Gazze “kendi kaderine terkedildi” diyeceğim, yanlış olur, merhameti bol yüce Allah’ın dünyanın bu en mazlum ve çaresiz halkına bu “kader”î takdir ettiğini düşünemem. O, bonsuz merhamet sahibidir, kullarına karşı şefkatidir ve Zü’l-intikamdır. Gazze ve Filistin’in diğer bölgeleri bu trajik durumda ise, bunun sebebi “kader veya takdir-i ilahi” değil, müslüman dünyanın içinde bulunduğu acizlik, gaflet, bencillik, çıkarcılık, akılsızlık ve ihanettir..
Yahudi ve Hıristiyan siyonistlerinin gizli saklı olmayan planları şu:
İki milyon 300 bin Gazzeli yerlerinden tehcir ve tenkil edilecek, Karşı çıkıyor görünse bile 16 milyor dolar borcu olan Mısır’ın 500 bin kişiyi kabul edebileceği söyleniyor, rakam artabilir. Diğerleri Ürdün, Suriye ve muhtemelen az bir kısmı da Türkiye’ye gönderilebilir. Yeni Şam yönetimi son günlerde Suriye’de inşa edilen çadır kentin Gazzelilerle ilgili olmadığını söylese de, dış basında Gazzeliler için hazırlandığına dair haberler yer alıyor.
Plan’ın gerçekleşmesi için takip edilen aşamalar şunlar: İsrail, “ateş kes”e rağmen sivil katletmeye devam ediyor,yerleşim birimlerini tamamen tahrip ediyor, en son hastaneyi de yerle bir etti, Gazzelilere insani yardım bağlamında gıda, su ve ilaç ulaşmasına izin vermiyor.
Kısaca verilen mesaj şu: Ya Gazze’yi terkedip gideceksiniz veya sizi aşama aşama öldüreceğiz.
Gazze’nin etnik arındırmaya tâbi tutulmasından sonra kaç kez açıkça dile getirdiği üzere, Turmp bu müstasna sahil şeridini fısk ve fücur yani sayfiye yeri ve kumarhane merkezi yapacak. Plan gerçekleştiğinde aylardır enkaz altında kalan onbinlerce Gazzeli’nin cesedi molozlarla birlikte bulduzorlarla denize dökülecek.
Gazze meselesinden sonra sıra Batı Şeria’ya gelecek, burada da hiçbir Filistinli bırakılmayacak.
İslam alemi suskun, İran haricinde hiçbir İslam ülkesi İsrail’e bir çakıl taşı dahi atmış değil, atmaya da ne mecali var ne niyeti.
Bu arada plan tıkır tıkır işlerken bazı ülkelerde hamasat konuşmaları, içi boş laflar, SDK’lar (Sivil Toplum Kuruluşları) müslüman halkın gazını alan gösterilere devam ediyorlar. (Bu hükümden içleri yanan samimi göstericileri istisna ediyorum). İşe yarar tepki, müslüman halkların yöneticilerini İsrail’e karşı fiili (siyasi, diplomatik, ekonomik, askeri, maddi) tepki vermeye çağırmaktır. Fiili tepkiye çağrıda bulunmayan gösteriler kitleleri afyonla uyuşturmaktan öteye geçmez.
Bu arada ilginçtir, Mısır ve Türkiye canibinden üzerine fıkıh libası giydirilmiş iki mesaj servis edildi. Mısır Selefi Nur Partisi lideri Yaser Borhami, “İsrail’le savşamanın haram olduğunu” açıkladı. Ona göre, Yahudilerle anlaşma yapılmş, anlaşmalı tarafla savşılmaz. Aynı selefiler, Abdulfettah Sisi’nin Müslüman Kardeşlere karşı yaptığı kanlı darbeyi de tecviz etmişti. Hatırlayacak olursak, konjönktürel zayıflık dolayısıyla zahiri bir açıklama olsa bile- yönetimi ele geçiren HTŞ de, Suriye’de işgalini derinleştiren İsrail’le sorunları olmadığını, asıl düşmanlarının İran ve Hizbullah olduğu teminatını vermişti.
Türkiye’den servis edilen diğer mesaj için muhafazakar-millici bir gazetenin öne çıkardığı “hicret” seçeneğidir. Buna göre ehem olan “toprak (Filistin ve Gazze) değil de “insan” ise, bu durumda Gazzelilerin yurtlarından tehcir edilmesi düşünülebilir.
Belli ki Araplar ve Arap olmayan diğer müslüman kavimler sadece Gazze’yi değil, Filistinlileri ve Filistin’ini –Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı- gözden çıkarmışlar, İsrail’e veriyorlar.
Fıkıhta yer alan bir hükme göre, mahallede biri açlığından ölecek olursa, mahallenin tamamı ondan sorumludur, bunun hesabı sorulacaktır. Biri göz göre öldürülyorsa, çevredekiler cinayeti seyredemezler. Gazzeliler hem bombalar altında, hem aç bıraklıarak öldrülüyor, 1,5 milyar Müslüman alemi, katliamı-jenositi durduramadığı gibi, Gazze’ye su, ekmek ve ilaç girmesini bile sağlayamıyor.
Peki, ne olacak?
Hepimiz sorumluyuz, sessiz, seyirci, aciz zavallılar olarak sorumluyuz ve utanç içindeyiz.
Buna rağmen şüphesiz ümitsizlik küfürdür (12/Yusuf, 87). Yapılacak çok şey var. Doğru bir siyaset ve ihlas olursa Gazze bir ay içinde kurtarılır; bunun yolu gayet basit ve açıktır, lakin müslüman ülke yönetimleri buna bir türlü yanaşmıyor, yapılabilecek şeylere kulaklarını tıkıyorlar. Müslüman halklar da ya baskı altında siniyorlar veya yukarıdan aldıkları narkozun etkisinde bilinçleri uyuşmuş.Tih çölünde sürünen bu nesil (halkı ve yöneticileriyle) gidip “yerine Allah’ı seven ve Allüah’ın kendilerini sevdiği” (5/Maide, 54), cihad etmeye azimli yeni nesil gelinceye kadar, takva sahipleri doğru çıkış yolu araştırıp göstermeye devam edecek.
Bu arada yapılabileceklerimiz sınırlı olduğundan elimizde “dua”dan başka şey kalmıyor.
Dua gereklidir, Allah’ın olaylara müdahil olmasını celbetmeye çağırmaktır. Allah, müminlerin eliyle olaylara müdahiy olmayı murad eder.
Peki, bu durumda duamız kabul olunur mu?
Geçen Cuma devletin/Diyanetin resmi hutbesini okuduktan sonra bir imam efendi (şehir, cami ve şahıs mahfuz), şunları söylemiş: “Gazze için bana gelip ‘dua edelim’ diyorsunuz ya, Aziz müminler. Cihat zamanı dua emziklilere, hastalara, engellilere, savaşamayacak kadar yaşlılara, kurda-kuşa düşer. Cihat zamanı zafer için dua etmek, savaşabilecek durumdaki Müslümanlara düşmez.”
Ne kadar doğru ve bir o kadar iç acıtıcı.
Ama biz yine de Muhammed Ratıb en Nablusi’nin, herkesten aşağıdaki duayı yüksek sesle okuyup Allah’tan yardım dilemesi talebine olumlu cevap verip, dua edelim:
“Ey dayanağı olmayanların dayanağı olan Allah’ım!
Ey sığınağı olmayanların sığınağı olan Allah’ım…
Ey zayıfların koruyucusu, helak olanların kurtarıcısı…
Ey büyük umutların sahibi, ey Aziz, ey Cebbar, ey Kudret Sahibi…
Allah’ım! Sana zayıflığımızı, acizliğimizi şikâyet ediyoruz.
Ey dualara icabet eden, ey korkanların emniyeti olan Allah(ım…
Gazze’deki kardeşlerimize yardım etmeni diliyoruz.
Allah’ım! Gazze’deki kardeşlerimize yardım et, yardım et, yardım et.
Allah’ım onların sıkıntısını gider, ferahlık nasip et.
Allah’ım düşmana karşı oklarını isabetli kıl, sayıca az da olsalar güç ver, zaferi onların lehine çevir.
Çünkü Sen her şeye kadirsin.
Ey Celal ve İkram sahibi olan Allah’ım,
Ey Hay ve Kayyum, ey Vedûd, Arş’ın sahibi,
Ey başladığını yeniden başlatan, dilediğini yapan Rabbimiz…
Allah’ım! Gazze halkına merhamet et.
Onlara yardımını gönder.
Onları bulutlarla gölgelendir.
Meleklerinle ve rahmetinle onları sarıp kuşat.
Af ve inayetinle onları koru.
Onların sırtını güçlendir, kalplerine sebat ver.
Onlara huzur, barış, güvenlik ve iman indir.
Kalplerine nur, kulaklarına nur,
üstlerine, altlarına, sağlarına, sollarına nur ver.
Yâ Rabbi, Yâ Allah, Yâ Allah, Yâ Allah…
Ey güçlü ve yüce Allah,
Ey mazlumların yardımcısı, müminlerin velisi…
Rahmetinle, affınla, cömertliğinle, kereminle, ihsanınla senden istiyoruz:
Şehitlerini kabul eyle, hastalarını şifa ile iyileştir.
Anneleri, dul kadınları, yaşlıları, yetim çocukları rahmetinle kuşat.
Onların senden başka kimsesi yok. Yardımcısı da sensin, merhamet edeni de, vekili de sensin.
Kâfirleri ve din düşmanlarını Gazze’den mağlup, yıkılmış ve helak olmuş şekilde çıkar.
Zalimlerin birliğini boz, topluluklarını dağıt.
Kim Gazze’ye düşmanlık ve nifak getirmek istiyorsa, onu paramparça et.
Onları sayıca yok et, hiç kimseyi geride bırakma.
Salât ve selâm Efendimiz Muhammed’e, âline ve ashabına olsun.”
Kaynak: Farklı Bakış