Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor.Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor.Doğrusu Allah, işitendir,görendir. (Nisa 4/58)
E-M-N kökünden türemiş olan iman kelimesi, için de emanetin de bulunduğu aynı kökten türeyen diğer kelimelerle birlikte, Kur’an’ın dünya görüşünün teşekkül etmesinde önemli rol oynayan anahtar kelimelerden biridir. İman, ahlâkî değerlerin ana merkezidir ve Müslümanlar için erdemli düşünce ve davranışlarının çıktığı bir kaynaktır. Güven duygusuanlamının öne çıktığı emanet ve iman, kavramları Kur’an’da yer alan en önemli kavramlardandır. Emanet, imanla aynı kökten gelmektedir bu nedenle emanet ile iman dil açısından aynı anlam temelinde birleşirler.
İslam dini, emaneti imanın bir gereği sayar ve emanete riayeti mü’min olmanın özelliklerinden biri olarak ifade eder. Emanet, dinî ve ahlâkî özelliğe sahip bir kavramdır. İman sahibi biri olmak emanete riayet etmeyi, emin ve güvenilir bir kişiliğe sahip olmayı gerekli kılmaktadır. Güvenilir bir kişiliğe sahip olan insanların oluşturduğu toplum, adaletin, merhametin ve barışın üstün olduğu bir toplum olacaktır.
Nisa 4 / 58 Ayetinde geçen “emanet” kavramını sınırlandırarak biryorum dabulunmak doğru olmaz. Korunması ve yerine getirilmesi gerekli haklar bağlamında her türlü emanet bunun içerisine girer. Emanetler ehline değil de torpil,rüşvet, eş dost ve adam kayırma gibi haksız uygulamalarla ehil olmayanlara verildiğinde toplumsal barış zarar gördüğü gibi ehil olmayan insanların görev aldığı bu kurumlarda görevlerini yapamaz hâle gelir ve kamu düzeni bozulur.
Emanete riayet, sağlam bir toplum yapısının temel taşlarından biridir ve bu açıdan büyük bir öneme sahiptir. Bunun ferdi ilgilendirdiği kadar toplumu ilgilendiren yönü de vardır. Bireyin iç dünyasından, toplumdaki huzur ve güvene kadar emanete riayet, oldukça geniş kapsamlıdır.Emanet, korunması ve yerine getirilmesi gereken bir haktır. Her işi ve görevi ehil olana vermek, doğrudan adaletle ilgilidir.
İnsanlar birbirleriyle sürekli bir ilişki içerisindedirler. Bu çerçevede emanete riayet prensibi, bir toplumda, ortak hayat için konulacak temel ilkelere herkesin bağlanması, güvenmesi ve uyması açısından zaruridir. Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir. (Maide 5/105)
Güvenme duygusuve bağlılık ihtiyacı, imanı besler ve güçlendirir. Allah’a iman, aynı zamanda O’na güvenmek ve bağlanmaktır. Bu iman ve bağlılık, insana asla sarsılmayan, onu her zaman esirgeyen, koruyan ve bağışlayan ilahî bir güvence teklif etmektedir. Toplumdaki huzur ve güven ortamını oluşturmada iman ehli insana ve emanete büyük bir ihtiyaç duyulmasına karşılık, günümüz insanı oldukça huzursuzluk çekmektedir. Bu huzursuzluğun kaynağının iyi tespit edilmesi gerekmektedir.Kur’an’da insanlığın huzur ve mutluluğunu temin edecek esaslar yer almaktadır. Her şeyden önce bunların iyi anlaşılması ve iyi bilinmesi gerekir. Günümüzde her alanda karşımıza çıkan güvene dair konuların pratiğe yansıyan pek çok yönü vardır. Güven olmadan kişisel ya da toplumsal ilişkilerin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması mümkün görünmemektedir. Bugün toplumda yaşanan pek çok sorunun altında, güven ile ilgili sebeplerin yattığı görülmektedir. Fert ve toplum bakımından büyük bir öneme sahip olan prensiplerden birisi de imanla aynı kökten türeyen emanettir. Emanetin güvenle çok yakın alâkası vardır.Ey iman edenler, Allah'a ve Resulüne ihanet etmeyin, bile bile emanetlerinize de ihanet etmeyin. (Enfal. 8/27)
İman, İslam dininin en önemli ve en merkezi kavramlarından biridir. Güven ve emniyet anlamında olup karşısındakine güven vermek, güven duymak, tasdik etmek ve gönülden benimsemektir. İman ilk önce güven ve bağlılığı içerdiği için ahde büyük önem vermektedir. Kur’an inançların bir sözleşme üzerine kurulduğunu hatırlatır ve uyarır.Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır. (Bakara 2/27)
Güven, bir toplumun geleceğe umutla bakmasının ana sermayesidir. Müslümanların yaşadığı bir toplumda günlük hayatın her alanında her köşeye kamera sistemlerinin yerleştirilmesi, güvensizliğin hangi noktaya geldiğini göstermiyor mu? Camilerde bile çeşme musluklarının kilitli bir korunakla hırsızlığa karşı korunması, dinin yaşanan hayattan gittikçe uzaklaştığının bir göstergesi değil midir?Ey iman
(Bir de) Onlar, kendilerine verilen emanete ve verdikleri ahde (harfiyen) riayet edenlerdir. (Mearic Suresi 70/ 32)