Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanya, Rusya’nın sömürgesi durumundaki Orta Asya ve İngiltere’nin sömürgesi Hindistan yolu üzerinde köprü konumunda olan Kafkasya koridorunu açmak istiyordu. “II. Wilhem’e göre Almanya’nın ‘güneşteki yerini’ alabilmesi için rakipleri olan İngiltere ve Rus imparatorluklarını mağlup etmesi gerekiyordu.”[1]Kafkasya bölgesinde Türk ve Müslüman nüfusun çoğunlukta olması, bölgenin Osmanlı Devleti açısından son derece önemli ve Orta Asya’ya açılan kapı olması anlamına geliyordu. Almanya, Birinci Dünya Savaşı sırasında bu emellerine kavuşamadı. Daha sonra Almanya kendi içine dönüp (1941-1945) insanlık tarihinin en acımasız Yahudi soykırımına imza attı. Bir milyonun üzerinde Yahudi çocuk, yaklaşık iki milyon Yahudi kadın ve üç milyon Yahudi erkek Holokost'ta öldürüldü. Almanya ve Almanların işgal ettiği sınırlar içerisindeki kırk bin üzerindeki bir tesis ağı, Yahudi ve diğer kurbanları toplamak, hapsetmek ve öldürmek için kullanıldı. İnsanlığa yaptığı soykırımdan dolayı ‘utancın kahramanı’ olan Almanya, bugünlerde kendi zulümlerini unutturma çabasına girişmiş, yaptıklarının aynısını Gazzeli Müslümanlara yapan İsrail’e destek olmaktadır.
İnsanlık tarihinin son yıllarda en büyük dramının yaşandığı Gazze, öyle ya da böyle bu cendereden elbette çıkacaktır. Alija İzzetbegoviç’in Bosna Savaşı sırasında söylediği: “Ve her şey bittiğinde hatırlayacağımız, düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.” sözü Gazzeli Müslümanların da söyleyeceği kesindir. Arap yönetici akıl, İngiliz ve ABD uşaklığından bir türlü kurtulup tezkere almadı, alamadı, alamayacaktır. Halklarının farklı olduğunu düşünmek istiyoruz ancak Hıristiyan halkların gösterdiği tepkinin binde birini dahi göstermedikleri veya gösteremedikleri ortadadır. Orta Doğu’nun yaramaz çocuğu İsrail, bu bölgede hiçbir zaman yalnız değildir. Batılı emperyalistlerin yanı sıra İslam dünyasının ümitsiz vakası olan İran yaptığı atraksiyonlarla göz boyamaya devam etmektedir. İran’ın ne menem bir devlet olduğunu biliyoruz. Bilmek istemeyenlere de söyleyecek bir sözümüz yoktur. Allah selamet versin, bir sohbetimiz sırasında Hayrettin Karaman Hocamız: “İslam dünyası diye bir şey yok, halkı Müslüman olan İslam ülkeleri var.” demişti. Çok haklı. Böyle bir dünya olsaydı, Gazze böyle olmaz, bu hale gelmez, getirilemezdi.
İnsanlığın sığınağı Türkiye’mizin konumuna gelince; gerçekten işimiz çok zor. Dünyanın dört bir yanındaki kardeşlerimizin çektiği her türlü sıkıntı tüm ağırlığı ile yöneticilerimiz tarafından hissedilmektedir. Osmanlı sonrası yetim kalan dünya Müslümanları ve gayrimüslim mazlum halklar, hain ve zalim yöneticilerine rağmen Türkiye’ye karşı büyük bir muhabbet duymakta ve sevgi beslemektedir. Hepsinin tek ümidi Türkiye olmaktadır. Ülkemizin yaşadığı sıkıntılar ömür törpülerken, Türkiye dışında yaşayan kardeşlerimizin sıkıntıları da ömür törpülemeye devam etmektedir. Türkiye ve onun lideri Reis, Ukrayna Rusya arasındaki savaşı sona erdirmek için inisiyatif alıp dünyayı harekete geçirmeye çalışıyor, ömürden ömür yiyen 6 Şubat 2023 Depremi ile Türkiye tarihinin en büyük felaketi karşısında halkını ayağa kaldırmaya gayret ediyor, Gazze meselesinde gecesini gündüzüne katıyor, dünyayı ve insanlığı ayağa kaldırıyor. Tüm iftiralara rağmen maddi ve manevi olarak yapılması gerekenleri yapmaktan da asla geri durmuyor.
İnanan -inanmayan- zalimi, mazlumu ile tüm insanlık güneşteki yerini aldı. Güneşteki yerimiz ve rolümüz insanlığa olan katkılarla değer bulacaktır. İnsani olan değerleri kırıp geçirenlerin ve soykırım yapanların güneşteki yeri elbette farklı olacaktır. Türkiye olarak insanlık tarihi sahnesindeki yerimiz, güneşin ısıttığı ve aydınlattığı insanlığın gönlünü ve aklını ısıtmaya ve aydınlatmaya devam etmek olacaktır.
Gazze’miz özgür olarak güneşteki yerini elbette alacak, Gazzelileri öncelikle yüreğimizde ısıtmaya ve yaşatmaya devam edeceğiz. Bunu yaparken de dünyanın bilumum azgınlarıyla mücadele edeceğiz. Bunun da bir cihat olduğuna inanıyoruz. Zalimler de güneşteki yerini alacak ve cehenneme doğru sürülmekten kurtulamayacaktır. Zulüm yıkılmaya mahkumdur. “Zalimler, nasıl bir inkılapla devrileceklerini yakında öğrenecekler!” (26/ Şu’ara, 227)
[1] Alman İmparatorluğu’nun Doğu Siyaseti Çerçevesinde Kafkasya Politikası (1914-1918) Prof. Dr. Mustafa Çolak, s. 2