir daha bakın: "Allah aklını kullanmayanların üzerine pisliği boca eder." Pisliğe maruz kalmaya ne kadar da meraklısınız. Bu hakikat Doğu'dan bakınca böyle görünüyor, Batı'dan bakınca da böyle görünüyor. Hatta Güney'den de böyle görünüyor, Kuzey'den de böyle görünüyor. Çünkü "Hakikatin vatanı yoktur."[1]

ABD'li barış aktivisti Rachel Corrie İsrail zulmüne isyan ederken Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde, 16 Mart 2003'te turuncu renkli ceketini giyerek eline aldığı megafon ile Filistinlilerin evlerinin yıkılmasına karşı çıktığı sırada İsrail Savunma Kuvvetlerine bağlı zırhlı bir buldozerle ezilerek öldürüldü. Rabbine giderken bir hakikati dünyaya miras bırakıyordu. "Zulüm bizdense ben bizden değilim." Çünkü "Hakikatin vatanı yoktur."

ABD Hava Kuvvetlerinde aktif görevde olan 25 yaşındaki Aaron Bushnell, 24 Şubat'ta İsrail'in Washington Büyükelçiliği önünde "Artık soykırım suçuna iştirak etmeyeceğim." demiş ve başından aşağı benzin dökerek kendisini ateşe vermişti. Üzerinde askeri üniforması bulunan Bushnell, nefesi kesilene kadar "Filistin'e özgürlük" diye bağırmıştı. Amerikalı asker Aaron Bushnell, ırkımızdan da değildi, dinimizden de değildi, coğrafyamızdan da değildi. Fakat bir hakikati insanlığın yüzüne yüzüne haykırıyordu. Filistin elbette özgür olacaktır. Çünkü "Hakikatin vatanı yoktur."

Kendileri de göçmen olan azgın azınlığın İslam düşmanlığının, Müslüman kimliğe olan düşmanlığının göstergesi, Türkiye'de yaşayan mültecilere olan yaklaşımlarıdır. Bu insanlar Yunanlı veya Ukraynalı olsalardı vallahi de billahi de seslerini çıkarmayacaklardı. Suriyeli çocuğa soruyorlar: "Büyüyünce ne olacaksın?" diye. Verilen cevap çocuktan çok büyüktü. "Türk olacağım." O çocuk da biliyordu, Türk beklenendir, diye. Çünkü "Hakikatin vatanı yoktur."

Halen Rusya'nın işgaline maruz kalan Ukraynalılar, savaşın Türkiye'nin girişimleriyle sonuçlanacağına inanıp ümitlerinin Türkiye olduğunu söylüyorlarsa, bu bir hakikatin ifadesidir. Çünkü "Hakikatin vatanı yoktur."

Milli futbolcumuz Merih Demiral, Avusturya'ya attığı ikinci golün ardından sevincini bozkurt işareti yaparak göstermiş, yerli ve yabancı bilumum müptezeller rahatsız olmuştu. Bu işaretin Türklerin Asya bozkırlarından bu yana kullandıkları bir sembol olduğunu ders kitaplarına koymayan Milli kıyımcılara da bir dert ve ders oldu. Yüz yılda verilmeyen bir eğitim Merih'in bir dakikalık sevinciyle hem içerde hem de dışarda büyük bir Türklük dersi olarak verildi. İşin garibi taş sembollere takılanlar ve tapanlar sembollerle bir yere varılamaz demeye başladılar. İsteseniz de istemeseniz de hoşlansanız da hoşlanmasanız da bütün dünya adam olarak bildikleri Türkleri artık bu sembolle çok daha iyi bilecektir. Afrika'nın kara çocukları bile bu işareti yapıp maçlarımızı bizim yüreksizlere rağmen yürekten takip ediyorlarsa maksat hasıl olmuştur. Çünkü "Hakikatin vatanı yoktur."

Gazze’de İsrail’in yaptığı katliam dokuz ayı geçti, şehitlerimizin sayısı kırk bine doğru gidiyor. İnsanlık tarihi, şahit olmadığı bir soykırımdan yeni bir dirilişin başlangıcına tanıklık ediyor. İnsanlık vicdanı, dünyanın çeşitli meydanlarında dile geliyor ve “Özgür Filistin” sesleri gök kubbeyi inletiyor. Yerkürenin kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına yeni bir dirilişin sancılarına şahitlik ediyoruz. İnsanlığın vicdanının bitmediğine, hak ve hakikati haykırdığına tanıklık ediyoruz. Yerkürede Allahuekber nidasından sonra en çok tekrarlanan nida “Özgür Filistin.” oluyorsa, şehitlerimizin sosyolojik olarak yeniden dirildiğine şahit oluyoruz. Zira Gazze’nin diriltici ruhu insanlığı yeniden diriltiyor. 

Hak ve hakikat sınır tanımıyor, coğrafya tanımıyor, engel tanımıyor, renk tanımıyor, dil tanımıyor, din tanımıyor. Çünkü insanlık vicdanını harekete geçiren "Hakikatin vatanı yoktur." De ki: “Hak geldi ve bütün açıklığıyla kendini ortaya koydu. Artık, takipçileri canlı tutmaya çalışsa da bâtıl ne yeni bir şey ortaya koyabilir, ne de gideni geri getirebilir; böylece sönüp gitmeye mahkûmdur.” (34/ Sebe, 49)


 

[1] Hakikatin Vatanı Yoktur. Cümlesini bir sohbet sırasında Dinler Tarihçisi Dr. Servet Doğan hocamız ifade etti.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR