Takriben 20 yıla yaklaştı, İstanbul’da AKDAV Vakfı’nda pazar günü tefsir sohbetleri yapmaya çalışıyorum… Bu derslerin hedef kitle üzerindeki etkilerinden daha ziyade şu boyut ile ilgileniyorum… Kendi açımdan bu vesileyle düzenli tefsir kaynaklarına ulaşma, araştırma ve okuma fırsatı bulmuş oluyorum... Bana katkı boyutu ile anlamlı ve gerekli bir program…
Zaman zaman dostlarım soruyor; daha çok hangi tefsirlerden yararlandığımı? Bu soruya verdiğim cevabı şimdilik erteliyorum… Son bir yıldır benim için başvuru tefsiri: Gazze Tefsiri… Evet, yanlış okumadınız, Gazze Tefsiri diyorum… En muteber, en mükemmel, en müstesna, en dinamik tefsir… Belki de son asrın en etkileyici tefsiri… On binlerce şehidin kanıyla yazılmış diri ve duru bir tefsir…
Gazze özelinde tecelli eden rahmani mevhibeler ile bulanıklıklar, belirsizlikler yok oluyor… Temel kavramlar, konular, kuramlar, kurumlar netleşiyor, berrak ve pak bir zihniyet inşa oluyor… Gerçekleri çarpıtma, yanıltma, karartma tuzaklarını deşifre eden, hakikati tüm güzelliği ile gündemleştiren Çağdaş Gazze Tefsiri’nden bahsediyorum... Gazze sadece tarih yazmıyor, tefsir de yazıyor… Bu tefsirin müfessiri kim diye soracak olursanız… 7’den 77’ye tüm Gazze halkı… Destan yazıyorlar demiyorum, tefsir yazıyorlar… Ruhumuza şifa, yüreğimize derman, yarınlarımıza ufuk ve umut olacak bir tefsir…
Sahteliklerle sahiciliği, ihanetlerle samimiyeti, çarpıklıklarla gerçekliği ayrıştıran muhteşem bir tefsir… Maskeleri düşürüyor, makyajları söküyor… Herkesin insanlık kalibresi, Müslümanlık kalitesini gün yüzüne çıkaran bir başyapıt… Zirve bir eser…
Buruc Suresi‘ne bakıyorum… Ashâb-ı Uhdudu nazarlarımıza sunuyor… Sonra dönüp Gazze’yi düşünüyorum… Kahrolası Ashâb-ı Uhdudun bugün de tüm vahşeti ile iş başında olduğunu görüyorum… Anlıyorum ki, Ashâb-ı Uhdud tarihte bir dönem yaşanmış, kapanmış, bitmiş bir olay değil… Tüm şiddetiyle hâlâ yaşıyor… Hem de “Kuud ,,ve “Şuhud,, ile…
Aylardır iki Dünya Savaşı’nda kullanılan bombalardan daha fazla ateşe maruz kalmış bir Gazze var karşımızda… Dünya kör ve sağır… Onun için diyorum ki Buruc suresini Gazze’den daha net izah eden başka bir tefsir bilmiyorum…
Fil Suresi’ne bakıyorum… Ashâb-ı fili anlamaya çalışıyorum, Gazze beni uyarıyor; filcileri okurken, Doğu Akdeniz‘de konuşlanmış olan filoculardan gafil olma… Ve de umudunu yitirme… Ebabiller bugün de devrede… Biz gökyüzünde ebabilleri beklerken, Gazze sokaklarında minik ellerdeki, minicik taşlarla Gazzeli çocukların nasıl ebabilleştiklerine tanık oluyoruz… Ellerindeki “siccil’’ değil de nedir?
Yusuf Suresini Gazze tekrardan tefsir ediyor… Yusuf’un kuyuya terk edildiği topraklarda, Gazze 57 kardeş(!) başkent tarafından yalnızlığa terk edilmedi mi? Kuyuya itilmedi mi?
Üzüntüden gözlerini kaybeden Yakup’un gözlerinin tekrardan görmesine Yusuf’un gömleği vesile olmadı mı? Bugün de ümmetin gözlerindeki gaflet ve kasvet perdesini kaldıran, basiret ve ferasetini açan Gazze değil midir? Hâlâ görme bozukluğu yaşayanlar varsa ellerini tez tutsunlar Gazze’den gömlek siparişi versinler…
Evet, Gazzeli çocuklar değil midir? “Hasbunallah ve ni’mel vekil /Allah bize yeter o ne güzel vekildir” diyerek teslimiyet şuurunu, tevekkül bilincini, yüreklere ve idraklere nakşeden…
Meryem Suresi‘ndeki sır perdelerini aralayan, mucizevi mesajlar sunan Gazze… Aynı topraklarda itibar suikastine maruz kalan iffet abidesi Meryem’i zor durumdan kurtaran kundaktaki çocuk İsa aleyhisselamdı…
Bugün de zor ve zelil durumda olan iki milyarlık ümmetin onur ve itibarını kurtaran Gazzeli masum sabiler değil mi?
Yahya Sinvarın‘ın şehit olurken elindeki değneği düşmana fırlatışındaki ihtişam, asalet ve şecaat bize asayı Musa’yı hatırlattı değil mi? O sopa ile Siyonizm’in sihir, büyü ve tılsımı bozulmaya başladı… Nehirden denize özgürlük koridorunun açıldığını görüyoruz…
Evet, Gazze’de Rahman’ın ayetleri tecelli ediyor… Bu ayetleri doğru okumak durumundayız… Tefsir ve tefekkürünü ciddiye almak mecburiyetindeyiz…
Âcizane tavsiyem o ki, Gazze Tefsiri tüm tefsirlerin önüne geçti… Diriltici ruhu, sürükleyici rüzgârı ile…
Kaynak: Milat Gazetesi