Rahman ve rahim olan ALLAH’IN adıyla…
Başlığa baktığınızda aslında neden bahsedeceğimi aşağı yukarı tahmin ettiğinizi düşünüyorum. Dış dünyamızda her ne kadar corona salgınına dirense de iç dünyamızda vehn salgınıyla cebelleşip ayakta kalmaya çalışıyor. Dünyelevişme arzularımız ve hırslarımız gün geçtikçe bize hakikat olan ölümü unutturuyor . Dünya ahiretin tarlasıdır sözüyle yaklaştığımız ebedi hayatımıza telaşlı bir hazırlık içerisinde olduğumuz günler artık eskiye kıyasen önemini yitirmeye başlıyor.
Vehn hastalığı nedir peki , durumun ciddiyetini fahri kainat efendimiz açıklıyor .
Peygamberimiz ; öyle bir zaman gelecek ki bütün dünya milletleri aç insanların bir sofraya üşüştüğü gibi üzerinize üşüşecekler, buyurmuş. Bir sahabi ya resulallah , o gün Müslümanlar azınlık bir kitle olacağız da bundan dolayı mı bize bir saldırı olacak? Peygamberimiz: hayır aksine o gün siz kalabalık olacaksınız ama selin süpürüp sürüklediği çerçöp gibi olacaksınız .t Allah düşmanlarınızın kalbinden sizin heybetinizi alacak . Allah sizin kalbinize VEHN koyacak . Vehn hastalığı ne demek ya Resullallah deyince: Vehn dünyayı sevmek , ölümden nefret etmektir. Yani anlayacağımız gibi sorun dünya sevgisinden kaynaklanıyor. Dünya sevgisi ahiret hayatını unutmamıza bir set gibi engel olarak karşımıza çıkıyor.
Peki bunun temel sebebi nedir , gerçeği neden öteleyip dünyayı yüreğimize sindirmeye hiç usanmadan devam ediyoruz. Tekasur süresinde dediği gibi , çokluk kuruntusu oyaladı bizleri. Ölüm yokmuş gibi sarıldık dört elle dünyaya. Ölüm kelimesini dahi hatırlamamak için , dün ecdadımızın yaptığı gibi evlerimizi kabristana değil de , manzaraya , denize karşı kurduk. Dünya metaında sürünüp giderken allah ile beraber olmaktan alıkoyan her şeye makama , mala, şöhret kurbanı ediverdik kalplerimizi. Hz. Ömer’i bayıltan ölüm ayeti neden bizim kaskatı kesilmiş kalplerimize zerre kadar tesir etmiyor ki ? neden dünyayı çivi çakıp hiç ölmek istemiyoruz . Adem (a.s) 1200 yaşında ölürken , nuh (a.s) 950 sene yaşarken , fahri kainat efendimiz bile gitmişken bu fani dünyadan biz neden kendimizi bu kadar dünyaya meylettirip ahiret azığımızı hazırlamıyoruz ki ? Bir insan eğitilecekse , ona ders verilmek istenecekse ya da çevresinden ders alacaksa şüphesiz en son ders ölümdür. Öğüt olarak bize ölüm yetmeli ! Bir insanın ölüm üzerinden kendisine ders çıkarmaması son derside bitirdiği ve kaçırdığı anlamına gelir. Ölüm üzerinden Allah’a yaklaşamayanın yaklaşmak için kullanabileceği daha tesirli bir ilaç yoktur. Ne yazık ki biz bu son dersi kaybetmek üzereyiz.
Dünya sevgisi , insanı dünyada , kabirde ve ahirette sıkıntılara sokar. Dünyada, insanı gece gündüz çalıştırır. Çeşitli tehlikelere arttırır. Kazandığı , malın muhafazası ile huzursuz olur. Kimse çalmasın , kimse yemesin diye ömrünü harcar.
Dünya malını emanet bilir , sahiplenmez isek , rahat ederiz. Bir çocuğa bir oyuncak verilse oda onu emanet bilse oynar, alındığında da üzülmez. Fakat oyuncağı sahiplense alındığında da çok üzülür . o oyuncaktan aldığı lezzetin bin katı üzülür , ağlar, feryat eder…
İnsanın kabir hayatındaki sıkıntısı ise kendisi ile beraber kefenden başka bir şey getirememiş olmasıdır. İnsan ne kadar güzel giyinirse giyinsin , son elbisesi kefendir. Ne kadar ev değiştirse değişsin son gidip kalacağı evi kabirdir. Ahirette sıkıntısı , dünyada elde ettiklerinin her kuruşu için hesap vermek mecburiyetidir. Sad-i Şirazi buyuruyor ki : gönlünü dünyaya bağlama , dünyanın bekası yok , geçip gidiyor . Gönlünü halka da bağlama, halkın da vefası yok… Gönlünü rabbine bağla ! Bir kul için O’ndan daha güzel bir sığınak yoktur.
Vehnin temel sebebinde aslında Allah ‘a tevekkül noktasındaki eksikliğimiz yatıyor. Allah’ a tam anlamıyla teslim olamıyoruz . Bir mümine amerikayı yenebilir miyiz diye sorduğumuzda aldığımız cevap, teknolojiisi çok üstün , imkansız gibi cevaplar gelir. Halbuki ALİ İMRAN 160. Ayette demiyor mu Allah yardım ederse sizi kimse yenemez ,Allah’tan başka kim yardım edebilir ki bize, neden Allah ‘a teslim olmak konusunda direniyoruz . bizim Allah’ın ipine sarılıp , Kuranın etrafında toplanıp, parçalanmamaktan başka çaremiz yok artık..
Biz ne zaman ki cennetle müjdelenmesine rağmen mihraba oturup hüngür hüngür ağlayıp , ahiret işleri çok zor olacak deyip kendine dert edinen hz. Osmanın bilincini alıp , ölümü ötelemek yerine dünyayı ötelemeyi tercih edebilirsek itidalli olabilmeyi başarırsak son dersi kaçırmadan bu salgından kurtulmayı başarabileceğimize inanıyorum.
Sözün sonu şu ki: çok geç olmadan geçici heveslerin peşine düşüp heba olmaktan kurtulmak lazım , bunun tek yoluda rehberimiz Kuranın izinden ayrılmamalıyız. Yazıma Mevlana celaleddin Rumi’ nin ibret dolu sözleriyle son vermek isterim. ÖLÜM GERÇEKTE DİRİLİK , GÖRÜNÜŞTE YOKLUK , HAKİKATTA EBEDİLİKTİR….
VESSELAM…